1.Bölüm

74 16 78
                                    


Herşeyin böyle olacağını bilemezdim. Bu kadar kırıcı...Bu kadar sarsıcı...Evet , duruyordu. Yerde...Öylece...Yaşam treninden biri  iniş bileti almıştı. Ve ben tanıktım. Tanımıştım, tanıyordum  ve taniyacaktim.

" Geri çekilin, geri çekilin! "

Bağıran polisler ve ambulans görevlileri. Hepsi bir kıyametten kaçış operasyonu düzenliyor gibiydi. Ben ise öylece duruyordum kenarda. Bir parçam kopuyordu ama gizli gizli.
Bana işkence ediyorlardı ama etrafta çığlık yoktu.
Beni diri diri gömüyorlardı ama feryatsız...

" Hanımefendi yakını siz misiniz?! Hanımefendi?!"

Bağıran görevliye bakıyorum. O bile beni anlayacak kadar akıllı değil. Ona kalsa acımasız pisliğin tekiyim. Kalsın ona...Kalsın... Başımı olumlu manada sallıyorum. Beni kolumdan tuttuğu gibi ön koltuğa resmen fırlatıyor. Arkada bir tıkırtılar var. Garip , çığlıklar yine yok. Sanırım benim atmam gerek. Kafam dağınık, ne yapacağımı kestiremiyorum. Sanırım sinir krizi geçirmeliyim. Ama nasıl?

Ambulansın sirenleri çalmaya başlıyor. Araba hızlanıyor. Yanımdaki görevlinin bakışları aceleden doğacak canı düşündüğünü  gösteriyor. Ama hayır, o ölecek. Ölecek, Azrail bana söz verdi. Gözlerimden düşen sıcak yaşın sıcak olduğundan şüpheliyim. Belkide yüzüm çok soğuk. Betim benzim atmış mı, diye sormaliyim belki görevliye.

Yıllar sonra bir abim olduğunu öğreniyordum. Onu bulmak icin en az bin kisiye sormustum. Nerede yaşadığını,  kim oldugunu?Ve en sonunda onu bulmuştum. Öz abimi intihar ederken bulmuştum. Oldukça güzel bir pozda ölmeye çalışıyordu. Ben bir adlı tip uzmanıyım, bana öyle bakmayın. Bunlar benim çok normal karşıladığım şeyler. Ama bir yakınım için...Her zamankinden biraz daha duygusal bir his veriyor.

Sisli bir gecede bir şişe ile öldürmeye çalışmıştı kendini. Bir şişe, cam bir şişe. Tuhaf bir kızın,  tuhaf bir abisi...Tam bu geceydi işte. Ben gözlerim önümde abimi kaybederken , abim bedenini kaybediyordu. Egosu yoktu sanırım veya yaşama sevinci.

Ya da en basidinden kendine bakacak parası...

Hastahaneye giriyoruz. Sedyenin üstünde yatan bedenin peşinden koşuyorum. Gözlerimden süzülen hafif yaşlar dışında benden bir hareket bir ses yok. İşte şimdi bir tane çıkıyor.

" Abi?"

Abi ya... Değerini tam da şimdi anlıyordum.Bu sedyede, bu şekilde. Ameliyat odasına giriliyor. Ölecek, basit. Ağzımdan ufak ufak feryatlar kaçıyor bazen. O bomboş koridorda sadece kendi sesimi duyuyorum. Durun...Koşan hemşireler, ne yapacağını bilemeyen çaresiz doktorlar...

Onları canı yanmıyor ama.

Benim yanıyor. Bir parçam kopuyor. İçimdeki kalan son parçam da gidiyordu. Onun ile birkaç kelime etmek isterdim. Ama...Olmadı... Bana izin vermedi. Hem Allah , hem de abim. İşte şimdi hayatım boyunca ailesiz kalıyordum.

Neden öldüğünü bilemeyecek kadar aptalım! Uzun yıllardır yalnız yaşayan biri ne kadar iyi anlayabilir ki bir başka insanı? Ben anlayamam. Ve şuanda buna pişmanım. İyi olmadığım kanısındayım. Belkide fazla kötüyüm. İnsanın kendinden bir parça kopunca böyle oluyor sanırım.

Boş koridorda benden başka kimse yok. Ahh, durun birini gördüm. Benim yanımda, 'Ameliyat' yazdığını düşündüğüm kapının tam önünde duran biri.

Azrail...

Ona bakıyorum. O ise arkası donuk bir çekildi elinde o muazzam bıçağını tutuyor. Siyah cübbeli upuzun boylu ve sırık gibi. Sanırım abim cehennemde yanıcak. Tahminim bu çünkü Azrail in bu şekilde olma sebebi bu! Kördüm biraz...Duygu körü...

ŞARAP ATLISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin