7. Bölüm

409 19 3
                                    

Mesajı gördüğümdeki halim nasıldı bilemiyorum ama Açelya gerçekten çok tedirgin olmuştu. "Delfin?" Ona baktım. "Bu akşam partiye falan gitmiyoruz. Evde kalacağız." "Ama neden. Delfin inat etme işte." "Bu inat meselesi değil Açelya. Az önce." Sustum. Açelya bana dakkatli gözlerle bakıyordu. "Az önce ne?" "Az önce Gölge bana bir mesaj gönderdi. Bu akşam partide o da olacakmış." "Ne!" diye bağırdı Açelya. "Ben sana en başından beri gitmeyelim diyorum. Ama beni dinleyen mi var. Klasik Açelya inadı." "Evet doğru ve bu inat şu an da da devam ediyor. Bu akşam o partiye gitmemiz kesinleşti. Bu akşam o Gölge denen şerefsizi bulucaz." Açelyaya şaşkın şaşkın baktım. "Onu bulmamız imkansız." "Tamam. O zaman biz de bulmaya çalışırız." Açelya bu cümleyi söyledikten hemen sonra gaza bastı. Araba ufak bir sarsıntı yaşadıktan sonra ilerlemeye başladı. Yolda giderken tek bir kelime söylemedim. Aslında o partiye gidip Gölgeyi bulmak istiyordum ama bana bir şey yapmasından korkuyordum. Nişantaşında bir sokakta Açelya arabayı park ediyordu. O sıradada bir şeyler söylendi ama ben kendi düşüncelerime daldığım için ne söylediğini anlamadım. Arabadan ağır ağır indim. "Delfin" Açelya ismimi söylerken ellerimi tuttu. "O partiye gitmeni istiyorum Delfin. Çünkü biliyorumki Batu'da sana değer veriyor. Ve bu akşam onunla geçirebiliceğin bir şans. Gölge orada olabilir ama o kadar kalabalık bir yerde sana zarar veremez. Hem Batu'nun olmadığı zamanlarda ben senin yanında olacağım. Ama lütfen bu akşam beni kırma ve partiye git." Açelyaya baktım. En iyi arkadaşıma. Hayatımda hiç kimseye güvenmediğim kadar güvendiğim insana baktım. "Tamam." diye homurdandım. Bir anda Açelya'nın gözleri parladı. Hemen beni kendine çekti ve bana sıkıca sarıldı. Ben de ona sarıldım. "Merak etme. Ben hep senin yanında olacağım." diye fısıldadı kulağıma. Birbirimizden ayrılarak yürümeye başladık. Binlerce butik ve mağza gezdik. O kadar güzel ve harika kıyafetler vardıki seçmekte gerçekten çok zorlandık. Sonunda ikimizde istediğimiz elibiseyi bulmuştuk.
Elbisemin tam rengi turkuazdı ve straples bir detayı vardı. Elbisenin altı mini etekli bir tülden oluşuyordu ve gerçekten çok rahattı.
Butikten çıktıktan sonra bir kuaföre girdik ve saçımızı yaptırdık. Saçlarımızda istediğimiz gibi olunca arabaya bindik ve eve gittik.
Evimin önüne geldiğimizde
"Akşam seni 9 da alırım." dedi Açelya. "Peki. Konuşuruz zaten." "Tamam görüşürüz."
Eve girdiğimde Yaren oturma odasındaki koltukta yayılmış, mısır gevreği yiyordu. "Batu beni aradı. Ulaşamamış sana merak etmiş. Bu akşam geliyormusun diye sordu." dedi soğuk bir sesle. O bunları söylerken ben o sırada cebimden telefonumu çıkartıyordum. Gerçekten de Batu birçok kez aramıştı ama telefonum sessizde olduğu için bakamamıştım. "Şey tamam. Ben ararım şimdi onu. Sen bu akşam geliyormusun benle." "Seninle gelmiyorum. Eray alacak beni." Yaren bu cümleyi söylerken bana soğuk bir bakış attı ve merdivenleri çıkmaya başladı. Bir süre arkasından baktıktan sonra ben de odama çıktım. Bu gün o kadar çok yürümüştümki ayaklarımı hissedemiyordum. Yatağa uzandım ve kitabımı alıp okumaya başladım. Tam kitabımın en heyacanlı yerindeyken telefonum çalmaya başladı. İlk çaldığında açmasamda sonrasında kitaba odaklanamadığım için açtım. Arayan Batuydu.
-Delfin. Nasılsın? İyi misin?
-İyiyim
-Ben bugün olanlar için özür dilerim. Sanırım biraz abarttım.
-Biraz mı? Bak Batu. Benimle ilgili her türlü yorumu ve hakareti yapabilirsin ama dişiliğimle ilgili asla ama asla laf ettirmem. Yani senin bu gün söylediğin şey senin için küçük bir hakaret olsa da benim için çok büyük bir şeydi.
-Biliyorum Delfin. Biliyorum. Gerçekten ben çok üzgünüm. Sadece bu akşam partiye gelmeni çok istiyorum. Emin ol kendimi sana affettirececğim.
-Sen istemesende gelecektim zaten. Yaren de gidiyor çünkü. Hatta Eray alacakmış onu.
-Biliyorum. Şey. İstiyorsan ben de seni ala...
-Ben Açelya ile gidiyorum Batu. Üzgünüm. Başka söylemek istediğin bir şey yoksa çok önemli işlerim var.
-Pekala. Ben tekrar özür dilerim. Akşam görüşürüz.
-Görüşürüz
Telefonu kapattıktan sonra bir süre odaya bakındım. Ardından saate baktım. Saat 7 olmuştı bile. Odamdan çıktım ve mutfakta yiyecek bir şey var mı diye bakmaya gittim. O sırada Yaren hazırlanmaya başlamıştı. Ona ufak bir bakış attıktan sonra buz dolabını açtım. Annemin sabah hazırladığı küçük sandeviçlerden bir tane aldım ve yemeğe başladım. Yerken bu akşamı düşünüyordum. Acaba gerçekten gölge orada olacak mıydı? Bana bir şey yapar mıydı acaba? Bu sorular birden iştahımı kapattı. Sandeviçi yerine koydum ve odama çıktım. O sırada Yaren de odasından çıkıyordu. "Daha erken değil mi?" diye sordum. "Erayla erken gidiceğiz biz." "Siz bilirsiniz." Yaren gittikten sonra ben de hazırlanmam gerektiğini anladım. Makyajımı tazeledim ve elbisemi giyindim. Zaten saat de 8.30 olmuştu. Açelyayı aradım.
-Açelya hazırım ben.
-Tamam. Bende. Geliyorum o zaman seni almaya.
-Tamam.
Açelyayı oturma odasında beklerken annem eve geldi. "Oooo Delfin hanım. Bu ne şıklık böyle. Nereye gidiyorsun." Güldüm. "Saol anne. Batu'nun kardeşinin doğum günü var. Ona gideceğiz. Sana söyleyemedim. Ani oldu biraz. Bu arada Yaren'de benden önce gitti. Yani biz ikimiz bu akşam biraz geç gelebiliriz. Sen bizi merak etme." "Tamam kızım da. Yaren'e dikkat et. İçki falan içmesin. Biliyosun çok çabuk sarhoş oluyo." "Tamam anne. Sen merak etme." O sırada telefonum çaldı. Arayan Açelya idi. "Delfin geldim ben." "Tamam çıkıyorum şimdi." Annem bana manalı manalı baktı. "Açelya ile gidicezde. O gelmiş." "Tamam. Ama bak Delfin dediğim gibi Yaren'e göz kulak ol." "Tamam anne." Bu cümleyi söylerken annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve evden dışarı çıktım. Açelya arabadan çıkmış beni bekliyordu. Beni görünce sanki bir erkek gibi ıslık çaldı. "Desene gene partinin en güzeli sensin." "Açelya seninde benden bir farkın yok. Hatta Batu bana değil sana bakacak diye korkmaya başladım diyebilirim." Aramızda bir süre gülüştükten sonra arabaya bindik. Zaten kafe bizim eve çok uzak değildik. Erken gelmemize rağmen neredeyse herkes gelmişti ve içerisi çok kalabalıktı. Arabadan indik ve kafeye hemen girdik. Gözüme ilk çarpan şey kesinlikle Batu'nun çok yakışıklı göründüğüydü.
Üstüne mavi bir tshirt ve onun üstüne de beyaz bir gömlek giyinmişti. Kot pantolunu ona çok yakışmıştı ve altına giyindiği şık spor atakkabıları kombinini tamamlıyordu. Ben ona bakarken o birkaç erkekle gülüşerek bir şeyler konuşuyordu. Bir kaç dakika sora Batu da beni gördü. Yanındaki çocuklara bir şeyler söyledikten sonra bana doğru gelmeye başladı. Açelya bunu fark etmiş olacakki "şurada birkaç tanıdığım var ben oraya gidiyorum. " dedi ve yanımdan uzaklaştı. O sırada Batu çoktan yanıma varmıştı bile.
-Gelmene çok sevindim.
-...
-Hala kızgın mısın bana?
-Yani.
-İşte ben de bu yüzden kendimi affettirmek için bir şey yaptım.
-Batu...
-Sakın bir şey söyleme. Ne olur sadece beni takip et. Lütfen.
Ben daha cevap vermeden Baru bileğimden tutup beni götürmeye başlamıştı bile. Kafenin arka kısmına yani denize bakan bölümüne gelmiştik. "Eee. Ne oldu şimdi." "Çok sabırsızsın Delfin." Denizin olduğu taraftan bir süre daha yürüdükten sonra etrafı mumlarla süslenmiş, ahşap küçük bir masanın olduğunu gördüm. Masanın üstünde ufak, kırmızı gül yaprakları ve hemen o yaprakların renginde bir şarap, bu güzelliği tamamlıyordu. Masanın üstünde küçük led ışıklar çok ince ve güzel bir detaydı.
-Yüz ifadene bakılırsa şimdiden kendimi affettirdim galiba.
-Şey. Yani. Bu gerçekten çok güzel. Şu ana kadar kimse bana böyle bir şey yapmamıştı. Bu çok...
-Romantik. Evet. Ben de öyle düşünmüştüm.
Batu ufaktan bir göz kırptı. Hemen sandalyemi çekti ve oturmama yardım etti. Kendisi de karşıma oturdu.
-Bunları yapman ne kadar sürdü.
-Aslına bakılırsa kısa bir zaman diyebilirim. Sadece öğlenimin tamamını buna harcadım.
-Öğleninin tamamını mı? Sanırım seni gerçekten affetmeliyim.
Küçük bir kahkaha attım.
-Delfin. Ben gerçekten tekrar çok özür dilerim. Ben seni asla o şekilde görmedim. Görmem de. Sadece o anlık bir şeydi. Sanırım seni biraz...
-Kıskandın. Beni kıskandın değil mi.
Bu sefer ikimiz bir kahkaha attık.
-Sanırım bu cümle tamamlama konusunda ikimizde gayet iyiyiz.
-Evet.
Bir süre sessizlik oldu. Ben şarabımdan ufak bir yudum aldıktan sonra Batu konuşmasına devam etti.
-Peki. Bu şanslı erkeğin kim olduğu öğrenebilir miyim?
-Şey aslında. Tam olarak çıkmıyoruz. Sadece ondan hışlanıyorum galiba. Ve o da bana boş değil. Yani ben en azından öyle düşünüyorum. Hatta sen bile tanıyorsun onu.
-Ben mi? İşte bu biraz garip. Çünkü buraya geldiğimden beri çok az insanla tanıştım.
-Şey Batu aslında.
Bir anda durakladım. Acaba çok mu hızlı ilerliyordum. Ama daha fazla dayanamıyacaktım.
-O kişi sensin.
Batu'nun gözlerinde ufak çaplı bir şok etkisi oluşsa da hemen eski haline geri döndü.
-Umarım bu bir şaka değildir.
-Aslında değil. Bu sabah Erayla da onu konuştuk. Sanırım sen de benden...
-Evet ben de senden hoşlanıyorum.
Bir anda ikimizde sustuk. Ben olayların bu kadar hızlı gelişmesine anlam veremiyordum. Utancımdan kızardığımı hissettim. Ardından Batu gülmeye başladı.
-Ne. Neye gülüyorsun sen?
-Utandığında çok komik oluyorsun.
Bu cümle karşısında ben de gülmeye başladım. Gerçekten utandığım bu kadar belli oluyor muydu? Biraz güldükten sonra birkaç dakikalık sessizlik oldu. Ardından Batu yavaşça bana yaklaşmaya başladı. Birden kalbim inanılmaz şekilde atmaya başladı. Daha doğrusu heyecanlanmıştım. Batu gitgide dudaklarını bana yaklaştırdığında daha çok heyecanlanıyordum. Sonunda gözlerimi kapattım ve Batu'nun beni öpmesine izin verdim. Batu beni öpüyordu! İlk defa değer verdiğim biri beni öpmüştü.
O sırada telefonuma gelen mesajla irkildim.
-Onu öptüğüne pişman olacaksın.
Gölge

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin