Asansör aşağı doğru kaymaya başlayınca Serie'nin götürüldüğü odanın kapısı örtüldü. Dört sedye aralarında, içeri giren rüzgârla savrulan mavi hastane perdeleri vardı.
Serie kulaklığı kapatmamıştı ama şu an deli gibi evin içinde ona " Kaç kişiler!" diye bağıran Yoongi'ye cevap veremiyordu.
Kız yine de onu köşedeki yatağa doğru sürükleyen adamları saydı. Üç kişilerdi.
Kapının dışında, Jungkook'un başında bekleyenler ise bir ordu gibilerdi. Serie belki de yarısını sakatlamış olsa da sağlam olan adam sayısı hayli fazlaydı.
Adamların zoruyla sedyeye yattı ve bileğini kelepçelemelerine izin verdi. Piedro öldürün dediyse, neyi bekliyorlardı?
Üç adam da kızı odada bırakıp kapının dışına çıktılar. Kapı kapandığında Serie duvarlara baktı. Buranın ne olduğunu biliyordu. Hamile kalanların... Bebeklerini alıyorlardı.
Serie karşısındaki duvarın pisliğini görünce gözlerini kapattı. Titredikçe birbirine vuran dişlerini sıktı. Şimdi kontrolünü kaybedemezdi.
Bileğindeki kelepçeye baktı. Silahları asansörde kalmış ayrıca kurşunu bitmişti.
Yoongi ve Namjoon kız konuşmadığı için daha da endişelenmişlerdi. Sonuçta kızın, şu an ölmüş olması gerekiyordu.
Serie kısık bir sesle " İyiyim." dedi. " Şu an odada kimse yok ama dışarısı çok kalabalık. En az kırk adam saydım."
Namjoon ve Yoongi önce birbirlerine baktılar. Tae ise ağzı beş karış açık, Myung Hae'den gelen sesleri dinliyor, bir yandan da ağlamamak için zor duruyordu.
İki lider birbirlerine bakmayı bitirdiklerinde Namjoon Tae'yi bilgisayarın başından kaldırdı, üzerini, saçını başını düzeltip klavyeye bir şeyler yazdı.
Birkaç dakika içinde ekranda yaşlı bir adam belirdi. Kaşları çatıktı, suratı hiç gülmezmiş gibiydi. " Bir sorun mu var?"
Namjoon derin bir nefes alıp görüntüsü duvara yaslayan adama baktı. " Takviye gerekiyor. Sıkıştılar."
Adam yüzünü yaklaştırdığında gülümsedi. " Kaç kişi istiyorsun?"
Namjoon arkasını dönüp, koridorun girişinde duran Yoongi'ye baktı. Adamın arkasında, onun omuzlarının üzerinden salona bakmaya çalışan Jang Mi görünüyordu. Yoongi Jang Mi'yi zapt etmeye çalışıyordu.
Namjoon tekrar ekrana dönüp adama bakmadan " Yirmi fedai. Üç tane de asansörcü." dedi.
Yaşlı doğulu kaşlarını çattı. " Gerçekten sıçmışsınız Namjoon, bu senin rütbeni gözden geçirmeme neden olacak."
Namjoon saygılı bir şekilde " Biliyorum." dedi.
Ekran kapandığında köşeye sinmiş ağlayan Tae'yi yakasından tutup koltuğuna oturttu. Çocuğun sırtını sıvazlayarak " Mekânın kodunu gönder." dedi.
Yoongi yaralı kızı bilek zoruyla koridorun ortasına kadar götürmüştü ama kız şimdi aynı güçle karşılık veriyor bir yandan ağlayarak Hae'nin adını bağırıyordu.
Namjoon kızı belinden yakaladığında kızın ayakları yerden kesildi. Adam sıkılı dişlerinin arasından " Sakin ol." diye mırıldanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNDERCOVER
ActionDünya... Artık bildiğimiz dünya değil... İç içe geçmiş yüz halka... Gelişmiş teknolojiler, baskı altındaki bir halk... Ve kendi halkını korumak için savaşan on kişi... ((bu hikayede bts üyeleri bulunmaktadır)) [3 kişi tarafından yazılmaktadır]