10. Bölüm

341 18 2
                                    

Batuya bir süre daha sarıldıktan sonra ona baktım. "Hadi artık gidelim. Annemler merak etmiştir." "Tamam. İstiyorsan arabanın arkasına geç, uyursun biraz." "Annemleri görmeden uyuyamam." "Sen bilirsin. Hadi bin o zaman." Batu bana arabanın kapısını açtı, ben de yavaşça bindim. Yol boyunca hiç konuşmadık. Daha doğrusu benim konuşacak halim yoktu. Çok yorgundum. Eve geldiğimizde herkes misafir odasında oturuyordu. Açelya tekli koltukta telefonda birileriyle endişeli endişeli konuşuyordu, Yaren ise annemle üçlü koltukta sarılarak oturuyorlardı, Eray ellerini başının arkasına koymuş düşünüyordu. Kapının açıldığını gördüklerinde hepsi ayağa kalktı. Yaren hemen koşarak bana sarıldı. "Abla" annem ağlamaya başlamıştı. Açelya'nın gözleri parlıyordu. Eray... Sadece bana baktı. Onun dışında oturmaya devam etti. Herkes bana sarılırken benim gözüm Erayda takıldı kaldı. Hiç bir tepki vermaden o da bana bakıyordu. Beni hemen üçlü koltuğa oturttular. Annem telaşlı telaşlı konuşuyordu. "Kızım neredeydin sen. Nereye gidiceğinide kimseye söylememişsin." Gözlerimi Eraydan çektim ve anneme çevirdim. "Sadece kayboldum anne. Telefonumuda karanlıkta düşürünce bir daha bulamadım orada kalmak zorunda kaldım. Ama iyiyim bir şeyim yok." "Kızım akşam akşam niye gittin oralara." "Oradaki villalarda bir arkadaşım vardı. Oraya gittim. Sonrada siteden çıktıktan sonra da kayboldum." Eray hala bana bakıyordu. "En azından iyisin abla. Önemli olan o." Açelya birden ağlamaya başladı. "Ya çok korkuttun bizi. Ya seni bir daha bulamasaydım." Yerimden kalktım ve Açelyaya sarıldım. Eray kalktı. "Geçmiş olsun hepinize. Benim gitmem lazım." Son bir kez daha bana baktıktan sonra kapıdan çıktı. Kimsenin umrunda değili ama benim umrumdaydı. Sanırım hala Batuya kızgın olduğu için bu şekilde sessizdi. Biraz daha oturup konuştuktan sonra Batu'da gitti.
-Kendine iyi bak matmazel. Sakın bir daha da benden habersiz bir yere gitme. Artık taksi falan da yok. Nereye gidiceksen ben götüreceğim. Anlaştık mı?
Batu ya gülümsedim ve "Tamam" dedim. Batunun yanağına bir öpücük kondurduktan sonra içeri girdim. "Anne ben biraz yatacağım. Çok yorgunum" Açelya da kalktı. "Ben de gidiyim o zaman. Hepimize geçmiş olsun." Son kez bana sarıldı ve Açelya da gitti. Ben de odama çıktım. Yatağıma yattığım gibide uyumuştum. Kalktığımda saat öğlen 12 idi. Gerçekten çok uyumuştum. Yataktan esneyerek kalktım ve tuvalete yöneldim. Yaren'in odasının kapısından baktım ama Yaren'i göremedim. Aşşağıda olmalıydı. Güzel bir duş aldım ve aşşağıya indim. Tahmin ettiğim gibi Yaren koltukta oturmuş film izliyordu. Merdivenlerde beni görünve gözlerini bana çevirdi.
-Tünaydın uykucu.
-Tünaydın.
-Mutfakta kahvaltın hazır oturup yiyebilirsin. Kendi ellerimle yaptım.
-Ne! Kendi ellerinlemi. Kıyamet falan kopucak galiba. Yaren Demir bana kendi elleriyle kahvaltı hazırladı ha. Bu günleri görmek büyük bir onur Yaren hanım.
-Tamam abla abartma işte. Alt tarafı kahvaltı hazırladım. Yalnız sadece bu güne özel. Alışma bence o yüzden.
Güldüm ve mutfağa yöneldim. Şunu söylemeliyimki Yaren gerçekten çok iyi yemek yapıyordu. Kahvaltımı yerken telefonum çalınca ani bir şekilde sandalyeden kalktım. Telefonumu alırken ne olur Gölge olmasın diye dua ediyorum. Arayanın Açelya olduğunu görünce ufak bir tebessüm yüzümü kapladı. Hemen telefonu açtım.
-Delfin bana yardım et. Delfin ben ölüyorum galiba. Mezarımı hazırlayın. Helvamıda sen kavurursun. Ölürsem kuzeni almanyadan geldi, fazla ekşına dayanamadı dersiniz.
-Dur Açelya. Ne oluyo ya. Ne kuzeni ne almanyası.
-Selin. Kendisi 6 yıl önce eğitim için almanyaya gitti bir daha gelmedi. Şimdi de geliyor. Neymiş. Bizi özlemişmiş. Allahım çıldırıcam.
-Kızım ne güzel işte. Kuzenin geliyo.
-Ya Selin tam bir yürüyen bela. Her halta burnunu sokuyo sonra kurtulamıyo.
-Hımmm. Tamam. O zaman mezarın nerede olsun istersin?
-Öff Delfin öff.
-Ne zaman geliyor peki?
-1 saat sonra uçağı inecekmiş.
-Hımm. O zaman onu almaya havaalanına birlikte gidelim. Oradanda bir kafeye gideriz. Hem bende bu "yürüyen bela" ile tanışırım.
-Tamam çok güzel fikir. O zaman ben hazırlanıyım. Seni alırım. Hadi bay bay.
-Tamam görüşürüz.
Telefonu kapattıktan sonra güldüm.
-Ne oldu abla.
-Yok bir şey. Ben dışarı çıkıcam şimdi.
-Tamam. Kimle?
-Açelyalarla olucam merak etme.
-Tamam abla.
Yukarı çıktım ve en zor iş olan kıyafet seçmeye başaldım. Sonunda altıma yırtık kot şortumu üstüne de tişörtümü geçirdim. Spor ayakkabılarımı da giyindim ve Açelyayı beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra geldi zaten. Hemen arabaya bindim.
-Şu Selin denen kızı çok merak ediyorum.
-Bence merak etme. Dediğim gibi kız yürüyen bela.
Havaalanına geldiğimizde arabadan indik ve Selini beklemeye başladık. Bir süre sonra Açelya beni dürttü. "Bak işte geliyor." Hemen gözlerimi Açelyanın baktığı yöne çevirdim. Uzun boylu, mavi gözlü ve uzun, düz, kahverengi saçları olan bir kız bize el sallıyordu. Üstünde süper derecede mini bir elbise ve kocaman bir valizle bize yaklaştı. Hemen Açelyaya sarıldı.
-Açelya. Ay canım nasılsın? Ne kadar özledim seni bilemezsin.
-Ya. Ben de çok özledim. Her gün aklımdaydın o derece.
Selin güldü. Ardından bana baktı ve elini uzattı.
-Selam güzel kız. Sen kimsin?
Ben de ona elimi uzattım.
-Delfin ben. Açelyanın arkadaşıyım.
Açelya hemen söze girdi.
-En yakın arkadaşım.
-Hımm. Selin ben de. Memnun oldum tanıştığımıza. Eeee napıyoruz şimdi.
-Aslında buralarda bir kafe var. Oraya gitmeyi düşündük biz.
-Harika. E hadi gidelim o zaman.
Selin önden ilerlerken Açelya kulağıma "bela işte bela." diye fısıldadı. Ardından telefonuma gelen mesajla irkildim.
"Demek yürüyen bela he. Benden bir tane daha sana fazla gelmez mi?"
Gölge
Birden durdum. Açelya bana baktı.
-Delfin? Ne oldu?
Hemen kendime geldim.
-Şey. Ayağım bir yere takıldıda. Neyse gidelim hadi.
Arabaya bindiğimizde pisikolojik olarak hep arabalara bakıyordum. Belki dün akşam villanın önünde gördüğüm arabayı görürdüm ama hayır. Yoktu. Kafeye geldiğimizde güzel bir masaya geçtik ve oturduk. Siparişlerimizi verdikten sonra konuşmaya başladık.
-Eee Delfin. Kendinden bahsetsene biraz.
-Aslında bahsedilecek çok bir şey yok.
Güldüm.
-Ama sen kendinden bahsedebilirsin belki.
-Yani ben almanya da okuyorum işte. Annemler de orada. Annemler yengemlerle birlikte holding işletiyo. Yani Açelyanın annesiyle. Babamda genetik mühendisi. Ben de moda tasarımı okuyorum. Şu anda üstünde gördüğün elbiseyi kendim diktim.
-Bayağı güzelmiş. Neden hiç gelmiyosun türkiyeye?
-Yoğunum diyelim.
Biz Selin ile konuşurken Açelya dışarıdaki arabaları izliyordu.
-Eee beni bu akşam nereye götürüyosunuz?
-Nasıl yani?
-E bir bara falan gideriz herhalde.
Açelya bu lafı duyunca Seline baktı.
-Selin daha yeni geldin. Ne barı?
-Açelya, Açelya, Açelya ben eğlenmeyi seven biriyim.
-Evet. O eğelenceler başına neler açıyor biliyoruz.
-Efendim?
-Yok bir şey yok.
Açelyaya bakıp güldüm.
-Askında Açelya. Bar fena fikir değil. Batularıda çağrırız.
Bu cümlem üzerine Açelya bana imalı imalı baktı. Selin hemen lafa girdi.
-Delfin. Seni sevdim canım. Tam benim kafadansın.
Selin bir kahkaha attı.
-İyi o zaman. Bu akşam gidiyoruz.
Açelya istemeye istemeye "evet" dedi. Selin onun aksine daha heyacanlı bir şekilde "evet" dedi. O sırada telefonum çaldı. Arayan Batuydu.
-Aşkım naber?
-İyiyim sen?
-İyi bende. Neredesin buluşalımmı.
-Şey aslında ben Açelyaylayım. İstiyorsan gel sen de.
-Tmm o zaman. Konum at.
-Tamam.
Açelya bana baktı.
-Batu mu geliyor?
Evet. Size sormadım ama sorun olmaz di mi?
Selin hemen araya girdi.
-Batu kim?
Açelya benden önce davranıp cevapladı.
-Delfinin sevgilis.
-Ooo. İyitmiş.
Ardından sustuk.
Birkaç dakika sonra Bru geldi. Hemen kalkıp ona sarıldım.
-Naber kızlar ?
-İyi. Otursana Batu seni kuzenimle tanıştırıyım. Selin. Almanyadan geldi. Birkaç hafta bizde.
-Selam yakışıklı.
-Selam.
Neden bilmiyorum ama Selin Batuya yakışıklı değince içim öfke ile doldu. Tabiki kıskanmıyordum. Yani. Kıskanmam ben.
-Aşkım. Bu akşam bara gidicez Erayı alıp gelsene sende.
-Tamam. İyi fikir. Nerede.
Açelya araya girdi.
-florya taraflarında bir bar var. Oraya götüreceğim sizi.
-Ooo Açelya. Bar işini istemiyordun ama ilk sen bulmuşsun mekanı.
Güldük. Selin hiç konuşmadan Batuya bakıyordu. Giderek öfkelenmeye başlıyordum.
-Hadi o zaman gidelim. Akşama hazırlık yaparız.
Sesim ifadesiz çıkmıştı. Tabikide Batuyu kıskanmıyordum. Yani kıskanmamalıydım. Kıskanmam ben. Offfff ne saçmalıyorum. Bal gibide kıskanıyorum işte. Ben bunları düşünürken Batu'nun arabasına binmiştik. Batu arabayı çalıştırdığı an sözlerime başladım.
-Bak Batu. Bu akşam hep yanımda olacaksın. Özellikle o Selinin yanında hiç olmayacaksın. Bak vallaha ayrılırım senden ona göre.
Bu cümlem üzerine Batu afalladı ve arabayı ani bir şekilde durdurdu. Bir an sendelensem de hemen kendime geldim.
-Sen beni mi kıskanıyorsun.
Bir anda kıpkırmızı olmuştum.
-Şey. Aslında...
Batu birden beni öptü. Ardında gözlerini gözlerime hizaladı.
-Merak etme matmazel. Bu akşam hep senin yanındayım zaten. İstesen de istemesen de.
Ardından arabayı kuklanmaya devam etti. Ben hala olayın şokundaydım. Gerçi artık alışmalıydım. Ne de olsa sevgiliydik. Evet SEVGİLİYDİK...

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin