8. Bölüm

361 23 3
                                    

Hemen etrafıma bakınmaya başladım. Batu hemen bir terslik olduğunu anladı. "Delfin ne oldu?" "Batu. Birileri bizi gözetliyor." "Tamam ama burada olduğumuzu kimse bilmiyorki." "Sanırım birileri öğrenmiş. Bence artık içeri girmeliyiz." "Ama Delfin. Uzun süreden beri senden hoşlanıyorum ve bu akşam sen de benden hoşlandığı söylüyorsun. Bizim için çok büyük bir şey. Ne olur yalnız kalalım." "Batu. Bak bende gerçekten uzun süredir bu anı bekliyordum ama bence içeri girsek daha iyi olur. Ama söz veriyorum ben de sana bu akşamın telafisini yapacağım." Ben sandalyeden kalkarken Batu bana filmlerde olduğu gibi klasik bir soruyu yöneltti. "Peki Delfin. Sen beni şu an ne olarak görüyorsun." Batu'nun gözlerine baktım. Elini kavradım ve sıkıca tuttum. "Ben kendimi kimseye kolay kolay öptürtmem. O yüzden sen bizi ne olarak düşünürsen düşün artık sen benim için sevgilimsin." Batu bana sarıldı. Sanki 2 senedir sevgiliymiş gibi davranıyorduk. Birlikte kafeye geri geldiğimizde Biri kürsüye çıkmış isyan şarkısını söylüyordu. Önce aldırmasamda kürsü de olanın Yaren olduğunu görünce cinlerim tapeme çıktı. Açelya Yaren'i kürsüden indirmeye çalışıyordu ama Yaren bir türlü inmiyordu. Ben de koşarak kürsüye çıktım ve Yaren'i indirmeye çalıştım. Şu an da herkes bize bakıyordu. Yaren'i indiremediğimizi gören Batu hemen Yaren'i kucağına aldı ve boş bir masanın sandalyesine oturttu. Hemen sorularımı sormaya başladım.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Yaren. Ne işin var senin orada." "Ooo Delfin hanımlar da gelmiş. Hoşgelmiş." "Yaren bana doğru düzgün cevap ver." "Sana cevap vermek zorunda değilim ukala. Artık 18 yaşındayım. Beni küçük bir çocuk gibi görmezsen sevinirim." "18 yaşında olabilirsin ama 12 yaşında gibi davranıyorsun. Kalk hemen. Eve gidiyoruz" "Sen git benim için eğelence daha yeni başlıyor." "Yaren çıldırtma beni. Kalk hemen." Batu hemen araya girdi. "Ben arabanın anahtarlarını alıyım. Sizi ben bırakırım." "Şey aslında iyi olabilir." Bu cümleyi söyledikten sonra Batu arabayı getirmeye gitti.  "Batu'nun arabasıyla gidiceksek Eray da gelsin. Çok yakışıklı da kendisi. Bu gece hep o benimle ilgilendi." "Belli. Seni bırakıp gitmiş. Sayi nerede Eray." "İşi varmış bir yerde. Gelir birazdan. Yoksa o beni hiç bırakırmı. Biliyorum ben. O da bana aşık." "Yaren çıldırtma beni. Kalk şuradan." Açelya ikimize şaşkın şaşkın bakıyordu. "Delfin. İstiyorsan Yaren'i eve ben götürürüm sen keyfinden olma." "Boşver Açelya ya. Şu kızı böyle gördükten sonra keyif falan kalmaz ben de. Gidelim biz." O sırada Batu arabanın kornasını çaldı. Açelya'nın yardımıyla Yaren'i kaldırıp arabaya bindirdik. "Sen daha burada mısın?" "Hayır ya. Ben de gidiyorum şimdi. Sen olmadıkça ben de eylenemem." "Tamam o zaman eve gidince konuşuruz." "Tamam" hemen Açelyaya sarıldım ve ben de Batu'nun arabasına bindim. "Ben olanlar için özür dilerim." dedim hemen. Şu anda Yaren'in yerine ben utanıyordum. "Sen bir şey yapmadınki. Her şey Eray'ın suçu. Kızı sarhoşken bırakıp gitmiş." "Neyse ya. Boşver." "Bu arada yarın dersin varmı." "Evet." "O zaman sabah seni ben alıyım. Hem kahvaltıya gideriz." "Olur." O sırada araba durdu. Eve gelmiştik. Hemen arabadan indim ve Yaren'i kolundan tutup indirdim. Ama tabiki onu ayakta tutmakta zorlanıyordum. Bunu gören Batu hemen Yaren'in diğer kolundan tuttu. Birlikte Yaren'i yatağına yatırdıktan sonra aşşığıya indik. "Bu akşam her şey için teşekkür ederim. Şu Yaren sarhoş olmasa daha iyi olurdu ama olsun." Batu güldüm. "Her zaman emrinizdeyim bayan. Ne olursa olsun." Bu cümleyi söylerken bir garson gibi önümde kısa bir süre eğildi ve doğruldu. Ona bakarak güldüm. "İyi geceler." "İyi geceler matmazel" kapıyı kapattım ve Yaren'in odasına çıktım. Uyuyordu. Ben de bunun üzerine duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra telefonumun çaldığını duydum. Arayan Gölgeydi. Telefona biraz baktım ve açtım.
-Bakıyorum da bu akşam Batu ile bayağı bir haşır neşir oldunuz.
-...
-Hazır eve gelmişken Batuyu da eve davet etseydin. Hem "o işi " hallederdiniz. 
Gölge gülmeye başlamıştı. Ben ise şaşırıp kalmıştım.
-Sen. Nereden biliyorsun tüm bunları.
Gölge bir kahkaha attı.
-Sana her şeyi bildiğimi söylemiştim. Senin gölgen olacağımı söylemiştim. Ama neyse. Lafı uzatmayacağım. Yarın sana bir sürprizim olacak. Telefonun açık olsun. İyi geceler MATMAZEL.
O anda telefon kapandı. O kadar sinirlendimki telefonumu sert bir şekilde yatağa fırlattım ve yere çömelip ağlamaya başladım. Bu gölgeden bir şekilde kurtulmalıydım. Yoksa sadece bana değil, tüm sevdiklerimede zarar verebilirdi. Özellikle de Batuya!
Uyandığımda saat 11 olmuştu. Ağlarken uyuya kalmıştım ve yerdeydim. Telefonuma baktığımda Batu'nun beni birçok kez aradığını gördüm. Hemen ben de onu aradım.
-Alo.
-Batu ya ben çok özür dilerim. Uyuya kalmışım.
-Önemli değil. İstiyorsan şimdi alıyım seni.
-Boşver ya. Okul da buluşuruz artık.
-İyi sen bilirsin. Görüşürüz.
-Görüşürüz.
Telefonu kapatır kapatmaz hazırlanmaya başladım. Sonunda evden çıkabildiğimde  saat 11.45 idi ve dersim 12 de başlıyordu. Hemen bir taksi çağırdım. Okula geldiğimde saat tam 12 olmuştu. Hemen taksinin parasını ödedim ve sınıfa doğru koşmaya başladım. Kapıyı o kadar sert açtım ki sınıftaki herkes bana baktı. Öğretmen dahil.
-Tam zamanında geldin Delfin. Bizde tam derse başlıyorduk. Geç otur.
Hemen yerime geçtim. Koştuğum için nefes nefese kalmıştım. Batu en ön sırada oturuyordu ama arada arkasını dönüp bana bakıyordu. Ders bittiğinde Batu yanıma geldi.
-Naber güzellik
-İyi. Ya Batu ben bu sabah için çok özür dilerim.
-Önemli değil ya. Takma sen kafana. Uyanamamışsın sadece. Bu arad sen ağladın mı?
Dün akşam ağladığım için bu sabah gözlerim şişmişti.
-Şey aslında.
O sırada Açelya yanımıza geldi.
-Selam.
-Selam.  
dedik Batu ile aynı anda.
-Delfin. Biraz gelir misin? Seninle bir şey konuşmalıyım da.
Batu ya baktım ve "izninle." Diyerek Açelyanın peşine takıldım. Açelya ile sınıf dışına çıktığımızda sorular peş peşe gelmeye başladı.
-Hani dün beni aricaktın? Ne oldu Batu ile? Ne hazırlamış sana? Ne yaptınız? Şu an sevgilimisiniz?
-Tamam Açelya sakin ol. Batu beni dün kendi hazırladığı bir yere götürdü. Çok güzel bir yerdi. Sonra biz... öpüştük.
-Ne!
-Şu an da sevgiliyiz.
Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Açelya gülmeye başladı.
-İnanamıyorum ya.
-Ben de.
O sırada telefonumun artık duymaya bıktığım mesaj sesi kulaklarıma vardı. Ben de nerede kaldı bu Gölge diyordum. Hemen telefonuma baktım. Gölge bana bir görüntü göndermişti. Baktığımda ise gözlerime inanamadım. Benim adıma olan bir tapu resmiydi.
"Yeni evin hayırlı uğurlu olsun. İlk misafirinde benim. Akşama seni kendi evine davet ediyorum." Mesajın altında ise bir adres vardı. Ama bu nasıl olabilirdi. Gölge bana ev mi almıştı. Ama neden? Açelya bana baktı.
-Hadi sınıfa girelim.
-Açelya ben tuvalete gideceğim.
-Tamam
Koşar adımlarla tuvalete giderken bu akşam o eve gitmelimiyim diye düşünüyordum. Bana bir şey yaparmıydı? Ama belki de bu akşam onun gerçek yüzünü görebilirdim. Ama bu çok riskliydi. Hemen tuvalete girdim ve yüzümü yıkadım. Cesaretimi toplayıp o eve gidecektim. Onun gerçek yüzünü görecektim.
Aynaya bir süre baktım. Kendime. Sanki ayna, benim ruhumu yansıtıyordu. Gitme diyordu. O eve gidersen çok kötü şeyler olacak. Ama hayır. Bu sefer ruhuma inanmayacaktım. Ne olduysa ruhuma inancımdan oluyordu zaten. Tuveletten çıktım ve yavaş adımlarla koridorda ilerledim. Kimse yoktu. Bonboş. Aynı ruhum gibi...
sınıfın kapısına geldiğimde bir süre durdum. Derse girmek istemiyordum. Merdivenleri inip bahçeye çıktım. Kendimi çok garip hissediyordum. Karamsar hayatım geri geliyordu. Ama hayır. Buna izin vermeyecektim. Derin bir nefes aldım ve yanımda duran banka oturdum.
"Bazen insan kararsız kalır deği mi?" Eray hemen yanımda oturuyordu. Kendi düşüncelerime yoğunlaşmaktan onun orada olduğunu görmemiştim.  "Hem de çok."  "Ama olanları anlatmak her zaman iyi gelebilir." "Aslında bu konu bana özel kalsa daha iyi olur. Peki sana bir soru sorabilirmiyim?" " tabiki" "hiç tanımadığın biri sana ev alıyor ve bu akşam o evde seninle buluşmak istiyor. Sen olsan gider miydin?" "Sanırım giderdim. Ama eve merakımdan." Eray bir kahkaha attı. Bir süre sadece oturduk. "Abimle çıkıyormuşsunuz." "Şey evet. Ama daha yeni çiftlerdeniz." "Birbirinizi sevdiğinizi söylemiştim. Şu ana kadar çıkmamanız hata." "Sanırım haklısın. Abin çok iyi biri. Çok güvenilir." "Biliyorum" ikimiz de güldük. "Hadi" dedi Eray. "Hadi ne?" "Rahatlamaya ihtiyacın var. Kalk hadi. Gezelim biraz." Eraya manalı manalın baktım. O da bana pis pis sırıttı. "Gerçekten Eray. Bir yere gitmek istemiyorum." Ayağa kalktım. "Ben sınıfa gitsem iyi olur." Tam arkamı döndüğüm sırada Eray beni ani bir şekilde kucağına aldı. Refleks olarak çığlık attım. "Rahatlamaya ihtiyacın var. O yüzden gidiyoruz." "Tamam seninle geleceğim ama beni yere indirsen." "Bu riski alamam. Her an kaçabilirsin." Eray sırıtmaya devam ediyordu. Beni arabasını ön koltuğuna oturttu ve kemerimi bağladı. "Ben bebek değilim Eray. Bunları kendimde yapabilirim." Benimle uğraşmayı bıraktıktan sonra kendiside şöför koltuğuna oturdu ve arabayı kullanmaya başladı. Üniversite denize yakın olduğu için her yerde balık restorantlarından gelen kokular vardı. Açıkçası balık çok severdim. "Sanırım birileri acıkmış. Balık sever misin?" "Şaka mı yapıyosun. Bayılırım." Eray hemen direksiyonu kırdı ve bir balık restorantının park alanına girdi. Restoranta girdik ve deniz kısmına bakan bir masa seçtik. Siparişlerimizi verdikten sonra Eray anlamsız anlamsız gülmeye başladı.
-Ne oldu?
-Sanırım sana yaptıklarımı abim yapmalıydı.
İkimizde güldük. Eray da abisi gibiydi. Güvenilir ve iyi kalpli...

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin