9. Bölüm

343 19 3
                                    

Bir süre konuşmadan yemeğimizi yedik. Her zamanki gibi sessizliği ben bozdum.
-Yaren'i seviyor musun?
-Hımmm. Biraz düşünmeme izin ver.
-...
-Yani. Kardeşin iyi biri ama çocuk ruhlu. Sanırım bu yüzden onu seviyorum. Ama arkadaş olarak.
-Sanırım Yaren senden hoşlanıyor ama.
-Etkileyici bir insanımdır.
Eray güldü. O sırada telefonum çaldı. Arayan tabiki Batuydu.
-Neredesin Delfin. Dersede gelmedin.
-Moralim bızuktu biraz. Erayla yemek yiyoruz. Gel istersen.
-Tamam konum atın bana.
Biz yemeğimizi yemeğe devam ederken Batu geldi. "Çok hızlısın" dedi Eray ve güldü. Batu ona aldırmadı ve hemen benimle konuşmaya başladı. "İyi misin Delfin? Ne oldu? Anlatmak istermisin? " "Batu merak etme iyiyim ben. Kardeşin beni nasıl oyaliyacağını çok iyi biliyor." Eray ufak bir gülücük armağan ettim. Batu sustu ama bir süre sonra Eray'a yöneldi.
"Eray biraz gelir misin? Bir şey konuşmalıyım senle." Eray gözlerini devirdi ve masadan kalktı. Kapının önüne gidip konuşmaya başladılar. Ben orada saf saf oturuyordum. Bir süre bir şeyler konuştuktan sonra geri geldiler. "Hadi." dedi Batu. "Eve gidelim." "İstiyorsanız ben sizi bırakırım." "Bence herkes kendi arabasıyla giderse daha güzel olur." Batu bu cümleyi söylerken ifadesizdi. "Delfin sen benimle gel." Eray'ın birden yüzü asıldu. Hiçbir şey söylemeden gitti. Ben de arkasından bakakaldım. Neden Batu Eray'a kötü davranıyordu ki? Batuya bir süre baktım. "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." Hiç bir şey söylemedim ve Betunun peşine takıldım. Batu hızlı adımlarla yürüyordu. Arabaya bindiğinde kapıyı o kadar sert kapattiki ben bile korktum. Bana döndü ve öfkeden kızaren yüzüyle baktı. "Bir daha Eray ile baş başa olmayacaksın! Anladınmı beni. Asla!" O kadar korkmuştumki ne yapacağımı şaşırdım. Eray onun kardeşiydi. Neden bu kadar büyütmüştüki. Arabadan indim ve yürümeye başladım. Şu an ben de sinirlenmiştim. Bunu bana bağırarak söylemesine gerek yoktu. Daha yeni sevgiliydik ve o daha ilk günden kıskançlığa başlamıştı ve kıskandığı kişi öz kardeşiydi! Kaldırımda yavaşça yürürken birden havaya kalktım. Batu beni kucağına almıştı. Neden bu gün herkes beni kucağına alıyordu. Kendi kendime yürüyebilirdim. "Özür dilerim." Batuyu dinlemedim ve kucağında debelendim. Özür dilemek bir işe yaramazdı. "Delfin. Bak gerçekten özür dilerim. Erayla sizi öyle baş başa görünce sinirlendim sadece. Sana da biraz fazla tepki gösterdim." "Biraz mı? Eray senin öz kardeşin. Sadece kafamı dağıtmak için beni bir yemeğe çıkarttı."  "Tamam. Ben yanlış anladım o zaman." Sessizlik tekrar her yeri sardı. Batu beni yavaşça yere indirdi. "Hadi seni eve bırakıyım." "İstemiyorum. Zaten benim bir yere gitmem lazım. Taksiye bineceğim." "Ben bırakırım seni nereye gideceksen." "Bu bana özel bir şey." Batu hiç bir şey söylemedi. O bana bakarken ben o sırada taksi çağırmakla meşguldüm. Taksi geldiğinde Batuya ufak bir bakış attım ve bindim. Hava kararmaya başlamıştı. Taksiye evimin yolunu söyliyecektim taaki telefonuma mesaj gelene kadar.
"Umarım yeni evini görmeye hazırsındır." Gölge
Birden vücudumda bir cesaret patlaması olduğunu hissettim ve taksiye Gölge'nin bana attığı adresi söyledim. Taksi hemem ilerlemeye başladı. İçim tedirgindi. Acaba polisi aramalı mıydım? Ama hayır. En son buna yeltendiğimde Yaren'i öldüreceğini söylemişti. Taksi hızla giderken benim içimdeki tedirginlik büyüyordu. Sonunda geldiğimizde gözüme ilk çarpan şey villaların bir site içinde olduğuydu. Ama sitelerde güvenlik olurdu. Yani bana zarar vermeye çalışırsa güvenlik onu yakalardı. Ardından villanın önünde duran arabaya baktım. Gölge bu evin içindeydi. Bu onun arabası olmalıdı. Plakasına bakmaya çalıştım ama görünmüyordu. Bir an kendi evine gitme isteği içimi kaplasa da vazgeçtim.Onun gerçek yüzünü görecektim. Görmek zorundaydım. Taksiden indim ve siteye giriş yaptım. Gözlerim güvenlik kulubesini ararken hayal kırıklığına uğradım. Güvenlik yoktu! Ama nasıl? Artık endişe vücudumun her yerini sarmış, adımlarımı sitenin dışına yönlendiriyordu. Ama hayır! Buraya kadar gelmiştim. Gölge'nin söylediği villa hemen yanımda duruyordu. Kapıyı hiç zorlanmadan açtım. Işıklar kapalıydı. Hemen kapının yanında ışığın düğmesi duruyordu. Tam ona basacakken birinin nefesini kulağımda hissettim. Ardındada kafama tutulan bir silah ucunu. "O ışığı açarsan beynin her yere dağılır. Yeni evini kirletmek istemessin." Bir anda nefesim kesildi. Işığı açmak için kalkan elim yavaş yavaş indi. "Tamam. Bak. Açmıyorum ışığı. Ne olur bana bir zarar verme." "Hemen karşında bir sandalye var. Oraya otur." Sesi çok sakin ve tanıdıktı. Ama sesin kime ait olduğunu bilememiyordum. Hemen elimle sandalyenin ucuna dokundum ve yerleştim. Gölge'de silahı kafamdan çekti ve hemen karşımda olan sandalyeye oturdu. Karşımızda ufak bir masa vardı. Gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışıyordu ama hala Gölge'nin yüzünü göremiyordum.
-Şimdi sen neden sana ev aldığımı düşünüyorsun. Artık bu ev bizim buluşma yerimiz olacak. Seni görmek istediğimde buraya geleceksin. Anladın mı!
Gözlerim kızarmaya başlamıştı. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Gölge bir kez daha bağırdı. O sırada silahın ucunu tekrar kafama dayamıştı.
-Anladın mı beni!
-Evet. Evet anladım. Yemin ederim anladım. Çağırdığın an geleceğim. Ne olur bana zarar verme.
-Güzel.
Silahı kafamdan çekti.
-Burası senin evin. Ben gittikten sonra ışığı açıp bakabilirsin. Yalnız bir problemimiz var. Bu sitede güvenlik yok. O yüzden başına bela alırsan seni kurtaracak biri olmayacak. Ah doğru ya ben senin için zaten bir belayım.
Artık ağlamaya başlamıştım. Buraya gelmek tam bir hataydı. Gölge masaya bir şeyler koydu ama hala gözlerim tam olarak karanlığa alışmadığı için göremiyordum. "Evinin tapusu sende kalsın." Bu cümleyi söyledikten sonra kalktı ve kapıyı açarak gitti. Ben sandalyede oturmaya devam ediyordum. Göz yaşlarım, tapunun üstüne damladı. Bir süre sonra kalktım ve ışıkları açtım. Ev çok büyüktü. Karanlıkta bu kadar büyük görünmüyordu. Hemen yanımda kapısı aralık, minik bir oda vardı. Odaya doğru yürümeye başladım. Kapıyı biraz daha araladığımda tüm duvarlarda benim fotoğraflarım vardı. Hem de her halimle! Bazı fotoğraflarda evdeydim, bazılarında Batuyla bazılarında ise yalnız başıma yürüyodum. Ama dikkatimi en çok çeken şey odanın ortasındaki masanın üstünde duran fotoğrafıma dik bir şekilde bıçak saplanmasıydı. Hızlıca evden çıktım ve koşmaya başladım. Öldürücekti beni. Öldürecekti! O kadar hızlı koşuyırdumki göz yaşlarım akmak yerine yanağımda kuruyordu. Kalbim çok hızlı atıyordu ama umrumda değildi. Koşmaya devam ediyordum. Sonunda yere çömeldim ve bağırarak ağlamaya başladım. Siteden çok uzaklaşmıştım ve etrafımda taştan başka bir şey yoktu. O kadar çok bağırdımki ses tellerim yırtılacak sandım. Şu an Gölgeye olan tüm sinirimi bu şekilde atıyordum. Telefonumu çıkarttım ve Batuyu aradım. Batu'nun telefonu kapalıydı. Telefon'u fırlattım ve daha çok ağlamaya başladım.
Ne kadardır buradaydım bilmiyorum ama güneş doğmak üzereydi. Artık her yeri daha iyi görebiliyordum. Bağırmaktan boğazım kurumuştu ve dün akşamdan beri buradaydım. Hiç uyumamıştım. Bu yüzden gözlerim de ağrıyordu. Yavaşça oturduğum yerden kalktım ve telefonumu aramaya başladım. En son ağaçların oraya fırlatmıştım. Telefonuma baktığımfa herkes beni aramıştı. Açelya, annem, Eray, Yaren ve en önemlisi Batu. Hemen Batuyu aradım. Telefon biraz çaldıktan sonra açıldı.
-Delfin! Delfin neredesin? Delfin bir şey oldu mu sana? Hemen almaya geliyorum seni. Delfin duyuyo musun beni? Delfin!
-Batu iyiyim ben. Sadece yalnız kalamk istedim. Tuzladayım ben.
-Tamam. Bak sakın kıpırdama. Hemen geliyorum.
Telefon kapandı. Çok üşüyordum ve gerçekten açtım. Birkaç dakika sonra Batu geldi. Hemen arabadan indi ve bana sarıldı. Ben gene ağlamaya başladım.
-Tamam. Bak ben buradayım. Yok bir şey tamam mı? Kendine gel aşkım.
O an sadece öyle durmak istiyordum. Sonsuza kadar ona sarılmak istiyordum.
-Batu?
-Efendim canım.
-Sen beni her şeyden korursun değil mi?
-Hem de her şeyden.
-Ölümden bile mi?
Batu bir süre sustu ardında gözlerini gözlerime sabitledi.
-Ölümden bile matmazel. Ölümden bile...

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin