"Gel buraya."diyerek hırkasından tutup çekiştirdim onu. Bana bir saattir salağın teki olduğumu söylese ve gücümün çeyreği ona işlemese de vazgeçmedim, onu çekiştirmeye devam ettim.
"Blake, yağmur saçlara iyi gelirmiş."
"Benimkilere değil Colve çekiştirip durma bollaştırıyorsun."
Parmaklarımın arasındaki hırkasını kurtarmak için elimi cimcikledi. Ciyaklayıp elimi tuttum. Cidden canım yanmıştı.
"İyi, otur burada."dedim ve ahşap merdivenlerden indim. Islak çim kokusu tüm etrafımızı sarıyordu.
Evin bize yağmurun gelmesini engellediği alandan çıkar çıkmaz saçlarıma yağmur taneleri hızla düşmeye başladı. Ben buna bayılırdım çünkü harika hissettiriyordu. Etrafımda zıplayarak kollarımı iki yana açtım. Bir yandan da Blake'e dil çıkarıyordum."Çocuk gibisin."dedi, yarım ağız gülerek. Onu duymuyormuş gibi yapıp etrafımda dönmeye devam ettim. Başımı gökyüzüne doğru kaldırmış, yüzümün ıslanmasına izin vermekteydim.
"Hasta olunduğunda iyileşmen için kılımı bile kıpırdatmayacağım."
"Sen bilirsin."
Sıkıntıyla oflayarak ayaklarıyla ritim tutmaya başladı. Orada öylece oturmak sinirini alt üst etmişti çünkü canı huysuzluk yapmak isterken benim kendi çapımda eğlenmem asabını bozuyordu.
Ben orada öylece çimler üzerinde tepindim durdum. Tahmin ettiğim gibi o güzel yağmur da çok uzun sürmemişti. Bittiğinde Blake'e dönüp göz kırptım.
"Nasıl eğlendim ama."
Birden bana dalaşmasını beklediğim gibi davranmayarak gülmeye başladı. Bugünlerde çok mutluydu ve bu beni endişelendiriyordu. Böyle insanlar birden mutlu olursa hayra alamet değildir. Bilirsiniz ya.
"Kafayı üşütmüşsün sen. Sırılsıklam oldun."
Omuz silkip kahkahalarına ben de eşlik ettim. O anda içim pır pır etmişti. İçten kahkahaları beni hep feth ederdi. Güzel bir gülüşü vardı.
Saçlarımı gösterişle savurunca gözleri kısıldı. Gidip yanına oturdum ve kolumu da omzuna attım."N'aber?"
"Nem kokuyorsun."
"Beğenmedin mi? Oysaki ben çekici bulursun sandım."
"Kafa bulma benimle."diyerek elini yüzüme koyup ittirdi. Kıkırdayarak toparlandım.
"Blake," boğazımı temizledim ve üzerimdeki gömleği çıkarıp ayağımın ucuna koydum. "Son zamanlarda bilmem gereken bir şey oldu mu?"
Kaşlarını çatıp gözlerime dimdik baktı. Tavrımı hiç bozmadan cevabımı almayı bekledim.
"Ne gibi?"
Sert bakışlarını yumuşatmak vasıtasıyla dedim ki
"Babanla bir şeyler yolunda gidiyor mu? Yüzünde yara bere yok birkaç gündür. İyi görünüyorsun."
"Ah, hayır. Onu umursamamaya çalışıyorum. Pek gözünün önünde durmuyorum. Sinirlendiğinde ise senin yanına geliyorum. Yeni taktik geliştirdim. Sigaralarını çaldığımı fark etmiyor bi süredir."
Ona zarar gelmediğini bilmek içimi rahatlattı. Sanki uzun zamandır yanan ateşin üstüne yangın söndürücü sıkılmış gibi bir ferahlık. Tebessüm ederek dudaklarımı araladım.
"Buna sevindim."
Bu sefer o kolunu benim omzuma attı. Eliyle de kolumu sıkıyordu.
"Alışkınım biliyorsun."
"Olmadığını bilsem keşke."
"Hayat istediğimiz gibi gitmiyor Colvie. Üzgünüm."
Baş parmağım ve işaret parmağımın arasına yanağını alıp sıktım. "Umarım senin istediğin gibi gider. Bir kez bile olsa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colve's Friend
Short Story"Ben bana en güzel anıları veren arkadaşımla anılarımı yaşatmak için bunları yazdım. Dille değil, mürekkeple yaşatmak adına. Blake ve geriye kalan kağıda dökülmüş hatıralar, sana iyileri daha keskin hatırlatmak için burada. Bir zamanlar, dememen içi...