17

98 7 8
                                    

Bir zamanlar ihtişamıyla göz kamaştıran Stigma Köşkü şimdilerde bunaltıcı, kasvetli ve rutubetliydi. Kötü bir kokusu ve tozlu bir havası vardı. Kapıyı yavaşça ittirdi bir çok şeyden habersizce. Yaşaması için bir sebebi yoktu çünkü. Belki hayat ona bir sebep verir diye ip uçlarını takip etmek istedi amaçsızca. Ocak ayının bu akşam üzerinde ki boz rengi güçlükle kırık camlardan içeri süzülmeye çalışıyordu. Bu temelleri çürümüş köşkün etrafına binlerce uzun binalar dikilmişti. Hepsininde yakında simsiyah olucak arka cepheleri köşke geniş bir mezar havası veriyordu. Issız, soğuk ve geniş bir mezar.
Geçen yıl yağmalanıp ateşe verilmeye çalışan bu köşkün isle kaplanmış duvarları, insana bu kırıp camların bir kaç metre ötesinde hayatın sona erdiği hissini veriyordu.

Kimi tablo tozdan yok olmuştu, kimi yanmış, kimi kırılmıştı.
Ayağının altında çatırdayan tabloyu eğilip aldı ve üzerindeki tozu sildi. Bu onların tablosuydu. 'Balığın anlamsız olduğu tablo' diye geçirdi içinden B. Daha sonra duvara yaslayıp etrafına bakındı. Neden burdaydı?

Gözlerini açtığında yerdeydi.
Burası? Burası köşkün odalarından biriydi. Tozlanmış ve sararmış bir yatağın üzerinde açtı gözlerini. Kırık pencerenin çatlak camından uğultuyla girdi içeri esin rüzgârı.
Üşürlenerek ince gömleğinin üzerinden sıvazladı kollarını ve sarıldı kendine. Bir umut ısınır diye.
İşittiği kahkaha ile gözlerini kısık karanlığın içine baktı. Kalbi hızlanmıştı aslında. Biraz korkunçtu bulunduğu durum. Dizlerini kendine doğru çekip biraz geriledi. Sırtı duvara yapıştığında durdu. Köseli ayakkabının sert topuğu, eski köşkün yaşlı tahtalarına her çarptığında daha da yaklaşıyordu.
Karanlığın içinde bir silüet belirmeye başlamıştı. Kısık gözlerini biraz daha kıstı ve yüzüne yoğunlaşmaya çalıştı.
Sehun?
Sehun'un parlak gözleri karanlıkta belirmişti. Küçük gülümsemesi yaklaştıkça görünür oluyordu.
Baekhyun gözlerini açık kapattı. İnanamıyordu. Artık hiçbir şeye inanamıyordu. Yine hayal olmasından korkuyordu.
"Sehun?"
"B."
Bu oydu... O işte o!
"Beni özledin mi Baekhyun?"
"Evet..."
Sehun'un dudaklarının arasından kahkahalar yükselirken Barkhyun'un hüzünlü yüz ifadesinden eser kalmamıştı. Neden gülüyordu ki?
Önünde dizlerinin üzerine oturdu Sehun. Elini Baekhyun'un boynuna götürdü. Ordan yanağına çıkardı ve biraz okşadı.
"Beni cidden özledin mi?"
"Evet.."
Bir anca çenesinden sımsıkı kavradı.
"Yalan."
Baekhyun ne olduğunu bile anlayamamışken çenesindeki el git gide sıkılaşıyordu. Çenesi acımaya, kemikleri kırılıcakmış gibi olmaya başladı.
"Yalan!"
Baekhyun hayır demek istiyordu ama ağızını bile açamıyordu.
"YALAN SÖYLEME!" Sehun sinirle yatağa fırlattı büyük olanı. "Bana yalan söyleyip durma artık!"
"Sehun..."
"Kes sesini Baekhyun."
Büyük olanın sicim sicim süzülen yaşlar küçüğün dikkatini daha sonradan çekmişti. Ağlıyor muydu? Neden ki?
"Baek?"
Burnunu çekme sesi rutubetli odada yankılandı.
"Yine aynısı. Yine aynı olay Sehun. Seni seviyorum ama senden korkuyorum... Yine aynısını yaşıyoruz çünkü. Ben ne zaman üzülsem yumuşuyorsun. Güçlü kaldığım sürece bana kötü davranmaya devam ediyorsun. Neden Sehun? BEN SANA NE YAPTIM SÖYLESENE! SENİ SEVMEKTEN BAŞKA NE YAPTIM BEN!"
"NE YAPTIM HE!? DAHA NE YAPICAKTIN APTAL!"
"NE YAPTIM O ZAMAN!"
"BANA BAĞIRMA!"
Sustu büyük olan. Sesini çıkartmadı.
"Ne yaptın biliyor musun? Yalan söyledin. Geçmişin geçmişte kaldı dedin. Merak etmiyorum dedin ama geçmişimi didiklemekten başka bir şey yapmadın. Bana durduk yere hayatımdan çık diye bağırdın ve sana ulaşmamı engellemeye çalıştın. Sevmediğine inandırdığında geri döndün ve beni istediğini söyledin. Seni seviyorum diyip durdun. Ordan oyuncağa benzer bir halim mi var?"
"Senin için yapmak zorundaydım. Senin hayatın için yapmak zorundaydım Sehun anlasana. Seni yaşatmayacaklardı. Sen yaşa diye ben her gün öldüm! ÖLDÜM!" Süzülen bir damla yaşı elinin dersiyle sildi.
Sehun gülerek ayağa kalktı ve kapıyı kapattı.
"Neden yalan söylüyorsun ki? Hadi ama Baekhyun doğruyu söylesen hepimiz için daha kolay olucak. Takıntılı bir pisikopat olman beni korkuttu ve senden uzaklaşmak istedim ve gün geçtikçe sevgim azaldı desene seni seviyorum diye bağırmak yerine. Neden demiyorsun? Neden benimle oyuncak gibi oynamak istiyorsun? NİYE?"
"Sehun yemin ederim doğruyu söylüyorum..."
Sona doğru sesi cılız bir hâl almıştı.

"Sen hiç seni sevmeyen biri için ağladın mı?
Seni sevmediğini bile bile belki bir gün tekrar sever diye umut ettin mi?
İçinden bir ses onun seni artık asla sevmeyeceğini söylese bile,
Duymamazlıktan gelip yine onu sevmeye devam ettin mi?
Onu her gördüğünde gözlerine bakıp,
Sıcaklık ararken soğukluk buldun mu?
Onu her gördüğünde yüreğime bitmeyen bir acı saplanmasına rağmen
Yinede her dafasından onu daha fazla görmek istedin mi?
Onun asla senin olmayacağını bildiğin halde yinede umut ettin mi?
Ben yaşadım bunları...
O kadar içimi acıttı ki seni bu denli severken senin her defasında benden korkarak kaçman.
O kadar canımı yaktı ki bir zamanlar gözlerinde gördüğüm o pırıltıyı artık görememek ve bir daha göremeyecek olmak..
Kendimden o kadar bıktım ki
Kendime söz geçirememek...
Umut etmekten, yine seni sevmeye devam etmekten..
Bilmiyorum sevgi mi yoksa aşk mı bu.
Ama bir şeyi biliyorum.
Senden kopamıyorum,
Umut ya işte..
Belki bir gün tekrar seversin diye bekliyorum..."

Last Dance || Sebaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin