STL-17 (M)

818 45 10
                                    

Sabah olduğunu kargaların sesinden anlamıştım. Evimizin etrafı ağaçlarla çevrili olduğu için, sabahları karga sesleri eksik olmuyordu.

Gözlerimi açtığımda Chanyeol ün hala uyuduğunu gördüm. Bu çok nadir bir şey olduğu için yüzünü iyice izliyordum. Burnu çok güzeldi. Gözleri en favori yerimdi ama sırtı ve omzuyla yarışır tabi.

Genelde kaşlarını çatıyordu. Ama yüzünün bu hali bir bebeğin yüzü gibi görünüyordu.

Beni kollarıyla sıkıca sarmıştı. Masanın üstündeki saate bakınca yedi buçuk olduğunu gördüm. Neden uyanmıyordu? Hasta falan mıydı yoksa?

İşe geç kalmaması için uyandırmaya karar verdim.

"Chanyeol..."

Yavaşça kıpırdadı. Ama uyanmamıştı. Yanağını öptüm. Sonra tekrar öptüm. Tekrar. Tekrar. Ve tekrar.

Gülümsedi ve yaşça gözlerini açtı. Bu sefer o benim dudaklarıma sulu bir öpücük kondurmuştu.

"Saat kaç?"

Sorunun cevabını duyunca sinir krizi gecirmemesini umdum. İşine çok önem gösteriyordu.

"Saat yedi buçuk."

Gözlerini açtı ve yataktan fırladı. Banyoya koşmuştu. Ne olmuştu ki? Biraz abartıyordu. Zaten kendi işinin patronuydu. Ama koşarken çok tatlıydı.

Bir dakika olmadan geri döndüğünde şaşkınlıkla sordum.

"Sorun ne? Çok mu geç kaldın."

Jet hızıyla üzerindeki t-shirt ü çıkardı.

"Bu gün çok önemli insanlar geliyor. Jongin de yok şirkette. Milyon dolarlık bir iş."

Aceleden gömleğin düğmelerini yanlış iliklemişti. Ayağa kalktım ve hızlıca yanına gittim. Gömleğinin düğmelerini çözüp, tekrar iliklemeye başladım. Karın kaslarını görmezden gelmeye çalışıyordum. Ama galiba onlar uzaydan bile görülebilirdi.

Bana dikkatlice bakıyordu. Ben işimi bitirince eşofmanını çıkardı ve ütülü pantolonlarından birini giydi. Bacaklarına fazla bakamamıştım. Hemen cekmecesindeki kravatlardan birini aldım ve parmak ucunda yükselerek, kravatını boynuna astım. Dikkatli bir şekilde kravatı bağlarken nefesi yüzüme vuruyordu. Bu şekilde nasıl odaklanabilirim?

İşim bittiğinde hızla dışarıya çıktı. Takım elbisesinin ceketini unutmuştu. Onu da elime alıp, merdivenlerden aşağıya indim. Daha aşağıya inmemişti.

Onu beklerken, merdivenlerden elinde çantasıyla koşarak inmeye başladı. Elinden çantayı aldım ve ceketi önünde tuttum. Anlayıp, hemen kollarını ceketten geçirdi. Giydiğinde saçlarının arasında havaya kalkmış bir tutamı indirdim.

Beni kalçalarımdan tuttu ve kısa ama tutkulu bir öpücük verdi. Karşılık veremeden ayrıldık. Bunun için buruk hissediyordum.

Ayakkabılarını giyip dışarıya çıktı. Merdivenlerden inip giderken, bağırdım.

"İyi şanslar! Seni seviyorum!"

Ağzımdan çıkan şeylerle şok olmuştum. Bildiğin 'seni seviyorum' diye bağırmıştım.

"Ben de seni seviyorum bebeğim!"

Aldığım cevapla gülümsedim. İçeriye girerken kapıdaki notla oraya odaklandım.

"Biz bir günlüğüne tatile gidiyoruz. Merak etmeyin. Sizi seviyorum tatlı çift ♡ -Sehun"

Chanyeol demek ki bu gün Jongin yok derken bunu kastediyordu. Dün kötü şeyler yaşamışlardı. Bir tatili hakediyorlardı.

SEE THE LİGHT // ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin