📫

59 13 12
                                    

Annem gözleriyle arkadaşımı tararken ben Blake'in omzunu sıvazlıyordum. Emindim ki o an içinden düzinelerce küfür sıralıyordu.

"Blake o evde kalman doğru değil oğlum. O adam en sonunda ya seni delirtecek ya da kendini öldürecek."

Kurulan bu cümleler odanın içindeki kitap raflarına çarpıp onun kulağına ulaştı. Tepki olaraksa omuzlarını silkmekle yetindi.

"Anne izin verirsen arkadaşımla yalnız kalmak istiyorum."

"Özür dilerim, tabii. Bir şeye ihtiyacın olursa ben salondayım."

"Teşekkürler anne."dedim ve kapıyı kapatsın diye ona bi sinyal verdim. Kapı kapanınca Blake derin bir nefes aldı. Sanki üstünden yük atmış gibiydi.

"Ne oldu?"diyerek başımı biraz ona yaklaştırdım.
Burnunu kaşıdı önce, gözleri etrafta geziniyordu. Konuşmak istemediği çok belliydi ama içine atmaya devam ederse daha kötü olacaktı. Bu yüzden sorumu tekrarladım.

"Blake, ne oldu?"

"Anlatsam eline ne geçecek?"dedi asabiyetle. Şaşıp kaldım. Bunu hiç beklemiyordum.

"Elime bir şey falan geçmeyecek. Sinirini benden çıkarma."

Derin bir iç çekti. Gözleri dolmuştu.
Elimle başını omzuma koyup saçlarını okşamaya başladım.

"Ondan nefret ediyorum. Ailemden nefret ediyorum, beni arayıp sormayan ablamdan da nefret ediyorum. Kendimden de nefret ediyorum. Yan komşumuz olan o yaşlı bunaktan da nefret ediyorum. Karısından da-"

"Bu kadar nefret sana çok fazla. Ağır gelmiyor mu?"dedim parmaklarımla saçlarını yatıştırırken. Burnunu çekti.

"Bazen. Bilmiyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Buna ne kadar daha müsaade edeceksin?"

Cevap vermemeyi uygun gördü sanırsam. Ben de başını yüzünü görmek adına kaldırdım. Dolu olan gözlerinden tek bir damla bile düşmemişti. Yine de gözlerini elimin tersiyle sildim.

"Ne oldu bugün?"

Neler olmamıştı ki.

"Mutfakta kendimce sandiviç falan hazırlıyordum, açtım. Sonra babam gelip ona da bir tane hazırlamamı istedi. Hazırladım, hazırladım ama bin pişman oldum. Şerefsiz herif hiçbir haltı beğenmiyor. Unutmuşum."

Bir küfür daha mırıldanıp devam etti.

"Kavga etmeye yer arıyor piç kurusu, ben de doğuştan hazırdım zaten. Ama cevap vermedim. Bu onu daha çok sinirlendirdi. Mutfakta ne varsa dağıtıp üzerime yürüdü. Bilirsin, asla geri basmam. Birden sinirlenip suratının tam ortasına yumruğu çaktım. Elim acıdı ama buna değdi. Rahatladım sanki."dedikten sonra sağ elini ovaladı. "Bağırıştıktan kısa bi süre sonra en sevdiğim şeyi yaptı. Kemerindeki silahını çekip kendine doğrulttu. Ruh hastası ayyaş, bunu her daim yapıyor. Yutmuyorum artık sıkmaya başladı. Ben de vuracaksan vur kendini uğraştırma beni köşeye de para bırak cenaze masrafların bana kalıyor her haliyle dedim. Kuduz köpeğe döndü Colve, kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Sonrasını tahmin edersin artık."

Kahverengi gözlerini gözlerime çevirince gülümsemeye çalıştı ama yüzündeki hasar canını yakınca tısladı. Onun yerine ben ona tebessüm ettim. Ama içim öfkeyle kavruluyordu.

"Reece'in ailesi seni tanıyor. Onlarda bir süre kalsan?"

"Adresi biliyor. Reece'in başına bela olamam Colve. O benim dostum. Zarar görmesini istemiyorum."

"Babamla konuşurum. Bizde kal o halde."

"Saçmalama."dedi ciddiyetle. "Senin benim arkadaşım olduğunu tüm mahalle biliyor. Reece'in evinde beni bulamadığı zaman geleceği yer burası. Kime sorsan gösterir. Olay mı çıksın istiyorsun?"

"O zaman onu gönder. Amcan falan yok mu?"

"İkinci dereceden akrabalarla konuşmayalı çok uzun zaman oldu artı, onlardan nefret ediyorum.
Asla onlardan yardım istemem. Ciğeri beş para etmez onların."

Canım fena sıkılmıştı bu duruma. Stresle yanaklarımı şişirip tırnaklarımla oynamaya başladım.

"Bu ne kadar böyle sürecek?"

"Annen söyledi işte. Duymadın mı?"

"Ne?"

" 'O adam en sonunda ya seni delirtecek ya da kendini öldürecek.' " dedi annemin sesini taklit etmeye çalışarak. Kaşlarımı çattım.

"Böyle bir şey olmayacak Blake. Annem işte, biliyorsun."

"Söylediği doğru Colve. Sonumuz bu ikisinden biri olacak."

Annemin haklı olduğu tek konu buydu.

Colve's FriendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin