Umut Penceresinden Karanlık Gökyüzü

1.2K 43 3
                                    

Eve girdiğimde dedemlerin bakışları yoğun bir duyguyla kaplıydı. Ben ne kadar unutmaya çalışsam onlar da bana hatırlatıyordu. Aklımda sadece ikş kavram vardı ; BABAM ve ARDA. Ya ben gerçekten hiç anlamıyorum bu hayatı. Nasıl da birden Arda'ya bu kadar yaklaşabilmiştim? Ya da Berk'i nasıl unutabilmiştim? Dedemlere kısık sesimle:

-'Babamdan haber var mı?' dedim. Onlarda başını hayır anlamında salladı. Dedemlerin bu durgunluğu içimi daha da bayıyordu. İnsan bazen umut penceresinden bakmalı. Belki de babamın durumu düzelir. Ya bu ARda'yı sevdiğimden beri hayat ne kadar çok değiş... NE ?! Ben sevmek mi dedim? Ah, kendime yalan söylemekten bıktım ! Kabul et Eylül onu seviyorsun. Ve onunla görüştükten sonra hayata umutla bakıyorsun. Düşüncelerimi telefon bozdu. Ve koşarcasına telefona doğru gittim. Telefonu açtığımda annemin konuşurken sürekli ağladığını duydum.

-'Alo ? Anne ?'

-'Anne benim Eylül. Noldu ?! Niye ağlıyosun ?!?!'

-'Kızım anneanneni veya dedeni telefona verir misin?'

-'Anne bana bir şey söylemezsen kimseye telefon melefon vermem.' Anneme bu kadar sert çıkışmamam gerekirdi belki ama kimin umrunda. Zaten böyle bağırınca hemn anneannem yanımda bitti.

-'Bak Eylül işleri zorlaştırma.' dedi ve burnunu çekti. Uf, kesinlikle kötü şeyler oluyor. Sözüne devam etti. 'Hadi artık telefonu ver.'

-'YA ANNE YETER?!?'! YETER YA YETER?!?! ARTIK BIKTIM TAMAM MI? HİÇ BİR ŞEY SÖYLEMEDEN HEP BENİ ES GEÇİYOSUN ?!?! O ZAMAN BENİM NASIL MUTLU OLMAMI BEKLERSİN ?!?! FARKINDA OLMADAN BENİ KUŞKULANDIRIYORSUN ANNE !?!?' sesim hiç olmadığı kadar yüksek çıkmıştı ve annem de sinirlenmişti. O da ağlamaklı, sinirli ve çaresiz sesiyle :

-!Peki KIZIM, BABANIN YOĞUN BAKIMDA OLMASI SENİ DAHA MUTLU EDER ? HE , DAHA MUTLU MU OLURSUN?'  Yoğun bakım ? Sanırım ruhum bu kadar yükün altından kalkamıycak. Gerçekten artık bıktım. Ve bunu haykıramıyorum. İçime atmaktan bıktım. Babamı çok özledim ben tamam mı? Ve o an aklıma birden bir fikirle montumu kaptığım gibi koşar adım dışarı çıktım. Ev telefonun ahizesi yerde sallanırken anneannemlerin bana şaşırdıklarını hissedebiliyorum. Çünkü genelde ben bu kadar sinirli olmam. Hızlıca sokakta koşuyordum. Selin de elinde poşetlerle bana doğru geliyordu. Umrumda bile değildi.  Bende koşmaya devam ettim. Yanımda iyi ki akbilim vardı.  Evet, planım otobüsle babamın yanına gitmekti. Durağı gördüm. Otobüsle aynı vakitte geldim durağa. Zarzor bindim. Yol boyunca gözyaşlarımı saklamya çalıştım.  Keşke yine Arda gelse. Çünkü o hep zor durumumda aynı bir melek gibi yanımda beliriyor.  Iyi ki hastaneyi biliyordum.  Hem bu kadar şanslıyken hem de bu kadar şanssız olmak. Uff...

Otobüs yolculuğu bittiğinde yine alel acele otobüsten inip bildiğim sokakları geçmeye başladım.  Önümde ki dev hastaneye hızlıca girdim. Hemen danışma mı vezne mi her neyse oraya gidip babamın yerini sordum. Sonra asansörü beklemeyip merdivenlerden hızlıca çıkmaya çalıştım. Ama sakarlığım yine beni yalnız bırakmadı. Az kalsın düşüyordum ki korkuluklara tutundum. En sonunda babamın katına geldim. Hemen yoğun bakım yazan tabelanın gösterdiği yöne doğru koştum.  Annem odanın camından elinde peçeteyle babami izliyordu. Onun yanına gittiğimde beni görünce afalladi. Sonra da bana sıkıca sarıldı.  Bende ona sarılarak ağlamaya başladım.  Babama baktığımda yine de bir tebessüm oluştu.  Ama onla aramızda bir cam olması... Nasıl yani onu görmeyecek miydim şimdi ? Yanına gidemeyecek miydim ? Hayır ya! Onu görmeliyim kesinlikle. Bugün içimdeki cesareti çok seviyordum.  Yoğun Bakım odasının kapısını açtım. Yani hemşireyle içeri girdim. Bana bagiran hemsireyi aldırmadan babamın yanina kostum. Ve onun o halini daha da yakından görmek. Bilincini kaplıydı.  Biliyordum.  Ama babamla konuşmalıydım. Onu sevdiğimi tekrar söylemeliydim. Ya ne diyorum ben Allah Aşkına ! Sanki sanki... Gerçekten sıkıldım bu hayattan.  Babamla konuştum. Hemsire beni çıkarmaya çalıştı.  Çıkmadım. Babamın kolunu sımsıkı tutmuştum. Onu öptüm.  Uyanmıyordu. Ona güzel sözler söylüyordum. Gözleri kapalıydı. Hemsirenin azarlaması, beni çekiştirmesini takmasamda beni babamdan koparmisti. Hemen Yoğun Bakım Ünitesinden beni çıkardı. Annem de bana kızmak için ağzını araladı sanki ama boşversene der gibi ağzını kapatti. Ben ise yanaklarım ıslak şeklinde camdan bakıyordum. Babam hiç olmadığı kadar kötü gözüküyordu. Onu kaybetme korkusu içime gelmişti. Ona bir kez daha sarılmak istiyordum. Annem dedemleri arayıp burada olduğumu söyledi. Hemşireler her odaya girdikçe bende içeriye girme fırsatı atıyordum. Hala beynimde babamla anılarımız vardı. Sevdiğin insanı kaybetme korkusu ne acı... Sabahtan beri ağlıyordum. Artık ağlayamıyordum da.  İÇimde ki burukluk ve üzüntü br olmuş sanki beni yoj etmeye çalışıyorlardı. Ağlayamadığım için bunu dışa vurmaıyordum. Bağırmak, çığlıklar atmak istiyordum. Dertleşmek birçok sorunuma hep iyi gelmiştir.  Ama bu sefer değil. Bu sefer kimseyle konuşmak istemiyordum. Arda'yla kazandığım umut penceresinden bakmaya çabalasam da karanlık gökyüzüyle karşılaşıyordum. Karanlık beni boğuyordu. Kurtulamıyordum. Ve bugün çok yorgundum. Tuvalete gidip kendime baktım. Gözlerim çok korkunçtu. Kızarık ve şişmişlerdi. Uykumun geldiğini hissettim. Anneme söyledim. Babamın odasında uyudum. Ama babamın odasında babamın olmamamsı ne kötü. Burada yatmasını yoğun bakıma tercih ederdim. Koltuğa uzandım ve derin bi uykuya daldım.

BelalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin