Düşüncelerimin gün geçtikçe kabardığını hissediyordum. Geleli çok bir zaman geçmemesine rağmen ruhumda iliklenmeye hazır hale gelmiş pek çok şeyi tanımlayabilirdim. Öylesine belirsizlik içinde yürüyordu ki düşüncelerim... Zaman kavramı birden bire tasavvurumdan çıkmıştı artık. Ancak ve ancak kireçli duvarlara çizilen bir sürü çetele tablosu... Mahkum gibi davranıyordu herkes. Ama arasındaki büyük farkları kimse umursamıyordu. Oturup bu yerdeki insanların birini seçseniz ve sadece gözlerine baksanız her şeyi anlatabilirdi size. Normal ifadelerinde bile gözleri dolu dolu olan insanlardan bahsediyorum. Umudunu büyük bir giz gibi avuçlarındaki çizgilere sıkıştıranlardan...
Yeni bir sabaha gözlerimi açtığımda gökyüzü daha yeni ağarmaya başlamıştı. Bir süre ışığa alışmak için bekleyen gözlerimin acısıyla yaşardığını fark ettim. En sonunda her şey idrak etmemi daha da kolaylaştırabilecek bir vaziyeti almaya başladı. Hafif doğrulmaya çalıştım. Ancak aynı anda gelen dudaklarımın arasındaki acı dolu yakarış ruhuma bir çizik daha atmıştı. En sonunda yatakta dik konuma geldiğimde sırtımı pürüzlü ve pis duvara yaslayabilmiştim. O an gözüm yapacak bir şey bulamayınca gri tonların hakim olduğu koca zindanın her bir köşesini incelemeye başladı. Kimsenin olmadığını fark ettiğimde ise kaşlarımı çatmadan edememiştim. Herkes sabahın bu saatinde nereye gitmişti ? İçimi bir titreme aldı. Yüreğimde tarifi anlamsız tuhaf bir his gezinirken sertçe soludum. Karnımı tutup yavaşça ayağa kalkmaya çalıştığımda başaramadım. Sıkıntıyla geri oturdum yatağıma. Zindanın zemininin her bir köşesinde açık bir şekilde gelişi güzel düşmüş paslı demir zincirler diziliydi. Onları salmış olabilme ihtimalleri hücrelerimi dondururken bu ihtimali düşünmek bile bir an için saçma geldiğinden hemen kafamdan bu seçeneği garanti elemiştim. O şeytanın ateşiyle harmanlaşmış gaddar insanların , onları salma ihtimali güneşin doğudan batmasıyla eş değerdi gözümde. Yüzümü buruşturup bütün düşünceleri bir kenara attım ve tişörtümü sıyırdım. Tişörtüm geldiğim gün içerisinde kirden üstüme yapışmıştı. Sahi buradaki insanlar banyo yapmazlar mıydı hiç ? O kadar kömürlüğe falan gidiyorlardı ama hiç yıkandıklarını görmemiştim. Gözlerim göbeğimde yer yer bulunan sarı ,yeşil morluklara gittiğinde dişlerimi sıkmadan edememiştim. Bu renkli şeyler her hareketimi engelleyecek güçlülükteydi ve ben buna şaşırıyordum. Elim hafif görünen çürüklerin izine gideceği zaman aynı anda zindanın büyük kapısı gürültüyle açılmıştı. Hızla tişörtümü indirdim. İçeri sadece Işığın girmesiyle birlikte kaşlarım istemsizce yay gibi yukarı doğru havalanmıştı. Bakışları bana karşı alıngan olsa da hafif gülümsediğini gördüm. Gülümsemesi dün akşamdan kalan bir kırgınlığın gölgesini barındırıyordu adeta. Bunu hemen anladım. Ve ardından utançla gözlerimi kaçırırken yutkunmuştum. Ona nasıl özür dileyeceğimi bilmiyordum. Böyle hemen kabul eder miydi ki ? Yavaşça gelip yanıma oturdu. Yatak onun gelmesiyle çöktü desem yalan olurdu. Çünkü yattığımız yatak ya taş gibi sertti ya da buradaki insanları o kadar az besliyorlardı ki zayıflıktan ağırlıkları bile hissedilmiyordu. Veya ikisi de... Çünkü ikisi de burada bir gerçekti. Yaydığı hava akımına karışan hoş bir koku burnuma doluşurken gözlerimi kapatma isteğiyle dolmuştum.
" Şey , biz banyo yapmaya gitmiştik. Sen bir haftadır uyanmayınca ben bugünde... " Gözlerime yumuşak bir ifadeyle bakarken onu bir anda kestim. Bir hafta mı ?
" Bir hafta mı ? " Yüzüme yansıyan şaşkınlığın silsilesinin onun irislerine doluştuğunu izledim bir süre. Gerginlikle gülümsemeye çalışarak başını yavaşça beni onaylayarak aşağı yukarı salladı. O zaman morluklarımın düşündüğümden daha hafif olması ve tişörtümün üstüme yapışması da bu yüzdendi. Sertçe yutkundum. Bu kadar ağır mı dövülmüştüm ? Fark etmemiştim bile.
" Sen de yıkanmak istersen eğer kapıdan çık ve KD askerlerinden birine söyle. Başka türlü gidemezsin. Zaten iki tane nöbetçi var kapıda. Onlara söyleyebilirsin. " dedi gergince benim yatağımdan kalkıp kendi yatağının yorganını açmaya giderken. Ardından baktım. Kapıdan içeri girdiğinden beri omuzları bir anda beni görmesiyle aşağı düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ZİNDANI
Teen FictionPsikopat#1 ( Ölüler dirileri eğitir. ) Korkuyla beslenen bir adamın ve her şeyden korkan genç bir kızın umut dolu hikayesidir ! 🥀 Zihnindeki düğümleri size ilikleyecek kadar zeki bir adam... Saçlarının çocuk bukleli uçları , rahmine dolanarak müte...