George bana bakarak ellerini omzuma koydu. Beni yarım saattir burada dikiyordu çünkü bi türlü Blake'e ulaşacak bi bağlantı bulamamıştı. Ve belli ki bu bayağı asabını bozmuştu.
"Colve bi ağabey olarak kardeşimin iyiliğini ve sağlam biriyle konuşmasını isterim. Anlıyorsun değil mi?"
"Sağlam biri mi? Ne ima ediyorsun?"diyerek kaşlarımı çattım.
"Hayır hayır, yanlış anlama. Blake'i tanır ve severim fakat Colve, Blake dağınık biridir. Phoebe dağınıklığa alışık biri değil."
Ne demek istediğini gayet iyi anlıyordum. Diyordu ki: Blake normal biri değil ve Phoebe de bunu kaldıracak biri değil.
Lakin yanılıyordu çünkü Blake hepimizden daha normal bir insandı. İleride bunu o da görecekti.
"Çabuk korumaya geçiyorsun George. Blake Phoebe'yi incitecek kişi değil. Aksine gayet mutlu görünüyorlar."
"Şimdilik."dedi ve elleri omuzlarımı bıraktı.
Ne söylersem söyleyeyim ikna olmayacağını bildiğimden bir şey söylemedim.
"Colve Blake'e karşı bi garezim yok. Kötü biri olmadığını da biliyorum ama-"
"Anlıyorum George. Sen bilirsin."
Dudaklarını birbirine bastırıp teşekkür etti. Rica ederek ondan ayrıldım.
Kaldırımdaki buzların üstünden dikkatlice geçmeye çalışıyordum. Bu esnada da on dakika önce George ile konuşmalarımızı düşünüyordum.
Blake gerçekten Phoebe ile konuşurken mutlu görünüyordu fakat George haklıydı. Phoebe inanılmaz anlayışlı bir kız olabilirdi fakat Blake'in dengesiz tavırlarını daha biz anlamıyorken onun anlamasını beklemek aptallık olurdu.Kendi kendime omuz silktim. Bazen akışına bırakmak gerekirdi. Tabii ben bunları düşünürken karşı kaldırımda dalgın dalgın yürüyen arkadaşımı daha yeni görebilmiştim.
"Blake!"diye seslendim ona. Kaşlarını çatmış başı önde yürürken sesimi duyar duymaz kafasını kaldırdı. Yüzünde yorgun bir ifade hakimdi. Hemencik karşıya geçip yanına vardım.
"Her şey yolunda mı?"
"Hem evet hem hayır. Bu soğukta neden dışardasın?"
"Evde oturmaktan sıkılmıştım. Öyle dolanayım dedim işte."
"Bu soğukta?"
"Evet?"
"Ben de aynısını yapıyordum."
Gülümseyerek bana baktığında ben de tebessüm edip yanına geçtim. Beraber yürümeye başlamıştık.Ona George ile konuştuklarımdan bahsetmeli miyim bilemiyordum.
"Her şeyi berbat ediyorum Colve."dedi birden. Tam da ben ona konuştuklarımızı anlatmayı düşünürken.
"Ne oldu?"
"Phoebe."dedi burnunu çekip. Soğuktan dolayı çoktan hasta olmuştu. "Daha fazla konuşmamamız gerektiğini söyledi."
Sustum. Tek kelime edemedim.
"Bilmiyorum Colve, birkaç gün tuhaf davrandı. George kaynaklı olduğunu söyleyeceksen diye diyorum, sanmıyorum. Herneyse pek sıkıntı etmiyorum. Öyle aklıma takıldı sadece. Yanlış bir şey yaptım mı diye düşünüp durdum ama aklıma gelmiyor. Sanırım ünüm onun kulağına gitmiş."
"Ne ünü?"
Başını bana çevirip gözlerime bakınca kafama dank etti. O günlerde jetonum geç düşüyordu.
"Sorun değil. Bak Colve, bir deneyim daha."dudaklarını büzerek abartılı bir edayla "AYRILIK."dedi.
Gülmemem gerekiyordu ve öyle de yaptım. Sadece kolunu cimcikledim ki o montun altındaki kolunu bile bulabildim mi şüpheliydim.
O kendi halinde sırıtarak botlarıyla karları ileri doğru itekleyerek yürüdü.Bu Blake'in sevdiği ve aynı zamanda kaybettiği ilk kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colve's Friend
Historia Corta"Ben bana en güzel anıları veren arkadaşımla anılarımı yaşatmak için bunları yazdım. Dille değil, mürekkeple yaşatmak adına. Blake ve geriye kalan kağıda dökülmüş hatıralar, sana iyileri daha keskin hatırlatmak için burada. Bir zamanlar, dememen içi...