"Çağatay."
"Kumsal."
"Gemideki çocuk."
"Gemideki kız."
Hepimizin ağzından aynı anda çıkan cümlelerle şaşkınca birbirimize baktık. Sonra aynı anda gülmeye başladık. Gülmemiz bittiğinde onları içeri davet ettik ve hep birlikte salona geçtik. Aklımda bir sürü tilki dolanıyordu. Kumsalla Çağatay nereden tanışıyordu? Gemideki çocuğun burada ne işi vardı? Falan filan... Bu soruları nasıl olsa biraz sonra öğreneceğim diye düşünerek Çağatay'ın elindeki kek tabağını aldım.
"Siz oturun biz Kumsalla çay koyalım." dedim ve Kumsal'ı kolundan tutup mutfağa çekiştirdim. Çünkü kendisi transa geçmiş gibi Çağatay'a bakıyordu.
"Siz nereden tanışıyorsunuz?" dedim Kumsal'a.
"Sorma kızım babamın patronu Çağatay'ın babası. Burada ne işi var anlayamadım. Hem şu yanındaki çocuğu gemide görmüştüm sanki." dedi düşünürken. Bende o sırada ketıla su koydum.
"Evet. Gemide konuşmuştuk onunla."
"Adı neymiş?" dedi. Sahi adı neydi? Hiç aklıma gelmemişti sormak.
"Bilmiyorum." dedim. Kaynayan suyu demliğe doldurup ocağa koydum. Sonra berabet salona geçtik. Çocuklar o sırada evi inceliyorlardı.
"Güzel ev." dedi adını bilmediğim.
"Teşekkürler." dedim.
Zamanınnasıl geçtiğini hiç anlamadım. Beraberbir şeyler yedik ve sohbet ettik. Ha bu arada o çocuğun adı Arat'mış. İkisi de çok iyi kalpli çocuklar. Ama o Çağatayla Kumsal zillisinin bakışmaları gözümden kaçmadı. Kesin aralarında bir şey olacak hissediyorum. Her neyse. Aratla çok iyi anlaşmıştım. O da en az benim kadar hayatından sıkılmış birisi. Mecburi bir evliliğe zorlanıyormuş. Gemiyle kaçamadığımız için bu evliliği gerçekleştirmek zorundaymış. Onun için üzüldüm açıkçası. Çağatayla da iyi anlaştım ama Kumsal daha iyi anlaştı gibi. Acaba neden? Birde yarın hep beraber bir şeyler yapmak için sözleştik. Zaten Cumartesi olduğu için okul yoktu. Belki eğlenceli bir gün geçirebilirdik. Düşüncelerle birlikte kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
***
"Hadi Alesya! Ağaç olduk burada." diye sitem etti Kumsal bana bilmem kaçıncı milyon kez.
"Tamam iniyorum 5 dakikaya." dedim.
"İki saat önce de böyle demiştin." dedi bıkkınca.
"Abartma be." deyip telefonu kapattım. Aratlarla beraber altta beni bekliyorlardı. Evet iki saattir hazırlanmaya çalışıyordum çünkü bana kaçta buluşacağımızı söylememişlerdi ve ben daha yataktan kalkmadan Kumsal arayıp beni beklediklerini söylemişti. Anca yetişebilirdim benim suçum değil dimi yani. Hemen kot şortumun üstüne dibinde püsküller olan yarım askılımı giyindim ve altına da kahverengi parmak arası sandaletlerimi giyindim.
Saçımı da akşamdan ördüğüm için hafif dalgalanmıştı. Bu yüzden sadece tarayıp salık bıraktım. Rimel, parlatıcı ve krem de sürdükten sonra parfüm sıktım. Telefonumu da cebime koyup evden çıktım. Kumsal hala beni arıyordu. Aşağı indiğimde kırmızı görmüş boğa gibi gözüken bir Kumsal, beklemekten sıkılmış bir Çağatay ve umursamaz bakışlarla etrafı süzen bir adet Aratla karşılaştım.
"Şükür gelebildin. Biraz daha gecikseydin belediyeye haber salacaktım." dedi Kumsal tıslayarak. Onu takmayarak çocuklara döndüm.
"Hadi gidelim. Ne bekliyorsunuz boş boş." dedim. Hepsi bana şaşkınca bakarken Arat sırıttı ve siyah BMW'sinin şoför koltuğuna oturdu. Kumsalla Çağatay da arkaya oturunca bende mecbur öne geçtim.
"Nereye gidelim?" dedi Arat.
"Önce sinemaya gidelim. Sonra alışveriş merkezine gideriz, gezeriz. Bir şeyler yeriz. Akşama da Alesya'ya gider film izleriz." diye önerisini sunan Kumsal'ı herkes onaylayan sesler çıkardı. Arat yarım saatlik yolu olan alışveriş merkezine sürerken kafamı cama yasladım. Sanırım orada bir sinema salonuna girdikten sonra yemeğimizi de orada yiyecektik. Mantıklıydı. En azından önce sinemaya gidip sonra bir alışveriş merkezine gitmeyecektik. Araba bu yani. Benzin yakıyor boru mu? Tam gözlerim kapanacakken Arat arabayı durdurdu. Gelmiştik galiba. Kemerimi çözüp arabadan indim. Hep birlikte alışveriş merkezine girip sinema salonuna yöneldik. Görevliden vizyondaki filmleri öğrendikten sonra hepimizin kararıyla bir aksiyon filmine girdik. Ne? Romantik filme girip ağlayıp yanımızdaki taşlardan teselli bulacağımızı veya korku filmine girip korkup onlara sarılmamızı falan beklemiyordunuz herhalde.
+++
Sabah ne demiştim ben? Korku filmine girip yanımızdaki taşlara sarılmaktan mı bahsetmiştim? Neden benim aklıma gelenler başıma da geliyor ki? Şuan ne mi yapıyoruz? Benim evimde yere oturmuş - neden koltuk değil de yer hiçbir fikrim yok - Kumsal ve Çağatay'ın aşırı (!) ısrarları yüzünden korku filmi izliyoruz. Aslında ilkten Aratla ben istememiştik ama benim korktuğumu farkeden Arat onlardan taraf olmuştu. Hain. Bende şimdi yanımdaki Arat'ın arkasına saklanmış mecburen izliyordum. İzliyormuş gibi yapıyor da olabilirdim. Daha çok Arat'ın muhteşem parfüm kokusunun hangi markadan olabileceği tahminlerinde bulunurken televizyondan bir çığlık geliyordu ve bende bildiğim bütün duaları okumaya başlıyordum. Hatim indirdim yeminle.
"Korkuyor musun?" diye fısıldadı Arat kulağıma.
"Yok ya korkuyormuş gibi yapıyorum. Salağım ya ben." dedim tıslayarak. Sorduğu soruya bak. Korkuyordum tabiki! Dediğime gülüp kolunu omzuma attı ve kafamı göğsüne yasladı. Bu hareketine şaşırsam da bir şey demedim çünkü bu anı bozmak istemedim. Kendimi çok huzurlu hissetmiştim. Niye böyle hissettiğime daha sonra kafa yoracaktım. Kumsalla Çağatay'ın birbirlerine sarılarak filmi izlediklerini görüp sırıttım. Sanki romantik film izliyorlardı. Sanki siz şuan sarılmıyorsunuz diyen iç sesimi susturdum. Onların da bu hareketine sonra kafa yoracaktım. Çünkü şuan Arat'ın parfümünün kokusu ve sarıldığı için verdigi sıcaklıkla mayışmıştım. Göz kapaklarıma daha fazla işkence etmeyip kendimi uykuya bırakırken Arat'ın bir şeyler mırıldandığını duymuştum.
---
Canlarımm!! Arat'ın şu mecburi evliliğine, Kumsal'ın ve Alesya'nın ailevi durumlarına, Ege'ye gelecek bölümlerde yer ayıracağım. Ancak daha fazla vote ve yorum olmadan bölüm paylaşmayı düşünmüyorum. Paylaşadabilirim bilmiyorum. Daha yeniyim yanlışlarım varsa hikayede veya ilginç bir şeyler düşünürseniz hikayeyle ilgili bana yazabilirsiniz. Sizi seviyorum :* <3 <3 <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ (Tamamlandı)
Humor"Amcamın suyu gelmiş ben doğuma gidiyorum" diyip arkamı döndüm. Ayaklarımı götüme vura vura kaçmayı planlıyordum ama Ege beni boynumdan yakalayıp geri çevirdi. Hain! Arat'ın rengârenk yüzüne, mor saçlarına ve antenli taçına bakınca dayanamayıp kahka...