(Multi-Alesya)
Masanın altından ellerimle oynarken karşımda oturan Arat'a diktim gözlerimi. Evet o da buradaydı çünkü onun babası da babamların arkadaşıymış. Biliydim böyle olacağını. Şu tesadüfe bakar mısınız? Babam, Çağatay'ın ve Arat'ın babası çok yakın arkadaşlarmış. Hatta bir ara üçü beraber bir şirket kurmaya karar vermişler ama sonradan Arat'ın babası işleri yüzünden yurt dışına gidince plan iptal olmuş.
"Bu gençler olmasa biz bir araya gelemeyecektik" dedi Çağatay'ın babası Melih amca.
"Aynen öyle. Baksana hepsi ne kadar da büyümüş" dedi Arat'ın babası. Adını bilmiyorum çaktırmayın.
"Evet. Hatta bazıları büyümüşte evlilik hazırlıkları yapıyor" dedi babam sorgularcasına.
"Evet Azra kızımız ile Arat birbirlerini çok seviyor." Aratla bakışlarımız birleşti. Ellerini yumruk yapmıştı. Masanın altından ayağına tekme attım kendine gelsin diye. Ağzını yamultup alttan bacağını ovaladı. Bir ara hatırlayıp gülerdim buna artık. Arat kendine geldiğinde bir hışımla masadan kalkıp bahçeye çıktı. Babası peşinden gidecekken babam onu durdurdu. Çağatay'ın babası da ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. Kumsal salağıyla Çağatay tamamen masadaki olaylardan kopmuş birbirlerine sırıtıyorlardı. Ege'yi saymıyorum bile. Hayvan gibi yemeğini yiyor Aselse ona tiksinici bakışlar atıyordu. Ortamdaki karışıklığı fırsat bilerek masadan kalkıp Arat'ın peşinden bahçeye çıktım. Havuzun yan tarafındaki bahçe salıncağında oturup, gözlerini kapatmıştı. Yavaşça yanına yaklaşıp salıncağa oturdum. Gözlerini açmadan konuştu.
"Niye geldin Alesya?" Vay anasını ya. Nereden anladı benim geldiğimi? Vallaha ben olsam sokaktan geçen çöpçünün benden faydalanmak için geldiğini bile düşünürdüm.
"Nereden anladın benim geldiğimi?"
"Kokundan." Gözlerimi kocaman açıp sırıttım.
"Gerçekten mi?" Dedim. Gözlerini açıp baygınca bana baktı.
"Salak mısın? Ayakkabı sesinden tanıdım. Bir tek topuklu ayakkabı sende var burada." Gözlerimi devirip arkama yaslandım.
"Ne artislenip masadan kalkıyorsun?" Dedim konuyu değiştirerek.
"O kızın adını duymak bile sinirlenmeme yetiyor." Anlamayarak ona baktım.
"Hangi kızın?" Dedim. Bana dönüp umutsuz vakaymışım gibi baktı.
"Cidden çok salaksın." Acaba geçen sinemaya gittiğimizde ona kavanoz dibi gözlükleriyle hayran hayran bakan kızdan mı bahsediyordu.
"Alesya ne saçmalıyorsun? Azra'dan bahsediyorum." Ay ben dışımdan mı konuştum az önce. Te allam ya. Neyse durun ciddi olalım iki dakika. Teselli vereceğiz şurada.
"Amaan. Boşver Arat ya. Dünyanın sonu mu? Hem evlenince alışırsın sonuçta her gün eve gidince onun nemrut suratını göreceksin. Ayrıca.." Devam etmemem gerektiğini bana ters ters bakınca anladım.
"Aman sana da iyilik yaramıyor. Ne halin varsa gör" diyip salıncaktan kalktım. Sonra Arat'ın sesiyle olduğum yerde durdum.
"Yanımda kal."
"Düşlerin yetmez ki banaaa." Arat bana tip tip bakınca ağzıma hayali fermuar çekip yanına oturdum. Aklıma gelen fikirle gülümseyip tek bacağımı altıma kıvırıp ona baktım. Fikrimi söyleyecekken bizimkiler bahçeye çıkıp yanımıza geldiler. Nihayet transtan çıkmışlar.
"Ne yapıyorsunuz?" Dedi Kumsal.
"Bende tam Arat'a şey diyecektim." Hepsi aynı anda 'ney' dedi. Göz devirip mükemmel fikrimi söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ (Tamamlandı)
Humor"Amcamın suyu gelmiş ben doğuma gidiyorum" diyip arkamı döndüm. Ayaklarımı götüme vura vura kaçmayı planlıyordum ama Ege beni boynumdan yakalayıp geri çevirdi. Hain! Arat'ın rengârenk yüzüne, mor saçlarına ve antenli taçına bakınca dayanamayıp kahka...