15.bölüm

17 3 12
                                    

Satır arası yorumları eksik etmeyin bicislar!


" Ruhsuz! Ruhsuz neredesin? "

Bana bu şekilde de seslenmesi bir süre sonra da sinirimi bozmuştu. Ama olmayan bir kardeşimin bana bu şekilde hitap etmesi sorun değildi. Tüm gün yaptığım işlerin sonucu yatağıma uzanıp öylece yatmak istiyordum ve bu geliyor. Kapımı kırıyor hatta. Ben ise duygusuzca tavana bakıyorum.

Düşünecek hala bir sürü şeyim var.

" Ruhsuz , Ruhsuz yalvarırım bak! Acil! Nolur? "

Beni deli gibi sarsarken hala tavana bakıyordum. Konuştum ,  "Benim bir ismim vardı. "

Afalladı birden. Bağırarak cevap verirken hala beni sarstı. " O ismin kullanılmasını istemiyordun! Hatırlamıyorum , yıllar geçti! Kahretsin! "

" Git başımdan , bu eve iki ceset birden fazla. " dedim onun deyip beni 2. defa paramparça ederken kırıkların battığını hissederken.

" Anlamıyorsun! "

" O zaman anlat. " dedim yine. Ama kesinlikle umrumda değildi.

" Nazlı , kayıp! Sabahtan beri onu bulamıyorum! Nefes almak için dışarı çıktığını sand-"

Boğazlarından sıkı sıkı tutarken gözlerim çoktan ona çevrilmişti ,    "Kahrolası! Ne yaptım dedin?! " 

Öfke ile görlerken onu sertçe duvara yapıştırdım. Öfkelenmemem lazımdı. Hızlıca onu bıraktım. İlk nefesini aldığında bile evden çok uzakta olduğumu biliyordum. O kadar hızlı koşuyordum ki tüm gücümü kullanıyorum! Nasıl olurda Nazlı yı kaybetmişti? Nazlı nasıl olurda kendini kaybetmişti? Hemde özel güçleri varken?!

Kontrolsüzce birden bağırdım ,  " NAZLIIII !!! NAZLI BENİ DUYUYOR MUSUUUUNNN ?!  "

Sağa döndüm. Orayı hızlıca ararken sola doğru koştum. Yuvarlak içinde heryeri döndüm dolandım ama bulamıyordum onu. Defalarca bağırıyordum. Ne zamandır akıtmadığım göz yaşlarım gözümde toplanıyordu. Kendimi kontrol altında tutmam lazımdı. Hava o kadar kararmıştı ki...Göremiyordum onu!

Bir ağaca hızla sıçradım. Oradan diğer ağaca , diğer ağaca...Hala onu göremiyordum.

Aklımdan o günkü halim geldi. Görevliler beni alıp götürürken ne kadar çok ağladığım , bağırıp çığlık attığım geldi. Ama kimse beni duymamıştı. Şimdide duymuyordu. Gözlerimden o günü hatırlamamla bir yaşın çoktan düştüğünü farkettim.  Beni o camdan alıkoyup yıllar boyunca merak ettiğim kızın sonunu görmekten alıkoymuşlardı. Şimdi ise onu sonundan ben alıkoyuyordum.

Kendimden tiksinerek bir ağaca yaslandım.

Hıçkırıklara boğularak gözümden birkaç damla yaş akmasına izin verdim. Tam 12 saat olmuştu? Belkide şuanda çoktan...çoktan açlıktan ya da susuzluktan ölmüştü. O ölürse zaten benim yaşamamın da bir anlamı yoktu. Yıllar önceki gibi onu bir daha kaybetmiş olucaktım. Hemde bu sefer sonsuza dek.. Çok korkuyorum. Bundan çok korkuyorum. Ama ps etmemeliyim. Cansız bedenini bulacak olsamda pes etmemeliyim.

Tanrım , ne olur bana yardım et...
En azından Nazlı ya...

Ayağa kalkarken ağaçtan destek aldım. İlerlemem lazımdı. Aç olsamda , su içmemiş olsamda , uykusuz olsamda ilerlemem lazımdı. O benden daha kötü bir haldeydi. Dayanamazdı. Belki zamanı durdurup onu arayabilirdim ama hareket ediyorsa bile o zaman hiç göremezdim. Bana ışık lazımdı. Zifiri karanlıkta onu göremiyordum.

Yavaşça bir ışığın yandığını gördüm...

...
...
...

'Atmıyor' diye bir fısıltı duydum. Yine iç sesim konuşuyordu benimle sanırım.  ' Seni istemiyor bile o. Yanına alacağı en son kişi belkide senmişsin.'

ŞARAP ATLISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin