Araba binanın önünde durdunda saçlarımı düzelttim ve boğazımı temizleyip bilekliklerimi biraz daha sıktım. Şöförüm arabadan inip kapımı açmak için acele adımlarla koşturdu. Arabadan indiğimde gözüme patlayan sayısız flaşla gözlerimi kısarak ilerlerken güvenlikler etrafımı sarmıştı. Hayran ve habercileri benden uzak tutarak beni içeri soktuklarında arkamdan kapılar kapanmıştı. İmza gününün gerçekleşeceği salona ilerlerken arkama dönüp, baktım cam kapının arkasından. Hepsi ellerinde kitapları çığlık çığlığaydılar. Haberciler ise her adımımı yakalamak için binlerce kez o düğmeye basıp flaşlarını patlatıyorlardı.
Uzun dar koridorda, siyah spor ayakkabılarım sert tabanı ile her adımımda tok sesini yankılandırıyordu. Kapılar benim için açıldığında sessiz salona girdim ve arkamdan kapılar kapatıldı. Koca salonda bir dinlenme köşesi, sekiz dolap kitaplık, kitaplarımın satış noktası, kitabımın tanıtım slaytı ve bir masa ile iki sandalye vardı. Gidip sandalyeme oturduğumda masamın üzerindekilere baktım. Dün asistanımın benden istediği okuyor olduğum kitabım, bir bardak suyum ve kalemim vardı. Kitabı alıp kaldığım yerden okumaya devam ettim. Daha programın başlamasına yarım saat vardı."Hey! Dur! Dur dedim sana!"
Koridordaki bağrışmaların ardından salonun kapıları büyük bir gümbürtüyle açıldı ve içeri genç yaşta bir erkek daldı. Merakla kafamı kaldırıp kitabımı kapattım ve sakince masama bırakıp olayları anlamaya çalıştım.
"Efendim üzgünüm yakalayamadık buraya kadar geldi kusura bakmayın bir daha olmayacak."
Çocuğu kollarından yakalayıp dışarı sürüklüyorlardı ki elimle durmalarını işaret ettim.
"Bırakın kalsın. Siz çıkın."
Korumalar biraz şaşırsalarda dediğimi yaptılar ve çıkınca arkalarından kapıları kapattılar.
"Geç otur."
Elimle önümdeki sandalyeyi işaret ettiğimde saygıyla karşımda eğilip önümdeki sandalyeye oturdu. Başında siyah şapkası, üzerinde bir iki beden büyük olduğunu düşündüğüm beyaz salaş tişörtü, altında açık mavi yırtık kotu ve spor ayakkabıları ile karşımda oturmuş başı eğik konuşmamı bekliyordu.
"Eee neden on beş dakika daha bekleyemedin de işeri öyle daldın bakalım?"
"Ben özür dilerim. Ama eğer herkes ile girseydim sizinle görüşmeye fırsatım bile olmayacaktı."
Güldüm.
"Nedenmiş o?"
"Çünkü sıranın en sonundaydım ve herkes ile bir dakika görüşseniz programın saati doluyordu ve bana sıra gelmiyordu."
"Cidden o kadar gelen olmuş mu? Vay canına."
Rahatlaması için biraz rahat davranıyordum. Kuzey Kore Kral'ının karşısında saf durur gibi duruyordu.
"Heey biraz rahatla ve başını kaldır ben de bir insanım" diyerek gülümsedim.
Başını kaldırdığında gözlerimin içine baktı. En içine en derine.
"Sehun?"
O gözlerdi bundan eminim. Bu kesinlikle oydu.
Peki ya bu kader miydi?
Yoksa...
Kıkırdadı.
"Evet Sehun. Beni hatırlamanıza çok sevindim."
"Bir kere gördüğüm bir yüzü unutmam."Gülmekten gözümden yaşlar gelmişti.
"Ciddi misin sen?" Gözleri kısık gülerek bana bakıyordu ve başıyla onayladı.
"Evet."
Başımı iki yana sallayarak sonunda kitabına imza atmaya karar verdim.
"Pamuk Şekeri he? İyiymiş." Diye gülerek imzamı attım ve;Gizli Yazar'dan Pamuk Şeker'ine..
Tekrar görüşmek dileğiyle...
06.05.1992"Al bakalım. Bu da benim doğum günüm. O kadar sordun."
Gülümseyerek kitabı ona uzattığımda kitabı çantasına koydu ve bana bakmaya başladı. Bir şey söylemek istiyor gibiydi.
"Bir sorun mu var Sehun?"
"A şey."
Hemen toparlandı ve kafasını iki yana salladı.
"Bir şey söyleyecek gibiydin." Dedim ısrarla.
"Şey ben.. ben bir ricada bulunacaktım." Dedi muzipçe.
"Ah tabiki bunda sıkılmana gerek yok."
"Ellerinizi tutabilir miyim?"
Hu?
Neden bunu istemişti ki?
Niye ellerime dokunucaktı?
Amacı var mıydı?
Var ise neydi?
Neden istiyordu?
Zorla yutkundum ve tereddütle ellerimi açtığı ellerine uzattım. Hemen kavradığında gergince ellerini bir an önce çekmesini diliyordum.
Ellerimi okşayan parmaklarından biri bileğime sürttüğünde donup kaldım. Çünkü onun elleri de durmuştu. Tekrar bileğime dokunmak için parmağını haraket ettirdiğinde ellerimi hızla geri çekip bilekliklerimi ileri ittim.
"B?"
"İyi günler Sehun."
"B bileğine ne oldu?"
"Bir sonraki imza gününde seni bekliyor olacağım."
"B. Bileğine. Ne. Oldu."
"Ne bu samimiyet?"
Aniden kibarlığımı bozmamla o da sersemlemişti.
Ağsh! Aptal gibi davranma Baekhyun.
"Şey ben o anlamda demedim yani çok sert geldiniz." Diye çevirmeye çalıştığımda kaşlarını çatıp ayaklandı.
"Neden bileklerini kestin B."
Tedirgin olmaya başlamıştım açıkçası. Oturduğum koltuğa sinip kalmıştım.
"B! Neden yaptın!"
Sesini yükseltmesi ve masanın etrafından dolaşıp yanıma gelmeye başlaması beni daha çok korkutmaya başladı. Bana doğru gelirken ayaklandım ve masadan uzaklaşmaya başladım. Üzerime geliyordu.
"Sana soru sordum B."
Zorla yutkunduğumda arkamdaki soğuk duvar sırtımı yaladı.
"Zack." Güçlükle korumalardan birine seslendiğimde Sehun'un üzerime olan adımları hızlandı.
"Zack!"
Kimse gelmiyordu.
"ZACK!"
Kapı aniden açıldığında iki koruma koşarak Sehun'u tuttuğunda asistanım hemen yanıma koştu ve masadaki su bardağını alıp bana verdi.
"Sakin ol, iç biraz."
Suyu içtiğimde sandalyeme oturmama yardımcı oldu.
Bu da neyin nesiydi?2 Gün Sonra
"İYİKİ DOĞDUN B!"
Alkışlar eşliğinde ışıklar açıldığında gülümseyerek pastaya eğildim ve asistanım atıldı.
"Dilek tut B!"
Gülümseyip başımla onayladım ve gözlerimi kapatıp dileğimi tuttum.Lütfen Tanrım. En ufak bir sorun ile karşılaşmayayım artık.
İçten dileklerimle mumları üfledim.
Herkes sarhoş bedenlerini müziğin ritmine bıraktığında elimde kitabımla bahçedeki salıncağıma oturdum.
Sayfayı çevirirken bahçe kapısının kapanma sesini duydum ve merakla kalkıp evin kapı değilinden bakmak için eve girdim.
Kapı değiline gözümü yaslayacağım sırada zil çaldı.
Kapıyı açıp kim olduğuna baktığımda karşımda elinde bir demet çiçek ile duran postacı vardı.
Bir evrak uzattı ve imzalamamı istedi.
Yazanları okuduktan sonra imzaladım ve kalemi geri uzattım.
"Buyrun bu çiçekler size"
Çiçeği alırken teşekkür ettim ve kapıyı kapatıp çiçekleri mutfak tezgahına koyarken bir kart düştü yere. Çiçekleri tezgaha bırakıp kartı almaya eğildim ve açıp okumaya başladım.Gizli Yazar'ın Pamuk Şeker'inden..
İyiki doğdun gizemli ;)Gülümseyerek kartı çiçeklerin arasına koyarken aklıma gelen tek bir soru oldu.
"Ev adresimi nerden biliyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Dance || Sebaek
Fanfiction"Sen hiç seni sevmeyen biri için ağladın mı? Seni sevmediğini bile bile belki bir gün tekrar sever diye umut ettin mi? İçinden bir ses onun seni artık asla sevmeyeceğini söylese bile, Duymamazlıktan gelip yine onu sevmeye devam ettin mi? Onu her...