C (flashback/geriye dönüş)

142 8 6
                                    

3 ay önce

Saatime bakarak "Bitti."dedim ve sevinerek sandalyemde gerindim.
"Hanbin! Yemeğe mi gitsek?"
"Lütfen! Lütfen bekleyin Yazar B!"
Kapıdan içeri koşarak biri girdiğinde giymek üzere olduğum ceketi masanın üzerine bırakıp gelen kişiye döndüm. Önümde saygıyla eğildi.
"Biliyorum geciktim fakat lütfen benim kitabımıda imzalayın."
Gülüp kalemimi çıkartıcakken Hanbin durdurdu.
"Bir daha ki imza gününe artık evlat."
Kaşlarımı çatarak ona döndüm ve "Yok hayır imzalayacağım gel."
Hanbin'e kaş göz hareketleyile kızarken geciken kişi yanıma gelip kitabını uzattı.
"Eline ne oldu?"
"Duvara çarptım."
"Geçmiş olsun. Çok ağrıyor mu?"
"Biraz."
"Papatya çayı için. Her zaman insanı sakinleştirir ve vücudu gevşetir."
Hanbin çocuğa şüpheli gözlerle bakmaya devam ederken onu dürtükledim ve sessizce "yapma." Dedim.
"Sehun?" Hanbin'in dediğiyle donup kaldım. O an karşımdaki çocuk kafasını kaldırdı.
Ne?!
"Buyrun?"
"Sehun?" Dediğimde bana döndü. O gözlerle karşı karşıya kaldığımda istemsizce gerilemiştim.
"Ah aslında bir bakıma bu yüzden gelmiştim. Özür dilerim. Geçen gün için. Kafam çok doluydu ve sinirlerim bozuktu. Çok özür dilerim."
"Mühim değil." Diyip çantamı aldım. Salondan çıkıcakken, "Lütfen birlirkte öğle yemeğine çıkalım. Kendimi size açıklayıp özür dilemek istiyorum."
"Ben seni anladım Sehun sorun değil."
"Lütfen. Kırmayın beni."
Ben tam kabul edecekken Hanbin atıldı.
"Olmaz programın çok dolu B."
"Yer aç o zaman."
İlk defa bu kadar keskin konuşuyordum.
Yon, "Sizinle gelmemi ister misiniz ?"
"Gerek yok Yon. Arabanın anahtarını vermen yeterli."
"Efendim bu kolla araba kullanmamalısınız. Size şöför gönderebilirim."
"Aslında iyi olur. Bir saate kapıda olsun."
Ceketimi omuzlarıma almama yardım ettikten sonra az ilerideki Sehun'un yanına gittim.
Korkuyordum. Her geçen saniyeden korkuyordum. Neler olabileceğini kestiremiyordum.
Beni kaçırıcak mıydı?
Beni öldürücek miydi?
Benden ne istiyordu ki?
Yoksa sıradan bir sapık hayran mıydı?
"Geldik!"  Bi anda konuşmasıyla yerimden sıçradım.
"Ah evet."
"Fazla gerginsin. Olma. Seni germek istemiyorum."
"En son karşılaşmamızdan sonra bence biraz normal hı?"
"Özür dilerim."

"Hesabı bana kitleyeceğin için mi çift kaşarlı söyledin."
Güldüğümde o da kıkırdadı.
"Hayır hesabı ben ödeyeceğim en pahalı şaraptan alabilirsiniz."
Tekrar güldüm. Aslında bakılırsa ve geçmişimiz unutulursa kafa dengi biriydi.
Kesin benden büyüktür.
Yüzüne daha dikkatli baktım.
Ah kesinlikle benden büyük.
Ve yakışıklı. Kesinlikle benden daha iyi.
"Hayır sizden küçüğüm."
Ha?!
"Hı?"
"O kadar dikkatli bakmanızdan anlaşılıyor. Ve genelde sürekli karşılaştığım bir şey olduğu için %80'lik şansımı kullanarak yaşımı düşündüğünüzü varsaydım."
"Doğru bir varsayım."
"12 nisan 1994 doğumluyum."
"Vay canına hyungunum."
"Evet hyung."
"Ah hayır hoşuma gitmiyor yaşlı hissediyorum B de."
"Size bir şey sorabilir miyim?"
"Lütfen şu sizli bizliyi kaldırıp sen ben olsak?"
"Peki. Sana bir şey sorucaktım."
"Elbette."
"Gerçek adını  neden açıklamıyorsun?"
"Öyle olması gerekiyor."
"Peki. Evde tek mi yaşıyorsun?"
"Evet."
"Ailen nerede ?"
"Yanımda değil."
Tostumla ilgilenirken cevabıma güldü ve önüne döndü.

"Ciddi misin?"
Kaşlarımı kaldırıp dolu ve etrafı kırıntı olmuş ağızımla ona döndüm. Elindeki mendille ağızımın kenarını sildi.
"Sen de önce tostun etrafını yiyorsun."
Güldüm. Cidden buna mı dikkat etmişti.
"Tuhafsın. Buna dikkat edecek kadar tuhaf."
"Ben gerçekten ilk imza günümüzde sana unutamıcağın bir şey yaşattığım için özür dilerim."
"Bir kere daha özür dilersen gidicem."
Güldü.
"Ah hayır lütfen."

"Kitabın baş karakteri gerçek hayatta kim?"
"Bir arkadaşım. İsminin gizli tutulmasını istediği için böyle."
"Yalan söylüyorsun."
Ha?
"Hı?"
"Hadi ama psikoloji okudum. İnsan psikolojisine tam olarak hakim olmasam da yalan söylediğini anlamak çok kolay. İnsanlar yalan söylerken ya başka tarafa bakar, ya bir şeyle ilgilenirler ya da iki konuşmacı arasına farkında olmadan nesne sokar. Şimdi meyve suyuyla oynamayı bırakıp doğruyu söyler misin?"
"Süre dolmuş. Ben gidiyorum."
Ceketimi alıp ayaklandığımda arkamdan kalktı.
"Ben bırakabilirdim."
"Gerek yok." Arkamı döndüm, giderken bileğimden tutup beni durdurdu.
"Sana ulaşabileceğim bir numara veya herhangi bir şey var mı?"
"İnternetten şirketin numarasını bulabilirsin."
"Ben sana ulaşmak istiyorum."
Israrla çalan telefon zilini susturmak için açarken sessizce Sehun'a son bir cümle söyledim ve o kafeden çıktım.
"Ben seni bulurum."

1 ay sonra

"Bu gece bende kal B."
"Olmaz. Gitmem gerekiyor sevgilim."
"Seni çok özledim. Şu imza günlerini Kore'de de yapabilirsin."
"Diğer ülkelerdeki hayranlarımıda düşünmem gerekiyor."
"Lütfen. Lütfen bir gececik. Kokunu özledim."
"Sehun sarhoşsun. Git yat."
"Birlikte yatsak olmaz mı?"
"Eve gitmem gerekiyor."
"Ya o evde ne var İsa aşkına. Neden bi geceliğine benim evimde kalamıyorsun?"
"İyi gece-"
Bir anda bileğimden sertçe çekip göğüsümü göğüsüne yapıştırdığında sarhoş numarası yaptığını fark ettim. Sıcak dudakları daha sıcak olan dudaklarıma baskı uygularken donup kalmıştım.
"S-"
"Şşşt."
Belimden sıkıca kavradığında elimde tuttuğum ceket elimden kaydı ve kendimi o anın büyüsüne bıraktım.
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum."
İlkimdin Sehun.
İlk öpücüğümdün.
İlk gerçek aşkımdın.
İlk erkek sevgilimdin.
Ben 1 ay önce senin sayende öğrendim aşkın bedende değil ruhta olduğunu.
Ruhlar cinsiyetsizdir Sehun.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Last Dance || Sebaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin