Ruhtan Bir Parça

580 50 82
                                    

İki yıl önce bugün gece saat 23.00'dı hiç unutmam, unutamam. Yalnızlığımı ve bunalmışlığımı taçlandırdığım geceydi. Tüm kitap hayallerim, düşüncelerim o gece başladı.

Olay şöyleydi aslında fazla detaya inemeden anlatacağım. Bütün gün yalnızlıktan yanan bir mum misali eriyip yok oluyorken doğum günü pastama gece saat 23.00'da üfledim yavaşça. Ailemden başka birisinden iyi ki doğdun kelimelerini işitmemiştim henüz. Bunu gerçekten size anlatamam ama bir kac kelime ile özetleyebilirim. Bu durum çok acı veriyor insana böyle değersiz hissediyorsunuz. Nedenini bilmiyorum ama öyle işte. O anda en nefret ettiğiniz insan dahi mutlu yıllar dese ömrünüz boyu unutamazsınız.

O gün gecenin verdiği terk edilmişlik hissi ile pastamı bir kaç kez çatalliyordum sadece. Daha bir iki lokma alıp kolamı yudumluyorken telefonuma bir mesaj geldiğini duydum. Duyar duymaz yüzümde oluşan tebessüm aslinda bütün gün ki beklentimi yansıtıyordu. Ekranı açarak söz de en yakın arkadaşımdan gelen mefaat ve küçük bir çıkarı doğrultusunda olan mesajı görünce dedim ki, "Vay be ne kadar da yalnızlaşmışım."

Mesaj da doğum günümle alakasız kendisi için bir şey soruyordu o kadar. Bir kac dakika onu lafa tuttum. Hani belki bazı şeylerin farkına varır diye. Sonra o hatırlamadı bende umursamadım telefonu kapattım. İste o telefonu kapatışım çok şeyi değiştirdi hayatımda. Çok insan getirdi çok hayal ekledi bana. Ben o an o üzüntüyle benim adıma çok büyük bir şey yaptım aslında. Çok büyük hemde.

Olayın aslı şu ben ne yalnızlığıma ne de bir doğum günü mesajına üzülmüyorum gerçekten. Yalnızlık benim için her zaman çölde bırakılmış bir bardak su niteliğinde. Asıl canımı sıkan nokta şuan yüzlerine bakmayıp yolda gördüğümde suratımı buruşturduğum ve bu kadar tiksindiğim insanların halen bırakın doğum gününü, düşündükleri şeylere kadar bilmem. Asıl tiksindiğim halen onları tanıyor olmam ve bir ortamda onlarla aynı ismi paylaşan insanların ismini zikrettiğim de istemsiz olarak onları hatırlıyor olmam.

28 Haziran 2015 gecesi anladım ben çok yalnız olduğumu. Ve o gece karar verdim her şeyi boş vererek bir kitap yayınlamayı. Henüz o dakikaya kadar emin olamadiğım duygum ve cesaretim bir anda tavan yaparak yapmam gerektiğink söyledi. Her satırını ince eleyip sık dokuduğum bir bölümü yazmıştım ama nedendir bilmiyorum yayınlayacak cesareti henüz o dakikaya kadar bulamadım kendimde.

Sonrasında ise geçen sene hayatımdan da hayalimden de çıkardım tüm kalabalıkları. Önce derin bir nefes aldım ciğerlerime. Ardından aldığım nefesi gözlerimden veriyormuş gibi günlerce, haftalarca hatta aylarca ağladım. Kandırıldığıma, gerizekalı vicdanıma ve kendime acıdım cidden. Bir kaç ayımı bu şekilde geçirdim. Tabii bu süreç içerisinde hayallerim olan kitaba sadece 7 bölüm falan yazabilmiştim o kadar. Fazlasına ya üşendim ya da etkilenecek bir şey bulamadım.

Sonra 28 Haziran 2016 geldi usulca dizimin dibine. Yine yalnız geçirdim doğum günümü. Tek başıma degildim ama ruhumu karanlık bir odaya kilitleyerek resmen hapsetmiş sayılırdım. Kitabın ilk yıl dönümünü kendi kendime kutladım. Daha sonra gözyaşlarımı silerek derin bir nefes aldım, aldırdim ruhuma.

Ruhumu kilitleyip hapsettiğim o odadan çaresizlikle çıkarırken, "Bitti."dedim fısıldayarak. "Tüm acılar bitti ve şuan da yeni aldığım defterime yeni kitabımın bölümlerini yazacağım."

O günden beri bölümler yazmaya devam ettim büyüttüm. Şuan da da pek büyük olmayabilirim ama tek bir söyleyişte 29 bölüm yazdım diyebiliyorum. O 29 bölümü yazarken psikoojik bunalımdan ve kendi kendime konuşmaktan kurtulduğumu anladım. Yalnız oturduğum banklarda gözlerimin doluşunu hissetmektense düşünecek bir şeylerin olduğunun gercekten farkına vardım. Mutlu oldum birazcık. Gülümsedim. Gelen kimi yorumlara kahkaha attım kimi mesajlara çıldırdım.

Bölüm aralarını çok uzattığım zamanlarım oldu farkındayım. Bunun için kendimden de sizden de özür diledigimi anımsıyorum. Arada bir oluyor yine yalnızlığımın şerefine depresyona girmek.

İkinci yani aslında kitabın içeriği bakımından da ilk sebebim kadın gücü ve zekasıydı. Wattpadde bir süre okuduğum kitaplar ve izlediğim film ve dizilerde kadınlarin bir sekilde aşağılanarak yerin dibine sokulduklarına şahit oluyordum. O dizileri, videoları, kitapları zevkle değil resmen acıyarak okuyor ve izliyordum. Bunla baş edebilmenin kendi içimde bir çabası olarak bir kadının her acıyı gücüyle def edebileceğini ve zekasıyla da kolayca halledemeyeceği zoeluk kalamayacağını, kalamayacağını göstermeye çalıştım o kadar.

(Bu cümlelerimden kimse erkeklere bir şey dediğimi düşünmesin lütfen. Erkekler de en az kadınlar kadar değerli varlıklardır evrende.)

Saatlerce gülemeyen ve derdini insanlara anlatmayan bir insan olarak hepinizden ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Aranızda mesajları ve övguleriyle birlikte saatlerce beni mutlu edenler var. Ruhumu o karanlık odadan çıkardığımdan beri farklı düşündüğümün farkındayım bu yüzden lütfen yargılamayın sadece zevmeyi deneyin.

Şu saatten sonra nice bölümlerimi bu kitaba yazmam dilegi ile hepinizi akşam ki kitap hakkında ki soru cevap ve spoi olucak yayınıma bekliyorum. Hepinizi seviyorum, sağlıcakla mutlu kalın.

Instagram: @fiftyshadesdenka

Yayın saat 21.00'da!

Wp grubuna isteğe göre alım yapıyoruz ilanen duyruluuur!

Hiç kimse ağlarken yanaklarında ki acıyı temizleyen sıcak göz yaşını hissetmez. O an sadece odaklandığı acıyı unutabilmek için ağlar. Sadece ağlar. -ESRA DOĞAN

Yeni bölümü yarın yayınlayacağım bugündü planda ama maalesef işim çıktı kusura bakmayın. Bugün kitabın doğum günü.♡♡♡

Babamın Kampı - Ölü Çocuk |Final|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin