"Çekil şuradan ben yaparım."
"Colve çek şu kafanı yoksa salamı yüzüne yapıştırırım."
Kafamı kaldırıp geri bastım. Elinde salamla kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu. Ellerimi teslim olmuşcasına havaya kaldırıp masaya doğru yürüdüm.
"Tamam. Ne istiyorsan onu yap."
"Aferin kızıma. Yakala bakayım."
Salamı sanki köpekmişim gibi suratıma atınca ben de masadaki pet şişeyi kafasına fırlattım. Sırıtarak şişeyi çöpe attı.
"Sen en fazla yapsan yapsan tost yaparsın. Blake! Ekmeği fırlatır gibi koyma oraya. Düzgün yapsana!"
Başını çevirip yüzünü ekşiterek sesimi taklit etti.
"İni iriyi iyli kiymi. Dizgin yip." Ellerini kaldırıp sağa sola sallarken gülmemek için kendimi zor tuttum. Üstüne bir de terliğimi ona doğru savurdum fakat Miskin'e denk geldi. Kedi havaya zıpladıktan sonra içeri kaçtı.
"Dikkatimi dağıtıyorsun. Kömür falan mı yemek istiyorsun? Deli misin?"
"Deli diye sana derler. Çok fazla kaşar koydun içine. Biraz azaltır mısın?"
Ekmeğin üzerine koyduğu beş kaşar diliminden üçünü atıp üzerine salamı koydu. Sonra ekmeği kapatıp tost makinesini açtı. İşini gayet ciddiyetle yapıyordu. Tost işte. Neydi bu ciddiyet?
"Şimdi biraz beklemen lazım. İçine öfkemi kattım. O pişiriyor tostu."
"O sevgi değil miydi?"
"Benimki öfke. Beğenmedin mi?"
"Tadına bakmadım daha önce."dedim ayaklarımı sallayarak. Sandalyenin kenarlarına tutunurken ileri geri gitmeye başladım.
Kaşlarını çatıp dümdüz bir ifadeyle gözlerime baktı. Hiç ama hiç etkilenmedim. Buna karşılık gözlerimi şaşı yaptım. Aniden tüm sinirli ifadesi uçup gitti. Gülmeye başladı. Böyle de ruh hali hızlı değişiyordu.
"Gözlerin keşke sonsuza dek öylese kalsa."
"Çok beklersin."diyerek dolaptan önceden çıkarıp masaya koyduğum sütü bardağa doldurdum. Ben bunu yaparken o tost makinesinin içindeki tostu alıp tabağa koydu.
"Hiç sana veresim gelmedi şimdi."
"Ama bana yaptın."
"Bana ne."dedi ve omuz silkti. Bazen küçücük bir çocuk gibiydi. Sinir oluyordum ona.
"Blake getir hadi işte. Gerçekten açım."
Ayaklarını yere sürte sürte gelip tabağı bana uzattı. Dudağının kenarındaki ufacıcık kıvrılma bana göz kırpıyordu. Nazik bir şekilde tabağı elinden alarak masaya koydum. O da sandalyeyi çekip yanıma oturdu. Diğer bardağa da kendine süt doldurdu.
Parmaklarımı oynatarak sırıtmaya başladım. Blake bana uzaylıymışım gibi bakarken tostu ortadan ikiye böldüm. O izlerken ben iştahla yiyemezdim. Aslında kalkıp kendine yapabilirdi ama arkadaşım öyle üşengeçti ki bunu hayatta yapmazdı.
Tostun diğer parçasını ona uzattım. Burnunun üzerini baş parmağıyla kaşıdıktan sonra tostu alıp yemeye başladı.
Lokmalarımı küçük küçük almıştım ki hemen bitmesin diye. Ben mıymıntı mıymınyı yiyeyim, Blake benden daha yavaş yesin.
İkimiz de olabildiğince yavaş yiyerek yemeğimizi bitirdik. Benimki o zamana özel bir uyuşukluktu. Ama Blake yemeğini her daim yavaş çiğnerdi."Teşekkür ederim."dedim ellerimi peçeteye silerek.
"Neden?"
İşaret parmağımla tabağı gösterdim. Göz devirdi.
Bu hareketine omuz silerek cevap verdim. Ayağa kalkıp tabağı da bardakları da güzelce yıkadım. Daha sonra masamıza geri dönüp ketçap ile yoğurdu karıştırdık. Aklımıza gelecek en garip yiyecek karışımlarını yaptık.Blake mayonezin üzerine sirke döktü. Sonra onun tadına baktık. Tek kelimeyle iğrençti.
"Seninleyken hiç mantıklı şeyler yapmıyorum Colve. Salağın tekisin."
"Salaklar salaklarla konuşur. Sen de öylesin."dedim yaptığımız krem şantinin üzerine çikolata sosu dökerken. Annem bizi geldiğinde öldürecekti.
"Annen ve baban akıllı insanlar. Sen neden böylesin anlamıyorum."
"Bana sataşmadan günün geçmiyor değil mi?"
"Alınma Colve. Seni seviyorum."dedi gülümseyerek. Nadir gülümsemesinden nefret ederdim. Birçok kez de onu bu yüzden azarladım. Krem şanti ve çikolata güzel olunca o tabağı kenara ittim.
"Ama bu salak olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Gerçek gerçektir. Baksana, acı sosla limonu karıştırıp üzerine tarçın döktün. Sonra da kekik. Neler yaşıyorsun sen?"
"Yeni tatlar keşfediyoruz işte. Fena mı?"
"Colve, kusacağım. Dur artık."
Elimdeki yumurtayı kırmadan masaya bırakınca kalkıp koşa koşa banyoya gitti. Sabahtan beri yemediği şey kalmamıştı. Eminim o zaman benimle mutfağa girdiğine bin kere pişman olmuştur. Çünkü bir daha katiyen evimizdeki mutfağa adım atmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colve's Friend
Short Story"Ben bana en güzel anıları veren arkadaşımla anılarımı yaşatmak için bunları yazdım. Dille değil, mürekkeple yaşatmak adına. Blake ve geriye kalan kağıda dökülmüş hatıralar, sana iyileri daha keskin hatırlatmak için burada. Bir zamanlar, dememen içi...