"Bilmiyordum Colve. Bana ne yaptığını bilmiyordum. Eğer bilseydim, kendimden 9 yaşımda değil o zamandan nefret etmeye başlardım."
Elindeki bozuk kumandanın pillerini takıp çıkarırken gözleri pencereden dışarı bakıyordu. Elindeki sargının kan olduğunu görünce ayaklanıp ilk yardım çantasına doğru ilerledim.
Bir saattir Reece, ben ve Blake öylece oturuyorduk. Ne ben ne de o Blake'e neler olduğunu sorma cesareti gösteremedik. O gün biraz vakit geçirecektik fakat Blake avucundaki kan yere pıt pıt damlar iken kapıda durunca ya da bahsetmek istemediğim ve keşke olmasa dediğim vücudundaki hasarlarla öylece bize baktığında bu fikirden vazgeçip kanepelere sindik.
Sessiz adımlarla yerde duran çantayı eğilip aldım ve doğruldum. Blake'e dönmeye birazcık korkuyordum çünkü onu daha önce bahçemize gelip oturduğu sıralarda böyle görmüştüm.
Benimle hiç konuşmadığı ve görmezden geldiği zamanlarda."Gerek yok Colve."dedi mırıldanarak. "Ben sonra hallederim."
Reece bakışlarını kenetlemiş olduğu ellerinden ayırıp öfkeyle arkadaşına baktı.
"Anlatacak mısın yoksa çekip gidelim mi? Yalnız kalmak istiyora benziyorsun."
Blake oyalandığı kumandadaki pilleri geri söküp derin bir iç çekti. Sanki günlerdir uyumuyor gibi bir görüntüsü vardı.
"Neyi anlatmamı bekliyorsun? Nasıl dayak yediğimi mi?"
Yutkunup Reece yerine ben konuştum.
"Neden bu halde olduğunu merak ediyoruz Blake. Bir saattir tek kelime etmedin."
Konuşmamla beraber kahverengi irislerini gözlerime çevirdi. Ayakta dikilmiş elimde çantayla bekliyordum. Kim bilir şimdi aklından neler geçiyordu..
Blake bana cevap vermek yerine geri kumandaya dönünce Reece sinirle ayağa kalkıp yanıma yürüdü. Kulağıma o sakinleşene kadar odasında bekleyeceğini fısıltıyla söyledikten sonra merdivenlerden yukarı çıktı. Ben ise öylece kalakaldım.
Onunla konuşmak istiyor, bir yandan da çekiniyordum. Gerçekten berbat görünüyordu ve konuşmaya can atıyor gibi de değildi.Pes etmemeye karar verdim. O benim arkadaşımdı. Yanında olduğumu hissettirmek de görevimdi. İster anlatsın, ister anlatmasın ben üzerime düşeni yapacaktım.
Usul usul yanına yürüyerek biraz uzağına oturdum. Bunun sebebi çantayı aramıza koyarak içerisinden malzemeleri almamdı.
Tekrar bir sargı bezi ve yarasını temizleyebileceğim ekipmanları yere koyup ayaklandım.
Tam önünde diz çökerek oturduğumda da tepki vermedi.Dudaklarımı birbirine bastırıp iç çektim.
"Uzat elini bakayım."
Aniden elindeki kumandayı bırakıp yüzüme baktı. Bu ani hareketi irkilmeme sebep olsa da dikkatle ben de ona baktım.
"Benden nefret ediyor ve ben sebebini bilmiyorum bile. Düşünsene Colve, hayatta tek sahip olduğun kişi baban ve o senden nefret ediyor. Anneni senin yüzünden kaybettiğini söylüyor Colve. Bana daima bunu söylüyor."
Konuşurken titreyen sesi tüylerimi diken diken ettikten sonra başka tepki veremediğimi fark ettim. Ağlayacağını sandığım anlardan biriydi bu fakat yapmadı. Gözlerinden tek bir yaş dahi süzülmedi.
"Annem ruh hastasının tekiydi. Gitmiş olması benim suçum değildi ki. Nasıl bi anne çocuğuna öylesine iğrenç-"
Cümlesini yarıda bırakmasının sebebi hıçkırması oldu. Birazdan duyacaklarıma kendimi hazırlıyor iken Blake gözlerimin içine bakıyordu.
"Yemin ederim Colve. Ben yanlış bir şey yapmadım. Beni dünyaya getirmiş olması üstümde her istediğini yapacağı anlamına gelmez. Hastalıklı ruhunu benimle beslemesi hakkını ona vermez. Hiç bir çocuk annesine saf nefret besler mi Colve? Ben besliyorum."
"Hayır."diyebildim sadece. Bunu ona karşı değil kendime söylemiştim. Duyduklarımı kendime karşı inkar etmeye çalışıyordum.
"Ama babamı anlamıyorum. Onu hiçbir zaman anlayamadım." dedi elini işaret ederek. "Bunu yapmasına hiçbir zaman kılıf takamadım."
"Blake."diyerek elimi kaldırdım. "Uzat elini lütfen."
Gözlerini ağır ağır kırpıştırarak ricamı yerine getirdi. Sargısını açarken dolmuş gözlerimdeki yaşları tutmaya çalışmadım. Ona sarılmak istiyordum ama bunu yaparsam ona acıdığımı düşünürdü. Blake böyleydi, bu yüzden sarılamadım. Bunun yerine baş parmağımla yeniden sardığım avuç içini ovaladım. Onu dinlemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Çaresizlik denen şeyi ilk o zaman hissetmiştim. Başını eğmiş yere bakarken mırıldandı.
"Bilmiyordum Colve. Bana ne yaptığını bilmiyordum. Eğer bilseydim, kendimden 9 yaşımda değil o zamandan nefret etmeye başlardım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colve's Friend
Short Story"Ben bana en güzel anıları veren arkadaşımla anılarımı yaşatmak için bunları yazdım. Dille değil, mürekkeple yaşatmak adına. Blake ve geriye kalan kağıda dökülmüş hatıralar, sana iyileri daha keskin hatırlatmak için burada. Bir zamanlar, dememen içi...