💎

68 12 46
                                    

"Reece biraz eğilir misin? Hiçbir şey göremiyorum."

"Bana ne, boyun o kadar kısa olmasaymış."

Omzuna bi tane patlatınca beni çok zorlamadan dizlerini kırdı. Bu sayede ben de tünediğimiz evin duvar kenarından Blake ve kızı rahatça seyredebiliyordum.

Bunu yapmamızı kesinlikle ben istemiştim çünkü Blake'in hareketlerini gerçekten merak ediyordum. Reece de beni hiç kırmadı.

"Bizi görürse öldürecek."dedi sırıtırken. Ağzını eliyle kapatmaya çalışıyordu. Daha çok eldiveniyle.

"Şşş sessiz ol."diyerek telefonumu cebimden çıkarmaya çalışıyordum. Blake ve Phoebe gülüşerek konuşmaktayken onları fotoğraflarsam elimde altın tutmuş kadar sevinirdim.

"Çabuk ol Colve. Ayrılacaklar sanırım. Kız geri geri yürümeye başladı yavaştan."

"Tamam, hallediyorum."

Telefonumun kamerasını açıp telefonu yan çevirdim. Kamerayı onlara tam odaklıyordum ki Reece kafasını kaldırdı. Elimi nazikçe başına koyarak bastırdım. Tekrar iki elimle telefonu kavrıyordum ki Blake başını bize çevirdi.

"Siktir."

O anda fotoğrafı tık diye çektim lakin Blake çoktan kızla acele acele vedalaşıp bize doğru yürümeye başlamıştı. Altımızda bi ton kar varken bata çıka bata çıka ilerlerdik.

"Reece geliyor."dedim geri geri hızlanmaya başlayarak yürürken. Blake,  kırmızı görmüş bir boğa kadar kızgın görünüyordu. Fotoğraf çekilmeyi sevmemesi bi yana onu Phoebe ile fotoğraflamam kulaklarından buhar çıkartıyordu.

Biz arkamızı dönüp koşmaya başlarken Reece elimi tutup beni sürükledi. Bu genç yaşımda öleceğim diye acayip korkuyordum ama biz topuklamanın daha başlangıcındayken George'un sesini duyduk.
George kimdir? George, Phoebe'nin abisidir. Blake ile yaşıt fakat Phoebe ikisinden de iki yaş küçük.

"Hey!"diye seslenişi Blake'in dikkatini dağıtmışken biz bundan faydalanıp bata çıka bata çıka oradan uzaklaştık.
Nihayet soluklanmaya vakit bulduğumuzda ise Reece ellerini diz kapaklarına koyup eğilerek gülmeye başladı.

Kahkahalarına hiçbir anlam veremesem de ona ben de katıldım. Kikiriklerimiz birbirimizin arasından buharlaşıp havaya karışıyordu.

"Bizi yakalasaydı bile kızmaktan öteye gidemezdi. Niye kaçtık ki?"

"Bana doğru o şekilde kim gelse kaçardım Reece. Gözlerini görmedin mi? Ateş saçıyordu resmen."dedim karın üstüne oturarak. Soluk alıp verdiğimde boğazım yanıyordu.

"Fotoğrafını çektin mi bari?"derken yanıma doğru gelip oturdu. Cebimden telefonumu çıkarıp fotoğrafı açtım.

Fotoğrafta Blake kameraya doğru bakıyor, Phoebe de Blake'e. Arkalarındaki ağacın biraz gerisinde George görünüyor. Altta da Reece'in sarı saçları.
Ellerim titrediği için biraz bulanık çıkmıştı ama olsun. Kendimle gurur duyuyordum. Sanki elimde bir mücevher tutmaktaydım.

Çok daha sonralarda bu fotoğrafı çıkarttırıp yastık kılıfımın arasına koymuştum. Bu Blake'in elimde olan tek fotoğrafıydı.

Reece tekrar sırıtarak elimdeki telefonu aldı.

"Cidden ateş saçıyormuş."

"Ama buna değdi."dedim gururla. Burnum havada gülümsüyordum. Gözlerime bakıp o da gülümsedi.

"Eh, bunu poster falan mı yaptırsak?"

"Olur, bi sana bi bana."

"Sonra Blake onları benzin döküp kahkahalar eşliğinde yaksın."

Yine sırıtmaya başladığımızda Reece 'çak bi beşlik' dercesine elini havaya kaldırınca ben de kendi elimi onunkine vurdum. Eldivenlerimizden dolayı bir 'çak' sesi yerine 'pat' sesi çıktı.

"Bir gün yaşlı bi' adam olduğumda buna bakıp güleceğim Colve. Teşekkür ederim."

"Yaşlanmana gerek yok ki Reece."dedim burnumu iki elimle koruyarak. "İstediğin zaman bakıp gülebilirsin. Elimize bir daha böyle bir fotoğraf geçmez."

Ne yazık ki haklıydım.

Colve's FriendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin