Bunlar onun her şeyi unutmadan önce, onu kurtaramamamdan önce yaşadıklarımızın bölük pörçük hatıralarıdır.
Telefonumu kapatıp başımı yastığa yasladığım an elini alnımda hissettim.
"Sonunda."
Gözlerinin içi karanlık bir kahveyle örtülmüş, göz bebeği ise ışıktan dolayı küçülmüştü.
"Bugün geç geldin."demeden önce burnumu kaşıdım. Söylediklerimden sonra omuz silkti."Olabildiğince hızlı olmaya çalışıyorum."
Ona dokunmadan üzerinden uzanıp komodinin üstündeki peçeteyi aldım ve burnuma götürdüm. Alerjim gittikçe sinirimi bozmaya başlıyor, az önce kapattığım telefonda yaptığım konuşmayı umursamama çabası içerisine giriyordum.
Hareketlenmemle elini alnımdan çekip yatağa bıraktı. Ayakkabılarını çoktan çıkarmış, gözleri parmaklarını izliyordu."Ne söyledi?"dedi gözleri parmaklarını takip ediyorken. Dudağının üzerindeki yara konuştuğunda acıyor olacak ki kaşlarını çattı.
"Kafanı yormaya değmeyecek bir şey."
Kaşlarını kaldırıp yavaşça vücudunu bana çevirdi. O, bunu yaparken kapının eşiğinden kedim yayvan hareketlerle odaya girdi. Beyaz tüylerinin üzerindeki siyah lekeler yürüdüğünde çok güzel görünürdü. Biraz ilerledikten sonra yere bıraktı kendini. Miskin.
"Bu tatmin edici bir cevap değil ama."diyerek gözlerini yukarı yuvarladı. Şimdi birbirimize bakıyorduk.
"Seni tatmin etmek için uğraşmıyorum Blake. Bu onun ve benim aramda. Seni ilgilendirmiyor."
"Senin hakkındaki her şey beni ilgilendiriyor."
Sıkıntıyla oflayarak yataktan kalktım. Bu tavırları beni boğuyor, saçlarımı yolma isteği uyandırıyordu.
Onu ilk gördüğüm zaman bahçemde ağzı burnu patlatılmış halde ensesini okşuyordu.Her gece babasından dayak yiyip bizim arka bahçemize sessiz sakin olduğu için gelirmiş.
Lakin ben bunu, çok sonradan öğrenebildim.
İlk üç hafta benimle tek kelime etmedi. Ona kim olduğunu, neden burada olduğunu en az elli kez sorsam bile yüzüme dahi bakmadığı oluyordu.
Hiçbirini cevaplamadı, sadece gözlerini kaçırıp on beş dakika oturduktan sonra çekip gitti.
Giderdi.
Benimle konuşması elimi ayağımı incitmemle, öyle filmlerdeki gibi falan olmadı hiç.
Yanında sessizce onu izlerken eliyle gitmemi işaret etti.Başta salağa yatıp aynı işareti ona yaptığımda kaşlarını çatıp yüzüme bakarak asabiyetle kalktı.
Çenesindeki morluğa gözüm takıldığında ise iç çekerek dönüp gitmişti.
Ertesi gün gelmedi. Ondan sonraki gün de.
İki ay sonra güneşli bir gündü. Ağacın dibinde çimenleri izlerken onun ayaklarını gördüm.
Evimizin arka bahçesi gölete bakıyordu. Kendini göletin yanına bırakıp uzanarak elini suya daldırdı.Dingin bir ruh haliyle eli ileri geri, bazen daire şeklinde hareket ediyor, kaşları çatık hale bürünmüyordu.
Ve her ne olduysa (hala anlamıyorum) o gün neler yaşadığını anlattı.
İsmini ise bundan bir hafta sonra söyledi.
Bu hale ise 3 senede gelmiştik.
Blake beni görmenin ona ilaç gibi geldiğini söyler kafasını dağıtmasına yardımcı olduğumu dile getirirdi. Ben de ona her şeyi anlatırdım.
Camdan odama girer ben okuldan gelene kadar takılır, geldiğimde kendini derhal yatağa atar ve öylece uzanırdı.
Sonra muhabbete başlardık.Kutudan lastik tokayı alıp saçlarımı dağınık topuz yaptım hemen. Benim kalkmış olmamın aksine o yatmayı tercih ederek bulunduğu yerde kaldı.
"Seni onunla kavga edesin diye tanıştırmadım Colve. İyi anlaşacağınızı düşündüğüm için tanıştırdım."
"Blake aramızda ne geçtiği seni ilgilendirmiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colve's Friend
Short Story"Ben bana en güzel anıları veren arkadaşımla anılarımı yaşatmak için bunları yazdım. Dille değil, mürekkeple yaşatmak adına. Blake ve geriye kalan kağıda dökülmüş hatıralar, sana iyileri daha keskin hatırlatmak için burada. Bir zamanlar, dememen içi...