A

161 8 15
                                    

Kart titreyen ellerim arasından düştüğünde kendime geldim.
Buna kendine gelmek denirse tabi..
Biraz hava almak umuduyla bahçeye çıktım ve saçlarımı karıştırıp seslice 'of!'ladım.
"Bay B?"
Kapıya döndüğümde kapıda asistanım vardı.
"İyi misiniz?"
"Evet."
"Emin misiniz?"
"Tesadüfe inanır mısın?"
"Evet?"
"Kadere?"
"Evet."
"Korkuyorum."
"Niye?"
"Her yerde karşıma çıkıyor. Sürekli sürekli sürekli karşıma çıkıyor. Eve pizza sipariş ettiğimde karşıma çıktı, sergide karşıma çıktı, imza gününde karşıma çıktı ve şimdi çiçek göndermiş. Ama ona ev adresimi vermemiştim."
"Pizza getirdiği zamandan hatırlıyorsa?"
"Pizzayıda site girişindeki güvenliğe bırakmalarını söylemiştim görevliler pizzayı evinize bırakıcaklarını söylediler adesi biliyormuşlar diyip evime geleceğini söyledi. Ve telefon kapandığı gibi kapıda belirdi."
Ürpertiyle bana bakıyordu.
"Taşınsanız mı acaba?"
"Daha öncede böyle sapık hayranlarım olmuştu ama erkek olanı ile ilk defa karşılaşıyorum."
Peki dercesine başını salladı ve eve girdi.

Hamağa yattım ve derin bir iç çektim.
"Ne yapacağım ben?"



Herkes gittiğinde evi toparlayıp çöpü çıkardım ve eve girdiğimde tüm kapıları kilitleyip perdeleri çektim. Odama çıkıp yattığımda düşünmeye başladım.
"Neden bana bu kadar takıntılı insanlar var?"
"Bir insanı bu kadar rahatsız ettiğinizde elinize ne geçiyor ha-"
Camın çarpma sesiyle donup kaldım.
Ben camları kapatmıştım...
Elimle ağızımı kapattım ve daha sessiz olmaya çalıştım.
Adım sesleri evimin içinde yankılanıyordu.
Hızla atan kalbime karşın sakin kalmaya çalışıyordum. Hayır bu Sehun değil. Sakin ol Baekhyun. Sakin ol. Hic. Evet bu Hic. Sen her yeri kapattın evine kimse giremez ki.
Merdivenlerden gelen ayak sesleri gittikçe toklaşıyordu.
"H-Hic?"
Hic her zaman sesime havlardı.
Neden cevap vermiyor?

Derin bir nefes aldım ve yataktan kalkıp merdivenlere doğru ilerlemek için odamın kapısını açtım.
'Bam!'
İrkilerek arkama döndüğümde odamın camı şiddetli poyraz yüzünden duvara çarpmıştı. Perde uçuşurken camı kapatıp perdeyi üzerine çektim. O sırada merdivenlerden gelen kıkırdama sesi beni iyice ürkütmeye başlamıştı.
"Se-Sehun?"
Odamdan çıkıp merdivenlere doğru ilerliyordum.
Küçükken babamın öğrettiği tüm duaları ezbere okumaya ve Tanrı'ya yalvarmaya başlamıştım.
Duvarın dibine girip kendimi toparlamaya çalıştım ve derin bir nefes aldım.
1...2..3!
"Sehun!"
Gördüğüm gidi kaçmaya çalışmıştım ama arkamdaki duvara çarpıp dengemi kaybettim ve yere düştüm.
"Ağh!"
Hızla ayaklanıp etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Seste yoktu. Bir müddet dinlediğimde hiçbir ses gelmiyordu. Bu daha çok korkmama neden olmuştu.
"Hayır... hayır.. hayır. HAYIR!"
Hızla aşağı indim.
"Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır..."
Titreyen ellerimle ilaç kutularını raftan çıkarttım ve hemen hepsini içmeye başladım. Tek derdim geçmesiydi. Saati, aralarındaki dakikaları umrumda değildi. Sadece hemen şu şey geçmeliydi o kadar.

Hepsini içtiğimde mutfak tezgahına yaslanıp yere oturdum.
"Tanrım lütfen. Lütfen olmasın. Bir daha bununla baş edemem. Yapamam. Lütfen. Tanrım lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfe-"
'Ding!Dong!'
Ellerimi saçlarımın arasından çıkartıp gözlerimi sildim ve kaküllerimin gözlerimi kapattığından emin olduğumda üstümü düzeltim. Zorlukla yutkundum ve kapıyı açtım.
"Jimin?"
"Yazar B?"
"Ne oldu?"
"Siz iyi misiniz?"
"Ee ıım evet."
"Pek iyi gözükmüyorsunuz."
"Ah iyiyim evlat."
Saçlarını karıştırdığımda elimi çekti. Gülümsedim. O da güldü.
"Yanlış anlamazsanız eğer iyi olmadığını fark ettim o yüzden geldim."
"Hı?"
"Salonunuzdan bahçenize açılan cam kapının perdesi açıktı ve bende bahçedeydim. Sizi gördüm. Merdivenlerden koşarak indiniz yüzünüz bembeyaz olmuştu hemen dolaptan bir sürü ilaç çıkartıp hepsini içtiniz ve yere oturup sayıklamaya başladınız. İyi olduğunuza emin misiniz. Hastaneye gitmelisiniz."
Başım dönemeye başladığında kapıya tutundum.
"Ah hayır Jimin ben iyiyim."
"Akıl sağlığınızdan şüphe ettiğim için hastaneye gitmeyi teklif etmiyorum. Çok fazla ilacı arka arkaya içerseniz zehirlenebilirsiniz bu ihtimale karşı gitmeyi teklif ediyorum."
"Bana deli mi diyorsun sen?!"
"A- şey hayır o anlamda söylemedi-"
"Ben deli falan değilim! Evimide gözetleme!"
Kapıyı yüzüne çarptığımda hemen odama çıktım. Uyumak için yattım fakat uyuyamıyordum. Olmuyordu. Mide bulantım git gide artmaya başladığında lavaboya gittim ve yüzümü yıkayıp biraz ferahlamak istedim.

Elimi yüzümü yıkadım ve bir bardak su içtiğimde hâlâ o iğrenç tat ağzımdan gitmemişti. Kustuğuma inanamıyorum?

"Bay B? Bay B? Yazar B? Baek? Baehyun?"
Uykumu açmaya çalışırken gözlerimi araladığımda başımda asistanım olduğunu gördüm.
"Dün gece sizi yalnız bırakmamayı düşünüyordum fakat işim çıktı bende sabah kontrol etmeye geldim. İyi misiniz?"
Yatakta oturur vaziyete geldiğimde ona baktım. Bana endişeli gözlerle bakıyordu. Yanıma oturmasını istedim hemen oturdu.
"Dün gece yarıs-"
Açık pencereye takıldı gözüm.
"Noldu Yazar B?"
"Pencere. Ben pencereyi kapatmıştım. Yemin ederim kapatmıştım."
"Ben açtım efendim."
Rahatla bir nefes verdiğimde sırtıma koyduğu eli yakınlık hissetmeme neden oldu.
"Korkuyorum."
"Koruma ayarlayabilirim efendim."
"Bana Baekhyun dermisin?"
"Tabiki."
"Teşekkürler."
"İyi misin Baekhyun?"
"Dün gece olmayan sesler ve olmayan silüetler gördüm."
Donup kaldığında devam ettim.
"Ben iyileşmiştim. Bir daha olmayacaktı. Niye yine oluyor ? Ben bir daha bu kadar yükün altına girmek istemiyorum. Bir daha savaş vermek istemiyorum. Kaybedeceğim bir savaşa giremem ben. Lütfen. Lütfen yardım et. Lütfen olmasın yalvarırım olmasın."
"Olmayacak Baekhyun olmayacak. Her şey geçicek."

Büyük bir sessizliğin ardından konuştum.
"Nerden biliyorsun? Geçiceğini nerden biliyorsun? Nasıl bu kadar emin olabilirsin? He! BANA YALAN SÖYLEME! SÖYLEME- Ağh!"
"Baekhyun! İyi misin ? Baekhyun?!"
"Ağğh!"
"Kımıldatma. Elini sakın kımıldatma kalk hastaneye gidelim kalk."

"Baek bu ne? Hangi parmaklarla yazıcaksın bu kitabı şimdi he?!"
"Hanbin kaç defa söyleyeceğim? Yanlışlıkla duvara çarptım."
"Serçe ve yüzük parmağının eklemleri kırılmış ve bileğindeki kemiğin çatlamış. Bunu ufak bir çarpmayla nasıl becerdin?"
"Bana inanmıyor musun yani?"
Tehditkar bakışlarım karşısında tek bir cevap hakkı vardı.
"Tamam inanıyorum."
Ve istediğim cevabı vermişti.
"İyi. Güzel."
Keyifle gülümseyerek boşta olan elimi cebime soktum ve temiz havayı ciğerlerimin her bir zerresi dolana kadar içime çekip kendime tek duymak istediğim şeyi söyledim.
"Ben iyiyim."

Last Dance || Sebaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin