Veee yeni bir bölümle karşınızdayım! Aslında kitabı final yapacaktım ama bazı arkadaşların ponçik yorumları olsun, ikna etmeye çalışmaları olsun, beni biraz düşündürdü. Anladım ki bir yazar; kitabının fazla okunması veya oylanması için yazmıyor hikayesini. Hayal ettiklerimi satırlara dökmek, insanların duygularına bir nebze olsun bir şeyler katabilmek amacıyla yazıyorum ben içimdekileri. Pozitif bir kişiliğim var ve bunu hikayeme yansıtmaktan mutluluk duyuyorum. Ben yazarken mutluyum bunu farkettim. Hepinizi çok seviyorum ve kocamaann öpüyorum♡♡♡
Keyifli okumalar♡
Multimedya-Çağatay
Ellerimin arasındaki sıcak kahveden bir yudum alıp, bakışlarımı yeniden yıldızlara çevirdim. Bir saat öncesine kadar hava o denli sisliyken ve her an şiddetli bir yağmur yağacakmış gibi görünürken, şimdi böyle havada bir sürü yıldızın olması tuhaftı açıkçası. Oturduğum bahçe sandalyesine iyice yerleşerek daha rahat bir konuma geldim ve gözlerimi kapattım. Cırcır böceklerinin çıkardığı o huzurlu sesle, uykum iyice ağır basmıştı. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Sonunu göremediğim bir yola girmiştim, arkamda bıraktıklarımı umursamadan.. Evet pişman değildim ama düşünmekten de alamıyordum kendimi.
Kahveden son bir yudum alıp önümdeki masaya bıraktım. Ellerimi, bize yardım eden amcanın verdiği mavi kapşonlunun cebine koyup ısınmaları için onlara müsade ettim. Düğünden kaçtığımız için üzerimde sadece bir elbise vardı, amca temiz kıyafetler verene kadar. Tabii amca bunu bilmiyordu. O Aratla evlendiğimizi düşünüyordu. Çağatay'ın söylediği minik (!) yalan bir de başımıza imam nikahı işini çıkarmıştı. Allah aşkına biz bu işten nasıl sıyrılacaktık? Diyorum ben hayatım hep ekşın mk.
"Ne düşünüyorsun öyle?" Yanımdaki sandalyeye oturan Kumsal' a döndüm ve yapmacık bir şekilde sırıttım.
"Yarın nikah kıyıyorum kız insan bir tebrik eder" dedim.
"Ha o konu mu.." diye mırıldanarak bakışlarını gökyüzüne çevirdi benim gibi. Onda çözemediğim bir şeyler vardı. Normalde olsa bu dediğime güler, üstüne bir de dalga geçerdi. Gözlerindeki hüznü ve hayal kırıklığını görebiliyordum, o pek belli etmese de..
Elimi, masanın üzerindeki elinin üstüne koyup bana bakmasını sağladım.
"Seni böyle düşündüren ne Kumsal?" Dedim en şefkatli sesimle. Bana dönüp dolu dolu gözleriyle masumca baktı. Burnu kızarmaya başlamıştı ki, bu da onun biraz sonra şiddetle ağlayacağını gösteriyordu. Ne oluyordu benim kardeşime? Kim onu bu kadar üzmüştü?
"Benim tek suçum alçak bir adama masum duygular beslemek mi Alesya?" Dedi burnunu çekerken. Gözyaşları çoktan çenesine doğru yol almıştı.
"Ne demek bu şimdi?" Dedim şüpheyle. Çağatayla bir şeyler yaşamışlardı belliydi. "Anlat bana birtanem."
"Onu öptü! Düşünebiliyor musun? Gözümün içine baka baka onu öptü!" Dedi hıçkırıklarının arasından. Neyden bahsediyordu bu şimdi? O salak çocuk ne yaptığını sanıyordu?!!
"Ne öpmesi Kumsal ne diyorsun?" Dedim kaşlarımı çatarak. Hıçkıra hıçkıra yaşadıklarını anlatırken gözlerimin dolmasına engel olamadım. Benim sarışınım bunları yaşarken ben yanında olamamıştım. O Çağatay salağının saçlarını tek tek yolup, burnuna sokamamıştım. Içimdeki cani planları bir kenara bırakıp Kumsal'ın sandalyesini kendime yaklaştırdım ve ona sıkıca sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ (Tamamlandı)
Humor"Amcamın suyu gelmiş ben doğuma gidiyorum" diyip arkamı döndüm. Ayaklarımı götüme vura vura kaçmayı planlıyordum ama Ege beni boynumdan yakalayıp geri çevirdi. Hain! Arat'ın rengârenk yüzüne, mor saçlarına ve antenli taçına bakınca dayanamayıp kahka...