1. Bölüm

1.5K 38 5
                                    

Yine yağmurlu bir gün. Herkes uyurken ben uyuyamıyorum. Şimşekler sanki kıyamete davetyiye çıkartıyor. Her yer inliyor gök gürültüsünden. İnsan dışarı bakmak istiyor gözleri kamaşıyor şimşekten. Tam uyuyacağım diyor ödü kopuyor gök gürültüsünden.
O sırada kapı aralandı. Her akşam olduğu gibi annem uyuyor muyuz diye kontrol etmeye gelmişti. Kardeşim çoktan uyumuş olmalıydı ama ben uyanıktım. Başım derde girmesin diye uyuyor taklidi yaptım. Bu konuda çok iyi değildim. Bu yüzden annem hemen anladı uyumadığımı.
-uyuyamadın mı ?
-uykum yok
-pekela ama çok geç oldu uyumalısın.
-anne korkuyorum.
-gök gürültüsünden mi ?
-hayır ruhumdan...
Neden ruhumdan korkuyordum bilmiyorum. Aslında herkes bazen ruhundan korkardı. Yalnız olduğunda, üzüldüğünde ya da umutsuz hissettiğinde. Ama ben her gün ruhumdan korkuyordum. Evet kabul ediyorum garip bir kızdım. Her şeyden farklıydım. Bazen insanlardan bile farklı olduğumu düşünüyordum.
Bunları düşünürken sanki şimşeğin ışığı arttı, gök öncekinden daha çok gürledi. Sanki dünyaya bir kötülükmüşüm gibi bana saldırıyorlardı. Biraz yatakta döndüm durdum ama hala uyuyamıyordum. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Sonunda pes ettim ve yatağımdan kalkıp odamdaki cama yavaşça yaklaştım. Yağmuru seyretmeye başladım. Her bir yağmur damlası gök yüzünde süzülüyor ardından saniyeler içinde yere çarpıp ölüyordu. Bu, bana insanın döngüsünü anımsattı. İnsan da doğar, büyür ve ölürdü... O anda öyle bir şimşek çarptı ki gözlerim kamaşmaktan hiçbir şey göremez oldu...
***
Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Galiba yağmuru izlerken uyuya kalmıştım. Saat sabah 11 olmuştu bile. Normalde bu kadar geç kalkmazdım. Yavaşça doğruldum ve odaya boş boş bakındım. Yataktan kalktım ve banyoya ilerledim. Dün akşam temizlemediğim makyajım hala yüzümde duruyordu. Gözlerim şişmişti. Saçlarım dağılmıştı. Sanki şiddete uğramış bir kadın gibiydim. "Kadın"... evet artık bir kadındım. Ruhunda babası yüzünden çocukluğunu yaşayamamış bir kız çocuğu dururken bedenim bir kadındı. Büyümüştüm artık. Ama ruhum bunu kabullenmiyordu.
Suyu açtım ve yüzeme gelen soğuk sıvıyla kendime geldim. Makyajımı temizledim ve mutfağa yöneldim. Annem her zamanki gibi kardeşimle kavga ediyordu. Kardeşim benden 4 yaş küçüktü. Yani bir ergen sayılırdı. O yüzden annemle en ufak bir şey için bile kavga ederlerdi. Bense üniversiteye giden bir kızdım. Annemle çok konuşmazdım ama bir problemim de yoktu. Sadece konuşacak konu bulamıyorduk. Zevklerimiz, hayran olduğumuz şeyler farklıydı. Ama kardeşimle çok iyi anlaşıyordum. O bana sırlarını anlatır birlikte çözüm bulurduk. O bana ne kadar sırrını anlatsada ben hiç bir şeyimi söylemezdim ona. Çünkü bilirdimki kardeşim bile olsa hiç bir insan güvenilmezdi.
Babamla hiç konuşmazdım. Ben 6 yaşımdayken annemle ayrılmışlardı. Ayrılma sebepleri bendim. Küçük yaşta babam tarafından tecavüze uğradım. Annem bunu öğrendiğinde deliye döndü ve hemen boşanma davası açtı. Babama hep baktığımda o günleri hatırlıyor, çocukluğumun intikamını istiyordum. Kardeşim de bu olanları bildiği için babamla hiç görüşmez hatta benden daha çok nefret ederdi. Kısacası ailedeki kimse babamla görüşmezdi.
O sırada sessizce yemeğimi yerken telefonum çaldı. Annem masadan kalkıp telefonla konuşmamıza çok kızardı. O yüzde telefonumu umursamadım. Ama üst üste çalınca anneme baktım ve annem de gözlerini devirip başını onaylarmış gibi salladı ve bende masadan kalkıp telefonu açtım.
-Delfin neredesin herkes seni bekliyor.
-Neden ne olduki?
-bu gün genel prova yapıyoruz. Hoca sana çok kızdı bir tek sen eksiksin.
Ah nasılda unutmuştum bu gün prova olduğunu. Hemen telefonu kapattım ve elime aldığım ilk şeyleri giyerek evden çıktım. Annem arkamdan bağırıyordu ama aldırış etmedim. Hemen bir taksiye bindim ve okula gittim. Tam zamanında gelmiştim çünkü sıra bendeydi. Koşar adımlarla sahneye çıktım. Herkes çok şaşırmıştı. Hiç bir şey olmamış gibi selam verdim ve piyanonun başına oturup kendi bestelediğim parçayı çalmaya başdım. Evet müzikle uğraşıyordum. Çünkü konuşmayı sevmeyen bir insandım. Bu yüzden kendimi notalarla anlatıyordum ve bu sayede ruhuma hükmediyordum sanki. O beni dinliyor ve notalardan çıkan seslerde geçmişte yaşadıklarımı bir daha gözden geçiriyordu. Böylece ben de dahil ruhumda geçmişte olanları unutup bir sonuca varıyorduk.
Aslında müzikle tanışmam çok erken yaşta olmuştu. Annem ve babam ayrıldıktan sonra ve annem benim yaşadıklarımı unutmam adına bizi oyalamak için uğraş seçmemizi istemişti. Ben de o zamanlar televizyonda gördüğüm piyanistlerden çok etkilenirdim ve bu yüzden ben piyanoyu seçtim. Kardeşim ise hep bir dansçı olmak istiyordu ve bu yüzden o da 2 yaşında baleye başladı.
Parçam bitti. Hiç bir şey olmamış gibi yerime geçtim ve Açelya'nın yanına oturdum. Yüzüne baktığımda bana gülüyordu. Ona anlamadığımı ifade eden bir bakış attıktan sonra "pijamalı kombinlerin bu sıra moda olduğunu duymuştum ama kimsenin cesaret edemeyeceğini düşünmüştüm" dedi. O an anladımki altımda pantolonum olsada üstümde mavi çizgili pijamalarım vardı. En iyi arkadaşım olduğu için bir şey söylemedim ve bende ona ufak bir gülücük armağan ettim. Açelya ile nasıl arkadaştık bilmiyorum. Açelya çok neşeli bir kızdı. Geçmişi veya geleceği asla düşünmezdi. Aynı zamanda uzun kahverengi saçlarının uçlarında mor saç boyası vardı ve gözleri inanılmaz güzeldi ve renkliydi. Ben ise onun tam tersiydim. Çok duygusaldım ve hep üzgündüm. Her zaman geçmişi düşünür gelecek için kaygılanırdım. Aynı zamanda çok güzel olduğumda söylenemezdi. Uzun, siyah, kıvırcık saçlarıma mavi gözlerimin çok yakıştığınıda söyleyemem.
Sanırım bu zıtlıklarımız bir birini tamamlıyor. "Bu akşam bizde kalsana. Uzun zamandır görüşememiştik. Hem film falan izleriz" Açıkçası birinde kalmayı hiç sevmezdim. Ama Açelyayı kırmamak için "pekala anneme sorarım." Dedim o an Açelyanın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Provamız bitmişti. Benim de bu gün dersim olmadığı için Açelya ile onlara saat 8.30 civarlarında gelebileceğim konusunda sözleştik. Ben tekrar taksiye binip eve geldim. Eve geldiğimde annem çok sinirli görünüydu. "Seni kaç kere aradım neden telefonlarını açmıyorsun? Hem neden apar topar çıktın..." . Annemin aksine sakin bir sesle neden evden çıktığım konusunda küçük bir açıklama yaptım ve odama doğru yöneldim. Açelya ile buluşmamıza çok vardı. Ben de bunun üzerine bilgisayarımdan bir film açıp izlemeye başladım. O anda Yaren'in ağlayarak kendi odasına girdiğini duydum. Bir an kala kalsamda yatağımdan kalktım ve Yaren'in odasının kapısını yavaşça tıklatarak içeri girdim. Çok öfkeli görünüyordu. Hatta o kadar öfkeli görünüyorduki onun bu öfkesinden ben bile korkmuştum. Yavaşça Yaren'in yanına oturdum. O sırada Yaren yastığını inanılmaz bir şekilde yumrukluyordu.
-Yaren iyi misin?
-sence iyi gibi mi görünüyorum abla!?
-tamam o zaman anlat bana. Ne oldu?
-konuşmak istemiyorum. Git!
Tipik bir ergendi işte. Bu yüzden ben de yavaşça kalktım ve kapıyı yavaşça kapattım. Ama kapıyı kapatır kapatmaz Yaren daha çok ağlamaya başladı ve bu beni tedirgin etti. Ne de olsa kardeşimdi. Annemin olduğu odaya yürüdüm ve soğuk bir ifadeyle "Yaren'e ne oldu?" Diye sordum. Annem benim tam tersime daha sakin ve sıcak bir sesle "Deniz'den ayrıldı" dedi. O an şok oldum. Yaren ve Deniz benim hayatımda gördüğüm en iyi, en sıcakkanlı çiftidi. Yaklaşık 6 senedir çıkıyorlardı ve üniversiteyi bitirdiklerinde hemen nişanlanacaklardı. Onların hiç kavga ettiklerini, bırak kavgayı bir birlerine bir kere bile bağırdıklarını görmemiştim. Hiç bir şey söylemedim ve anneme baktım. " Onunla konuşmayı denedim ama yalnız kalmak istediğini söyledi." dedi. Merdivenlerden yukarı çıktım ve bu sefer kararlı bir şekilde Yaren'in odasının kapısını tıklattım.Yaren ağlamayı bırakmış, hıçkırıyordu. Derin bir nefes aldım ve odaya girdim. Yaren'in suratı ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu, gözleri şişmişti. Yatağının başına oturdum. O da bana hiç bir şey söylemeden baktı.
-daha iyi misin?
-...
-peki bana ne olduğunu anlatacak mısın?
-...
Bir sessizlik olmuştu odada. Ben Yaren'e bakıyor, Yaren de bana bakıyordu. Tekrar sessizliği bozan ben oldum.
-Neden ayrıldınız?
-onu okul çıkışında bir kızla öpüşürken gördüm.
Gözleri tekrar dolmuştu.
-kızı tanıyor musun?
-evet. 12/C den Beril. O kız zaten Deniz'i seviyordu ve biz bunu biliyorduk. O yüzden Deniz'e onun yanında dolaşmamasını söylemiştim. Ama Deniz yetmiyormuş gibi kızı öptü.
Yaren tekrar ağlamaya başladı. O sırada telefonum çaldı. Baktığımda Deniz arıyordu. Sanırım Yaren telefonlarını açmadığı için beni arıyordu.
"Deniz arıyor" dedim sakin ama bir o kadar da soğuk bir sesle. Bir şey demedi. Ben de telefonu açtım.
-Delfin ne olur telefonu Yaren'e ver ona her şeyi açıklayabilirim gerçekten. Ben onu çok sevi...
-hayır sevmiyorsun. Sevseydin onun yanında dolaşmazdın ve o kızı öpmezdin!
Diye bağırdı Yaren. Telefonu hopörlere aldım.
-Canım bak gerçekten açıklayabilirim.
-açıklayacak bir şey kalmadı Deniz. Bir daha seninle ne konuşmak ne görüşmek istiyorum!
Diye bağırdı ve telefonu hiddetli bir şekilde alıp kapattı. Yaren telefonu yatağa fırlattı ve banyoya yöneldi. Ben de o gidince saatin 8.30 olduğunı fark ettim. Hemen odama gidip çantamın içine gereken şeyleri koydum ve koluma takıp banyonun kapısını tıklattım. "Yaren ben Açelyaya gidiyorum. Bir şey olursa ara, hemen gelirim." Dedim. Yaren de "tamam" dedi üzüntülü bir sesle. Ardından anneme bu akşam Açelyalarda kalacağımı eğer Yaren kötü olursa annemin hemen beni araması gerektiğini söyledim. Annem başını salladı ve "Sen de bir şey olursa ara." Diye tembihledi. Açelyaların evi üç blok ilerideydi. Bu yüzden yürüyerek gittim. Aynı zamanda karanlıkta yürümek her zaman iyi gelirdi bana. Sadece bana değil ruhuma da. Sessizce sokakta yürüyordum. Etrafta kimse yoktu. Koca sokakta bir ben olduğumu sanıyordum. Ta ki arkamdan karanlık bir cismin koşarak geçtiğini anlayana dek.

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin