14. BÖLÜM

195 32 58
                                    

Mesajı silip bizimkilere döndüm. Neyi olduğunu çok merak ediyordum ama öncelikle Ege ile ilgilenmem lazımdı. Çünkü o benim kardeşimdi. Ve Arat'tan önce de o vardı.

"Önemli bir şey mi?" Dedi Ege.

"Hayır" diyip ayağa kalktım. "Hadi gidiyoruz."

"Nereye?"

Kendimden emin bir şekilde sırıttım.

"Bowling oynamaya!"

☆☆☆☆☆

Yorgunlukla kendimi rahat koltuğa bıraktım. Tamam yenilmenin verdiği huysuzlukla da olabilir. Zaten benim neyime bowling oynamak? Bu fikri verirken oyunu bilmediğim aklıma hiç gelmemişti bile. Üstelik coolluk yapmaya çalışıp en ağır topu almıştım. Hadi sonrasını tahmin edin hadi. Çok zor değil. Evet topu bir çok kez ayağıma düşürmüştüm. Zavallı serçe parmağım!

Zaferle sırıtan Ege'ye yüzümü buruşturdum. Allahtan morali yerine gelmişti yoksa ben bunların hıncını çıkartırdım ondan. Bir dakika ya! Zaten morali yerinde olduğu için kötülük yapmam lazım. Tamam yine çok zekiyim.

"Hadi eve gidelim artık. Ayaklarım çok ağrıyor" diye sızlandı Kumsal.

"Eminim Alesya'nın da ayağı çok ağrıyordur. Dimi canım?" Dedi pis pis sırıtarak. Aklınca topu ayağıma düşürürken yaptığım rezillikleri ima ediyordu. Onu hiç duymamış gibi yapıp cool cool yerimden kalktım. Ayağımın üstüne basmamla düşmem bir oldu. Gerçekten fazla canım acıyordu. Ege bir kez daha gülüp beni yerden kaldırdı. Kaldırdı derken kucağına aldığını kastettim. Kıskanın biçızlar!

Ege beni yavaşça taksiye oturtup öne geçti. Kumsal da yanıma oturmuştu. Başımı omzuna koyup gözlerimi kapattım. Cidden kendimi çok yorgun hissediyordum. Böyle yüzyıllar hatta asırlar boyunca uyumak ve hiç uyanmamak istiyordum.

Bu kısımda ölmüş oluyorsun biliyorsun değil mi?

Sanane be uyku benim mezar benim. Sen kendi işine bak tipsiz.

Ben tipsizsem doğal olarak sende tipsiz oluyorsun. Çünkü ben senin iç sesinim.

Çok da zekisin maşallah.

Ona zeki derken kendimin de zeki olduğunu vurgulamıştım. Yani onu kendi cümlesiyle vurmuştum. Ya şurada durup da hayali bir Şanzoya laf sokmanın sefasını sürüyorum. Hey Allahım!

Taksi durduğunda Ege arkaya gelip kapımı açtı. Yavaşça arabadan inip Kumsal' a el salladım.

"Kendin gidebilir misin?"

"Evet. Hoşçakal."

"Görüşürüz" diyip yanağımdan makas aldı.

Taksi yavaşça gözden kaybolurken apartmana ilerledim. Ayağımın ağrısı hafiflemişti ama yine de asansöre binip 4. kata bastım. Acaba Arat ne yapıyordu? İçimdeki merak ve pişmanlık büyürken daraldığımı hissettim. Asansör durduğunda çıkıp sola döndüm. Kapımın önünde yere oturmuş, başını dizlerine yaslamış Arat'ı görünce gözlerim fok balığı gibi açıldı. Bunun ne işi vardı burada?

Koşar adımlarla yanına gidip omzuna dokundum. Yavaşça kafasını kaldırıp kızarmış gözleriyle, gözlerime baktı.

"Ne oldu sana böyle?" Dedim gözlerim dolarken. Çok kötü görünüyordu. Cevap vermek yerine kalkıp, kapıyı açmamı bekledi. Titreyen ellerimle kapıyı açıp geçmesini bekledim. Salona ilerleyip koltuğa oturunca bende yanına oturdum.

KAÇIŞ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin