Uzak kalamadım bir de aşırı mutlu oldum o yüzden ikinci sezonun İLK BÖLÜMÜNÜ erkenden yayınlamak istedim. Umarım beğenirsiniz gençler :) iyi okumalarrr@RuhanErta bu bölüm sana gelsin bitanem .
*****
Percy 3 aydır yaptığı rutinine başlamıştı. Yataktan kalkar kalkmaz camdan dışarı bakıp akıllı kızının saçlarını andıran güneşe özlemle bakmış ardından tekrar sert yatağına dönerek duvardaki ve tavandaki Annabeth'in resimlerine bakmaya başlamıştı. 3 aydır kulübeden çıkmıyordu. Zayıflamıştı. Piper'in zorlamalarıyla yemek yiyordu -ki az yiyordu- . Eskiden hepYüzünde olan gülümseme artık yoktu.Artık şakalar yoktu veya kötü görünmesine rağmen iyi olduğunu belli etmek.Ona bile gücü kalmamıştı çünkü.
O kendi elleriyle Annabeth'ini ölüme yollamıştı.
Hiçbir şeyi haketmiyordu ama buna rağmen kamptakiler ona iyi davranmaya devam ediyordu.Bu Percy'nin içindeki üzgünlüğü,pişmanlığı daha da kötü hale getiriyordu. Dalgakıran'ı Annabeth'e sapladığı an bir an olsun aklından çıkmıyordu. Her saniye kafasında beliriyordu. O anki yüz ifadesi. Ölürken bile ona aşkla bakan gözleri ve Percy'ni ağzından duymak istediği kelimeleri Percy'nin söylememesiyle yüzünde oluşan hayalkırıklığını ... Unutamıyordu Percy.Ona son kez de olsa "seni seviyorum" demeliydi.Soğuk bakmamalıydı.Katil gibi bakmamalıydı.
Onu öldürmemeliydi.
Öldürmemesi gerekiyordu.
Gaia anlaşmaya uymamış ve onu tamamen kaybetmişti.
Percy baştan hata yapmıştı. Onu bırakıp gitmemeliydi.Başına gelenleri,hissettiklerine,düşündüklerini onlara en azından ona anlatmalıydı.
Ama yapmamıştı ve şimdi de bedelini ödüyordu.
Hiç kimse onu suçlamasa da o kendi gerektiğinden de fazla suçluyordu.Yüzünü kimseye göstermiyordu -sadece 7 melez ve nico onu görebiliyordu Thalia bile göremiyordu- bu ne kadar herkesi üzse de kimse ona bir şey diyemiyordu.En son Clarisse ona bir şey demişti ve Percy elinden olmadan onun su dolaşımını kontrol ederek vücudunda dolaşan kanların beynine gitmesine engel olmuştu .Sonra ne kadar özür dilese de yaptığı kolay bir şey değildi bu yüzden İSTEMSİZCE kimseye zarar vermemek için kulübesinden dışarıya adım atmıyordu.
Neyse..
Kulübe kapısının sertçe ve hızla çalınması Percy'yi Annabeth hatıralı pişmanlık dolu anlarından kurtulmasına az da olsa olanak sağlamıştı.
"2gündür gelmeye Pipes gelmiş olmalı " diye düşünerek "GEL!" diye bağırdı.Her gün gelen Piper nedense 2 gündür gelmiyordu. Ayrıca kampta üstün bir sessizlik hakimdi.Sanki Jason'un etrafa şimşekler yağdırmasından korkar gibi sessizdi.
Percy'nin beklediğinin aksine içeri giren Piper değil gözleri kızarık yorgun bir adet Jason'du.
"Percy," diyerek Poseidon kulübesine daldı Jason endişeli bir şekilde.Percy her zamanki gibi yatağına oturmuş fotoğraflara bakıyordu ağlamaktan kırmızı olmuş , mavi gözleri iyice rengini yitirmiş,bir deri bir kemik bir şekilde ona baktı.Jason gördüğü görüntüye alışık olduğu için istifini bozmadı.
"Efendim?" diye mırıldandı artık çıkmayan sesi ile Percy.
Percy'yi her gördüğünde aklından geçirdiği düşünceler tekrardan aklında belirdi.
O böyle değildi.Daima bir yolunu bulurdu ama .. yol yoktu.Tek bir yol vardı ve o da bunu yapamayacak kadar akıllıydı.O yoldan giderse eğer olacaklardan sorumlu olacaktı ve o geri dönse bile Percy'nin yüzüne bakmazdı.Tanıyordu Percy onu. O yüzden tek başına yas tutmaya deam ediyordu. Yanında olup ona dokunamamaktansa onun yeraltında mutlu olduğunu biliyordu.En azından artk görevlere çıkmak zorunda değildi.Orada dinlenebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olimpos'un Laneti
FanficHer zamanki PJO hikayesini unutun..Percy iyiymiş;Nico ,Percy'ye kin besliyormuş falan filan...Unutun. Percy'nin annesi ve babasının Poseidon ve Sally olduğunu. Yalanlar üzerine kurulu olan bir hayatın , sakladığı tüm gerçeklerin ortaya çıkmasını anl...