💝

70 11 73
                                    

Joshua elindeki kalemi bana uzatıp sırtını döndü.

"Yaz bakalım."

"İlk defa yemek tarifi adına deli olan bi erkek görüyorum. Etkilendim doğrusu."dedim gülerek. Birazcık kıpırdanıp sırıttı.

"Ben senin tanıdığın erkeklere benzemem."

"Hiç benzemiyorsun cidden."
Soğuktan kalemi tutmakta zorlansam da iğrenç yazımla bütün malzemeleri yazdım. Geriye kalan yapılışı ise yazacağımdan emin değilim çünkü parmaklarım buz kesti.

"Josh ellerim donuyor."diyerek parmaklarıma nefesimi üfledim.

"Ne kaldı başka?"

"Nasıl yapacağın."
Josh birden önüne dönüp elimden kağıdı alarak ellerimi avuçlarının içine aldı. Hem üflüyor hem de ısıtmak adına üfeliyordu.

"Anlat bakalım. Ben aklımda tutarım."

Tek kaşımı soru sorar biçimde kaldırdığımda "hadiii!"diye ısrar edip benden tüm tarifi kopardı. Sonrasında ise yanaklarımı sıkarak bol bol teşekkürlerini sundu.

Eve döndüğümdeyse odamda değil, salonda tam da babamın karşısında iki büklüm oturan Blake ile karşılaştım. Gözleri etraftan yardım ararcasına odayı tarıyor, babamın konuşmasını dinliyormuş görüntüsü vermek için de ara sıra göz kontağı kurup başını sallıyordu.
Kapıyı yavaşça kapatıp dikkatleri üzerime çektim. Ne harika, babam Blake'i ki tam da adamını bulmuş, karşısına almış askerlik anılarını anlatıyor, annem tahminen mutfaktan onları gözetliyordu.
Amerikan mutfak. Ne güzel.

"Colve?"dedi babam sandalyesinin başlığına kolunu atıp bana döndüğünde.
"Hoş geldin güzelim. Biz de tam arkadaşınla yemek yiyorduk. Gelsene."

Gözlerim babamla Blake arasında gidip geldikten saniyeler sonra ağzımı aralayıp konuştum.

"Olur."
Üstümü çıkarıp terliklerimi giydim. Babam onunla konuşmaktan nefret etmezdi tamam, kabul fakat şu zamana kadar hiç karşılıklı yemek yemek istememişti de. Ne diye bunu yapıyor ki?
Sandalyemi çekerek masanın başına oturdum. Blake sağımda, babamsa solumda kalıyordu.

"Annem nerede?"dedim tabağı inceleyerek. Babamın bıçakla yiyeceğini kestiğinde tabakla metalin temasından çıkan ses dişlerimi sıkmama neden oldu.

"Biraz daha salata getirmeye gitmişti. Az sonra gelir."
Çatalındaki lokmayı ağzına götürürken gözleri Blake'in üzerinde falan filan değildi. Sanki o aileden biriymiş gibi umursamaz davranıyordu.
Fazla normal.
Gerici bir normallik.

Boğazımı temizledim ve masaya dirseklerimi dayadım. Salata gelene kadar belki laf koparırım ümidiyle:

"Ee, ikiniz oturmuş karşılıklı ziyafet çekiyorsunuz. Çenem düşmeli mi şaşkınlıktan?"dedim.

Babam başını kaldırıp gülümsedi.

"Niye şaşırdın?"

"Bu zamana kadar onunla pek iletişim halinde olmayı tercih etmediniz o yüzden."

"Farklılık iyidir Colve."dedi, babam. Daha fazla uzatmamak adına ağzımı kapadım.
Blake önündeki yemeğiyle küçük bir çocuk gibi bakışıyordu. Yanaklarının içindeki lokmayı uzun süre çiğnedi, çiğnedi, tam yuttuğunda annem salatayı getirdi ve ben de karnımı doyurmak adına yemeğe yumuldum.

***

"Cidden Blake. Cidden şaşırdım."

"Bir de beni bilsen."diyerek elindeki kurmalı oyuncağın pillerini çıkardı. Bunu neden yaptığını sormayın. Hoşuna gidiyor işte.

"Reece ile konuştum. Beni bir kızla buluşturdu."

Gözlerim saniyesinde parladı. Hevesle ve hışımla hemen yataktaki oturduğu yere uçtum, yüzümü yüzüne yaklaştırarak sordum.

"Nasıldı?"

Bu kadar yakın olmamız onu rahatsız etmiş olacak ki,

"Biraz uzaklaşır mısın Colve? Beni ürkütüyorsun."diyerek başını geri çekti. Onu ikiletmeden aramıza mesafe koyup beklentiyle gözlerine baktım.

"Çok bi şey bekleme. Sadece kafede biraz takıldık. Ona tatlı ısmarladım ve güzel göründüğünü söyledim."

Sinsi sinsi gülümsemem yüzüme hemencicik yayıldı. O, bunu görmeden konuşmaya devam etti.

"Olabildiğince onu sıkmamaya çalıştım ve havadan sudan muhabbet etmedik. İçine tüküreyim Colve, Reece'in bana fondoten süreceğini nerden tahmin edebilirdim ki? Şerefsiz."

"Ne?"
Aniden tükürerek gülmemle Blake omzuma bir tane çaktı.

"Çenemdeki küçük morarıklığı kapatmam gerekiyormuş. Annesinin makyaj malzemelerini kurcaladı. O piç kurusuna izin verdim çünkü bilirsin bazen değişikliğe ihtiyacın oluyor. Bir kız fikri cazip gelmiş de olabilir."

Dudağımı iki elimle kapattım ve mırıldandım.

"Devam et."

Eğdiği başını kaldırıp gözlerime baktı.

"Kız cidden iyiydi Colve. Kafeden sonra onu evine bıraktım. Hani şu filmlerde olan kız eve girmeden önce-"

"Oğlanı öper!"dedim heyecanla.

"Aynen. Şaşırdım çünkü beklemiyordum."

Onu şşş yaparak susturdum ve iyice dibine girdim.

"Dudağından mı öptü?"

Gözlerini devirip alnıma vurdu. Cidden onu deli ediyordum.

"Gittikçe salaklaşıyorsun. Burnumu öpecek değil ya."

"Yanak denen bir şey var şapşal."

"Duydun işte Colve yanak falan yok."

Birden benden çıkmasına olanak veremeyeceğim muzip bir ses eşliğinde Blake'in yanaklarına sarıldım.

"Blake bu senin ilk buluşman."
Hem de yanaklarını sıkıyordum. Ama pişman oldum çünkü görünmeyen yarasının üzerine dokunmuş ve gerdirmiştim. Yüzünü ekşittiği an özür dileyerek ellerimi çektim.

"Nasıl hissettirdi?"diye sordum.

"Hoş."dedi ve tebessüm etti. Bu halini hiçbir haline tercih etmiyordum. Blake'in bu yüzü çok nadir görülürdü.

"Güzel. Sevindim. Adı ne peki?"

"Phoebe. Kızı tanıyorsun. Yan evde oturuyor Colvie."

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım ve omuz silktim.

"İyi birisidir. Buna da sevindim."

Kendi kendine gülümseyerek bir şeyler mırıldandı. Ne mırıldandığını sormadım çünkü hayatta söylemiyordu. Bu ona özelmiş. Eğer duymamı isteseymiş sesli söylermişmiş.
Kendini yatağıma yavaşça bırakıp boylu boyunca uzandı. Huzur arıyor gibiydi.

"Onunla konuşacak mısın?"dedim.

"Kızla mı?"

"E heralde."

"Evet. Bana iyi geliyor."
Kendi kendime gülümseyerek yatağımdan kalkıp masama ilerledim. Üzerinde bulunan ıslak mendil paketinden bir mendil alırken oda sessizdi.
Paketin ağzını kapatarak Blake'in yattığı yere doğru zemine çöktüm. Başını bana çevirip gözlerini kapadı.

"Yüzündekini sileceğim. Canını yakarsam söyle. Tamam mı?"

Başını usulca sallayarak derin şekilde iç çekti.
Islak mendili yüzüne narince dokundurup makyaji silmeye koyuldum. Reece'in acemice kapattığı morluk görünür hale gelene kadar tüm yüzünü sildim.

"Saat kaç?"diye sordu ifadesiz bir yüzle. Kolundakine bakmak yerine bana sorması üşengeçliğini su yüzüne çıkardı. Başımı duvara çevirip duvar saatine baktım.

"Akşam 8e geliyor."

"On dakikaya kalmaz toz olurum Colvie."

"Tamamdır."

Colve's FriendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin