6. Bölüm

481 21 3
                                    

Eray, bir süre bana arabanın aynasından baktı.  Batu "Ne oluyor ya. İki saattir bakışıyorsunuz. Kesin bir şeyler çeviriyorsunuz siz." diyerek bir kahkaha attı. "Delfin, bana hoşlandığı çocuktan biraz bahsettide onda aklım kaldı. Daha fazla bilgi öğrenmeye çalışıyordum ama kendisi söylememekte ısrarcı." O anda neden olduğunu bilemediğim bir şekilde Batu'nun yüzü asıldı. Az önce kahkahalarla gülen suratı şu an karanlığa gömülmüştü.
Aşktan çok fazla anlamazdım. Bu zamana kadar hiç sevgilim olmamıştı. Çok fazla çıkma teklifi almıştım ama hiçbirini kabul etmedim. Ben hep gerçek aşkı arardım. Tüm arkadaşlarım "Sen gerçek aşkı bulana kadar yaşlanırsın." diyerek gülerlerdi. Hatta bunu bazen o kadar sık söylerlerdili bir ara ben bile ümidimi kaybetmeye başlamıştım. Ta ki Batuyla tanışana kadar. Bu çocuk bir şekilde kendini bana bir günde sevdirtmiş daha da ötesi aramızda  bir yakınlık sağlamıştı. Aslında çok dayanıklı bir kızdım. Her zaman savaşırdım. Benim katlandığım durumlara herkes katlanamayabilirdi. Küçük yaşta tecavüze uğramış bir kız dağılabilirdi de. Ama ben dağılmadım. Her zaman ayaktaydım. Evet intihar girişimlerinde bulundum. Ama annem beni her zaman korudu. Bazen zihnime hükmedemiyordum. Ama annem nasıl hükmedebileceğimi öğretti bana. Bazen sadece yalnız kalmak istiyordum. Ama annem bana yalnız kalmanın kötü anıları hatırlamak için bir davetyiye olduğunu söyledi. İşte ben bu yüzden şanslıydım. Ben, yaşadıklarımı annem sayesinde atlattım... Ama Batu. Batuyu daha yeni yeni tanımaya başlasamda onun güvenilirliği karşısında savunmasız kalmıştım. Onunla savaşmadım. Çünkü ben ona aşıktım. Ve eğer gerçekten Batuyu biraz da olsa tanıdıysam şu an da Batu'nun yüzündeki ifade kıskançlıktan başka bir şey değildi. Demekki beni kıskanıyordu. Ve Açelya'dan öğrendiğime göre kıskançlık, aşk belirtileri arasında yer alıyordu. O sırada kafama dank etti. Açelya ile telefonumu değiştirdiğimden beri konuşmamıştım. Okula da dersim olmadığı için gitmiyordum. Kim bilir nasıl merak etmiştir beni. O anda yüzümü arka koltukta oturan Eray'a çevirdim. "Senin için bir problem yoksa 2 kişiyi de senin doğum gününe çağırabilirmiyim?" Batu ifadesiz bir sesle "onlardan biri erkek arkadaşın mı?" Diye sordu. Ona şaşkın şaşkın baktım. Yüzüm şaşkın bir ifadeye bürünse de alttan alttan seviniyordum. Sanırım Batu da beni seviyordu. "Hayır." dedim hemen. "Açelyayı ve kız kardeşim Yaren'i çağırmak istiyorum."  "Ben Yaren'i çağırdım. Ama istersen Açelyayı çağırabilirsin." Dedi Eray. Şaşkınlığım giderek artıyordu. Eray, Yaren'i nereden tanıyorduki. Hemen bu sorumu Eray'a yönelttim. "Yaren ile 1 hafta önce tanıştık. Aynı sınıftayız. Oradan tanıyorum." diye gülümseyerek cevap verdi. Ben de ona gülümseyerek arkama geri yaslandım. "Eeee" dedi Batu. "Şu erkek arkadaşından biraz bahsetsene." Sesinin tonlamasını anlayamamıştım. Benimle alay mı ediyordu yoksa ciddimiydi. "Şey aslında. Bu konu hakkında çok konuşmak istemiyorum." O anda Eray'ın yüzünde çok pis bir gülümseme vardı. Ona sinirli sinirli arabanın arka aynasından baktım. "Peki. O zaman şöyle yapalım. Bu akşam erkek arkadaşınıda getir. Hem tanışırız hem de sıkılmassın. Restorantın arkasında kimsenin göremeyeceği kadar küçük bir sığnak var. İstiyorsanız oraya gider, işinizi halledersiniz." Ben tam hangi iş diye soracakken Eray kendini tutamayarak bir kahkaha attığında ne işi olduğunu anladım.  "Sen de iyice abarttın abi. Sen Delfini ne zannettin. Ne işi var kızın orada." Bir anda yanaklarımın öfkeden kızardığını hissettim. "Batu yeter ama. Saçmalamasan diyorum. Ben öyle bir şeyi hayatta yapmam. Çabuk indirirmisin beni bu arabadan. Beni böyle gören biriyle aynı arabada bulunmak istemiyorum." O anki bağırışım herkesi şok etti. Aynı zamanda Batu'nun beni böyle görmesi gerçekten zoruma gitmişti. Birkaç dakika kimse bir şey söylemedi. Sonunda sessizliği bozan tekrar ben oldum. "İndir beni arabadan diyorum. Anlamıyormusun!" Giderek kızmaya başlıyordum. Batu hala sessizdi. Eray da hiç konuşmuyordu. Sonunda dayanamadım ve giden arabanın kapısını açtım. "Eğer beni bir yerde indirmessen kendim atlamak zorunda kalacağım ve eğer bir yerim kırılırsa hastane masraflarımı sen ödersin. Ölürsem de organlarımı falan birine bağışlarsınız." İşte o anda gerçekten anlayamadığım bir şekilde gerginlik oldu. Eray, yüksek sesle öksürük krizine girdi. Batu da sanki çivili bir sandalyenin üstüne oturmuş gibi kıpırdanmaya başladı. Tabikide giden arabadan atlamazdım. Bunu onlarda biliyordu. Ama neden bu kadar tedirgin olduklarını anlamamıştım. Batu hemen arabayı sağa çekti. Hala konuşmuyorlardı ve tedirginlerdi. Batu yüzünü bana çevirdi. Hala bir tek kelime söylemiyorlardı. Bende bunun üzerine ani bir şekilde arabadan çıkıp kapıyı kapattım. Biraz yürüdükten sonra arabanın başka bir yöne saparak gittiğini fark ettim. Ne oluyordu bunlara böyle. Bir süre arabanın arkasından baktıktan sonra önüme döndüm ve yürümeye başladım. Bu akşam o partiye gitmeyecektim. Tüm hevesim kaçmıştı. Kafamın dağılması için hemen telefonumu çıkardım ve Açelya'nın telefonunu tuşladım. Telefon biraz çaldıktan sonra Açelya'nın uykulu sesini duydum.
-Efendim.
-Alo. Açelya. Benim Delfin. Şey müsaitsen biraz buluşup konuşalımmı. Sanırım işleri bayağı karıştırdım.
Açelya sesmi duyduğu gibi bağırmaya başladı.
-Nasıl olurda beni aramassın? Nasıl merak ettim seni biliyormusun sen? Yaren'e de ulaşılmıyo. Hem neden telefon numaranı değiştirdin sen?
-Tamam Açelya sakin ol. Ben de sana olanları anlatmak için çağrıyorum. Küçük bir kafe var bulunduğum yerde.Ben sana konum atıyorum. Oraya gel. Emin ol her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatacağım.
-Bir de dışarıdasın ha. Neyse tamam. Geliyorum ben.  Ama bak söz ver. En ince ayrıntısına kadar anlatacaksın.
-Tamam söz. Ama çabuk gel.
-Tamam geliyorum ben. Görüşürüz.
İşte Açelyayı bu yüzden seviyordum. Zor zamanlarımda her zaman yanımda olan tek kişiydi o. Ona geldiği gibi her şeyi anlatacaktım.
Dışarıda durmanın iyi bir fikir olmadığını anladım ve kafeye girdim. Cama bakan boş bir masaya geçtim. Hemen bir kaç masa önümde kahverengi saçlı ve yüzü gerçekten tam bir şaheser olan bir kız, bana ikide bir bakıp önüne dönüyordu. Açıkçası biraz rahatsız olmaya başlamıştım. Sonunda dayanamadım ve yerimden kalkarak bana bakan kızın yanına gittim. En fazla benden birkaç yaş büyük olabilirdi. Uzun boyluydu ve giyindiği iddealı mini etek bacaklarınıda uzun göstermişti. Ona yaklaştığımı görünce bana daha dikkatli bakmaya başladı. "Afedersiniz ama bir yılan gibi bana bakmayı bırakır mısınız?" "Pardon." "İki saattir bana bakıyorsunuz ve bu gerçekten rahatsız edici." "Ben sizi rahatsız ettiysem özür dilerim. Ama ben size değil, cama bakıyordum." O anda oturduğum yere yüzümü çevirdim. Kız haklıydı. Bana değil, sadece dışarıya bakıyordu. "Biraz gergin gözüküyorsunuz. Kötü gününüzdesiniz galiba." "Şey. Evet. Ben yanlış anladım. Yani böyle bana ikide bir bakınca biraz tedirgin oldum açıkçası. Zaten dediğiniz gibi. Kötü bir gün geçiriyorum." "Bazen hayat çok karmaşık olabiliyor değil mi? İsterseniz oturun. Bazen içinizi açabileceğiniz bir arkadaş iyi olabilir. Merak etmeyin. Benden sır çıkmaz." Kız bana içtenlikle gülümsedi. Onunla oturmak istemiyordum. Onu tanımıyordum. Hem zaten birazdan Açelya gelirdi. "Çok teşekkür ederim ama birazdan bir arkadaşım gelecek." "Siz bilirsin. Ben tekrardan sizi rahatsız ettiysem özür dilerim." "Asıl ben sizi yanlış anladıysam özür dilerim." Kız bana içtenlikle gülümsedi. Ben de ona ufaktan gülerek yerime geçtim. Zaten yaklaşık 3 dakika sonra Açelya geldi. Benim oturduğum masayı gördüğü an yanıma koştu. Hemen ayağa kalktım ve ona sarıldım. O da bana içtenlikle sarıldı. "Daha yüzünden iyi olamdığın belli oluyo. Hadi otur da hemen anlatmaya başla." Yavaşça yerime oturdum ve Batu ile yediğimiz yemekten sonra neler olduğunu anlattım. Tabiki Gölgeyi de. Ben olanları anlatırken Açelya her saniye daha çok şaşırıyordu. Sonunda olanları anlattığımda Açelya'nın yüzü tedirgindi. "İşte böyle. Bu yüzden telefon numaramı değiştirdim. Gölge beni bulamasın diye. Ama o beni her zaman buluyor. Hatta şu an bu kafede bir yerlerde çaktırmdan bizi izlediğine iddeaya bile girerin." "Bence sen bu olaylara göre gayet sakinsin. Ben senin yerinde olsam şu 4 günde kafayı yerdim." Açelyaya bakarak ona küçük bir gülücük armağan ettim. "Sanırım bu yüzden beni seçti. Soğukkanlı olduğum için." Açelya da aynı gülücüğü bana geri iade etti. "Peki bu akşam ne yapacaksın." "Emin ol hiç bir fikrim yok. Ama o arabada konuştukları konudan sonra gitmeye de hiç niyetim kalmadı." Bu cümleyi söyledikten sonra bir süre konuşmadık. O sırada Açelya aniden yerinden kalktı. "Nereye gidiyorsun?" "Ben değil. Birlikte kıyafet almaya gidiyoruz." "Sen kafayımı yedin. Ben burada bu dertlerle uğraşırken alışverişe mi gideceğiz." "Keyfimiz için değil zaten. Bu akşam en güzel sen olmalısın. O partiye sırf Batuya inat olsun diye gideceksin ve onun kalbini fethedeceksin. Anladın mı beni. Hiç itiraz istemiyorum şimdi doğru benim arabaya." Aslında Açelya doğru söylüyordu. Batuya inat olsun diye gidecektim o partiye. Yerimden kalktım ve Açelyayı takip etmeye başladım. "Hangi alışveriş merkezine gidiyoruz peki." "Alışveriş merkezine değil, nişantaşına gidiyoruz. Eğer bu akşam dikkat çekmek istiyorsan en güzel yere gitmeliyiz ve bu yerde nişantaşı. Akşam üstüne doğru da kuaföre gideriz." Gözlerimi çaktırmadan devirdim. "Açelya. Yapma böyle. Biraz değişiklik sana da iyi gelir. Biraz mutlu olmayı dener misin?" Açelya doğru söylüyordu. Moralimi hiç bir şey bozamazdı. Yani ben öyle düşünüyordum ama atılan bir tek mesaj moralimin bozulmasına yetti.
-Bu akşam orada olacağım. Gözüm üzerinde.
Gölge

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin