Bazı günler vardır insan gelmesini istemez.Elinde olsa takvimlerden siler.Hatta o günü yaşamamayı diler.Bugün benim için öyle bir gün.Hayat yine bana acı bir oyun oynamıştı.Bugün benim doğum günümdü.İyi olmam gerekirdi değil mi? Güzel şeyler dilemem gerekliydi ama olmuyordu işte ben her doğum günümde ölmeyi diliyordum.Ve bu dilek benim en büyük hakkımdı.Nasıl olmasın ki? Ben bir kere bile sesli bir şekilde baba diyemeyeceğim adamla aynı günde doğmuştum.Annemin ve ruhumun katiliyle aynı zamanda dünyaya gelmiştik.Neyi kutlayabilirdim ki? Her gün ölmekten beter olup gerçekten ölemeyişimi mi? Yoksa hayatımdan çıkıp gitmesine rağmen hâlâ böyle ufak ayrıntılarla varlığını hissederek gitmeyen o lanet adamı mı? Hiçbir şey bilmiyorum.Ne söylesem bilmiyorum.Ama ne yapmam gerektiğini biliyorum.Artık on sekiz olmuştum.Zaten yıllar önce bedenimi terk edip gitmiş olan çocukluğum şimdi resmi olarak bitmişti ve benim şimdi yapmam gereken son bir şey vardı.Ruhumdaki siyahın içinde can çekişen o kız çocuğunu tamamen huzura kavuşturmam gerekiyordu.Ve yapmam gereken belliydi. O eve gidecektim her şeyin başladığı ve her şeyin bittiği o evde kalan son anılarımı da yakarak her şeyi bitirecektim.Bunu yapmam gerekiyordu yoksa içimdeki kız çocuğunun çığlıkları bir türlü dinmeyecekti...
Geçmişime geldim.Aslında istemedim gelmeyi.Ruhum zorla çekti beni.Çünkü ruhum buz kesti ve yakılması gerekenler vardı.Ben de geldim geçmişime yaktım içimdeki kız çocuğunu ve şu an burada ona ait olan şeyleri.O içimdeki baba sevgisine aç küçük kızın yanışını izledim. Artık ölmesi gerekiyordu.Bir beklenti içinde olmamalıydı.Çünkü düştüğü zaman koşup sığınabileceği bir babası yoktu.Ve şimdi soruyorum kendi kendime.Baba!;Kahramanım olman gerekirken nasıl nefretim oldun? İlk aşkım olman gerekirken nasıl ilk acım oldun? Ve çocuk yaşta nasıl beni diri diri toprağa gömüp yerine ruhsuz ve ölmüş bir kız yarattın?
*****************
Bugünün yaşattığı kasvetli hava yüzünden her ne kadar okula gelmek istemesem de sınavlarım yaklaşıyordu ve bu yüzden dersleri iyi bir şekilde dinlemem gerekiyordu.Her ne kadar benim hayata dair bir umudum kalmamış olsa da anneme verdiğim bir söz vardı ve onu tutmak için elimden geleni yapacaktım.Düşüncelerimin karmaşasıyla beraber yavaş ve yorgun adımlarla sınıfa girdim ve yerime oturdum.
"Üzgünken ve sinirliyken farkında olmadan dudaklarını hafifçe büzüyorsun.Gözlerin kızarıyor ve parmaklarınla oynuyorsun."
Deniz söyleyene kadar yaptıklarımın farkında değildim.Beni bu kadar iyi gözlemlemiş olması şaşırtmıştı.O beni çok iyi tanıyordu ve verdiği sözü tutarak daha iyi tanımak,mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu.Ben ise onun hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum ve bu durum kötü hissetmeme sebep olmuştu.
"Çok fazla düşünüyorsun azalt biraz.Bazı şeyleri akışına bırak ve her şeyi kendi içinde yaşamak yerine anlatmayı dene.Anlat bakalım neyin var?"
"Bugün pek güzel bir gün değil."
"Bugünün neden senin için kötü bir gün olduğunu bilmiyorum.Eğer anlatmak istersen anlatabilirsin dinlerim.Anlatmak istemezsen de zorlamam.Ama bugünü kötü yapan şeye odaklanmak yerine bugünü güzel yapan detaylara odaklan.Çünkü üzülmek sana hiç yakışmıyor"
Üzülmek sana hiç yakışmıyor demişti ama benim yüzümde hüzünden başka bir duygu kolay kolay oluşmazdı.Ruhuma yapışmış bir keder bulutu vardı ve gülüşlerime engel oluyordu.Mutlu olmama ruhum izin vermiyordu.İnsanların yüzü ruhun yansımasıdır derler.Benim yüzümde ruhumu yansıtıyordu.Üzgündüm ve ruhum başka hiçbir duygunun içeri girmesine izin vermiyor her seferinde daha da siyaha batıyordum.Her ne kadar Deniz beni mutlu etmek için uğraşsa da benim için mutluluk hiçbir zaman kalıcı olmayacaktı.Hep kısa süreli olacaktı ve her seferinde ruhumda ki karanlık mutluluğumu bozacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ(Siyah Serisi ~2~)(TAMAMLANDI)
Teen FictionBir yanda annesi babası tarafından gözleri önünde öldürülmüş kimsesiz ve sevgisiz kalmış bir kız Bir yanda aile şefkati kalbinden bir an bile eksik olmamasına rağmen duygusuz olan bir adam... Hayat yine en kötü oyunlarını oynamış ve bu iki insanın h...