5. BÖLÜM

365 109 47
                                    

Kafama atılan yastığı alıp başımın altına koydum ve uykuma kaldığım yerden devam ettim. Evet dizilerdeki gibi alarmın lanet sesiyle veya perdeden sızan güneş ışığının gözüme vurmasıyla uyanmıyorum. Kafama yastık yiyorum.

"Kızım kalksana manda gibi yatıp duruyorsun."

"Ya Ege yarım saat daha" dediğimde kahkaha sesleri geldi. Ne var yani beş dakika değilde yarım saat dediysem? Uyku önemli tamam mı. Hey bir dakika! Ege mi? Yataktan fırlayıp Ege'nin üstüne atladım.

"İki gün görmedim çok özledim. Kerata" diyip saçlarını karıştırdım. Gülüp yanağımdan makas aldı.

"Günaydın uykucu" diyen Kumsal'a dil çıkardım. Göz devirip odadan çıkınca Ege'de arkasından gitti. Bende banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Çişimi yapıp aşağı indim. Hikayelerde buna 'rutin işleri halletmek' deniliyor. Çiş işte yani. Mutfağa girdiğimde mükemmel bir sofranın beni karşılamasını bekliyordum ve öyle de oldu. Ama masada sadece iki tabak vardı.

"Kendi tabağını kendin koy. Besleme gibi yatıp göt büyütüyorsun." Beni aydınlatan canım (!) arkadaşım Kumsal'a dönüp ölümcül bakışlarımı attım.

"Domuz." Ege bu halimize gülerken mutfak dolabından tabak alıp masaya oturdum. Kumsal bana öpücük atınca göz devirip yemeğini önünden alacaklarmış gibi hızlı hızlı yiyen Ege'ye baktım.

"Yavaş ye boğulacaksın" diyip salamlara gömüldüm. Her şeyden beş on çatal alıp tabağıma doldurdum.

"Bana diyene bak. Camış." Ege'ye dil çıkarıp yemeğime gömüldüm. Salamı yerken dilimi ısırmamla ayağa kalkıp fındık kıran balesi yapmam bir oldu. Kumsalla Ege anırıyordu. İnsan yardım eder ya hainler.

Allah belanı verdi işte.

Yine olur olmadık yerlerde ortaya çıkan iç sesim Şanziment'e hayali orta parmak gösterip beynimin en ücra köşelerine yolladım. Geber kafir! Nihaha.

"Niye özürlü gibi hareketler yapıyorsun?" Dedi Kumsal.

"Sen kendini yalnız hissetme diye." Laf sokmanın verdiği mutlulukla coolca çayımı yudumladım. Sonra tabi yine dilim yandı ama çaktırmadım saçmalamayın.

"Bugün bir şeyler yapalım. Ne zamandır beraber takılmıyoruz." Kafamı sallayıp Ege'yi onayladım.

"Biz seni yeni arkadaşlarımızla tanıştıracağız" diyen Kumsal'a tip tip baktım.

"Kimle tanıştıracakmışız?" Dediğimde kaşını gözünü oynatmaya başladı.

"Ne kaş göz yapıyorsun?" Kafasını umutsuz vakaymışım gibi sallayıp beni mutfağın kapısına çekiştirdi.

"Aratlarla tanıştıracağız. Hep beraber takılırız." Omuz silktim.

"İyide niye kaş göz yapıyorsun?"

"Kız Ege erkeklerin adını duyunca gelir mi sence? Gelmeyi bırak bizi de görüştümez onlarla. Buluşunca bir şeyler ayarlarız." Haa. Demek ondan. Bu kız niye hep benden daha mantıklı diye düşünmüyor değilim bazen. Mutfağa tekrar girdiğimizde Ege kaşlarını kaldırıp bize baktı.

"Ne karıştırıyorsunuz?" Dediğinde Kumsalla aynı anda cevap verdik.

"Vallaha erkeklerle buluşmayacağız."

"Sürpriz."

Ege'nin kaşlarını çatmasıyla ve Kumsal'ın kafama şaplak atmasıyla pot kırdığımı farkettim. Şirince gülümsedim.

"Ben bir odaya şey yapıp sonra şeye bakıp geleceğim." Koşarak odama kaçtım. Kumsal uğraşsın şimdi onunla. Yine çok zekiyim. Yatağıma uzanıp biraz müzik dinledikten sonra hazırlanmaya karar verdim. Geçenki gibi olmasın dimi yani? Kalkıp yazlık bir elbise giyip saçlarımı düzleştirdim. Ayağıma da konverslerimi giyip odadan çıktım. Ege koltukta yayılmış film izliyordu.

"Kumsal nerede?"

"Hazırlanıyor. Bu arada evini beğendim." Dediğinde gülüp teşekkür ettim. Kumsal da nihayet giyinip geldiğinde evden çıktık. Ege önden yürürken Kumsal fısıldayarak konuştu.

"Arat'a mesaj at. Bizim okuldan kaçıp gittiğimiz kafeye gelsinler." Kafamı sallayıp Arat'a mesaj attım. O da işinin biraz uzayacağını bize geç katılacağını söyledi. Arabama binip kafeye sürmeye başladım.

"Kimmiş sizin şu meşhur arkadaşlarınız merak ettim. Hem benim yerimi kimler almış görelim bakalım." Ege'ye üzülerek baktım.

"Senin yerin ayrı." Kumsal sinirle söylendi.

"Afkurma Ege. Kendini kimseyle bir tutma. Sadece onlarla da çok iyi anlaştık ve senin de seveceğine eminim" diyen Kumsal'ı onayladım.

"Bir tanesi babanın patronunun oğluydu değil mi?" Dedi Ege. Demekki ben odaya kaçtığımda konuşmuşlardı.

"Evet" dedi Kumsal iç çekerek. Ben ona hınzırca sırıtırken -o nasıl oluyorsa- Ege ters ters baktı. Bir kaç atışma eşliğinde kafeye gelmiştik. Arabadan inip içeri girdik. Çağatay gelmiş bizi bekliyordu. Yanına ilerleyip selamlaştık. Bir saate yakındır bir şeyler içip sohbet ettik. Ege onu sevmişti ama Kumsalla birbirinden hoşlandıklarını farketmişti ve bu yüzden biraz soğuk davranıyordu. Öyle bir şey tabiki de var ben anlarım susun. Yalnız Arat hala gelmedi. Biraz sonra kafenin girişinde görünen Arat ve yanındaki kıza baktım. Herhalde evleneceği kızı getirmişti. Ya da kız onun peşine takılmış olabilirdi. Arat'ın anlattığına göre yapışkan bir şeydi. Sinsice sırıttım. Biz de kıza gününü gösterirdik o zaman. Masaya oturup herkesle selamlaştılar. Kız bana da elini uzatıp karşılık bekledi. Tiksintiyle eline baktım.

"Elini yıkadın mı? Yani ben çok titizim de." Ege ile Kumsal bana tip tip baktı. Yani ben ve titizlik mi? Güldürmeyin lütfen.

"E-evet yıkadım." Dedi kız biraz şaşırarak.

"Evden çıkarken yıkamışsındır. Buraya gelene kadar kim bilir kaç kişinin çişini yapıp elini yıkamadan dokunduğu yerlere dokundun" dedim alayla.

"Tamam yıkıyorum şimdi" dedi masumca. Ya da öyle olmaya çalışıyordu. Ben yermiyim be. Tuvalete gittiğinde Arat sinirle bana baktı.

"Neden öyle davrandın?" Ne yani buna sinirlenmiş miydi gerçekten?

"Evleneceğin kızdan pek hoşlanmadığını sanıyordum. Yanılmışım" diyip arkama yaslandım. Şaşkın suratla bana baktı. Çağataysa gülüyordu. Eşek anırıyor burada sanki. Gülmesi bitince konuşmaya başladı.

"O Arat'ın kı.." derken Arat lafını kesti.

"Kız arkadaşım " diyerek tamamladı. Suratımı asıp kollarımı birleştirdim. Evime ilk geldikleri gün bize böyle anlamamıştı. O kızdan nefret ettiğini söylemişti. Yalancı pislik. Kız tuvaletten geldiğinde tedirgince bana baktı.

"Ne var adam mı yiyorum ben?" Diyip kahvemi kafama diktim. Ulan sanki limonata bu ne diye dikiyorsam kafama. Ağzımın yanmasıyla koşarak tuvalete gittim. Tabi bizimkiler arkamdan anırıyorlardı. Kapıyı sertçe kapatıp bir kaç kere ağzımı çalkaladım. Yanması geçtiğinde aynada kendime baktım. Kaşlarım çatıktı. Martılara benzediğimi görüp anırmaya başladım. İçeri giren bir kız bana tip tip bakınca gayet cool bir şekilde saçımı geriye atıp ilerleyecektim ki saçım elime bulaştı. Kız gülmemek için şekilden şekile girerken sinirle soluyup elim saçımda masaya döndüm. Bir hışımla sandalyeye oturduğumda o hışımın biraz (!) fazla olduğunu yere sülük gibi yapışınca anladım. Ama bu kadar rezillik bana bile fazla yani. Bizimkiler anırırken yine ve yine sinirlenip sandalyemi düzelttim ve bu sefer sakince oturdum. Elim hala saçımdaydı. Ege bana yaklaşıp elimi saçımdan kurtardı ve burnumu sıktı. Gülüp geri çekildiğimde Arat'ın tuhaf bakışlarıyla karşılaştım. Yüzümü çevirip ona bakmamaya çalıştım. Çünkü ona kızgındım. Masada dönen sohbeti dinlemiyormuş gibi yapıp dinlerken telefonuma mesaj geldi. Mesajı okuduğumda donup kalmıştım.

'Güzelce eğlenmeye devam et kızım. Evden gitmenin cezasını baban da sende çok yakında ödeyeceksiniz.'

KAÇIŞ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin