Dudaklarım üzerine minik öpücükler bırakan dolgun dudaklarına teslim etmiştim kendimi. Bedenimdeki güç, onun dudakları tarafından emilmiş gibiydi. Ayakta bile zor duruyordum.
Ayrıca elleri.
Ellerimin içinde kalan o küçük elleri..
Daha fazla dayanamamış gibi hızlanmıştı şimdi. Dudakları arasında ezilmeye başlamıştım. İki saniyede nasıl da etksiz hale getirmişti beni..
Fakat kabullenemiyordum. Kafasına göre beni kırıp, sonra da gelip öpüp, sarılamazdı.
İçimdeki hırs gün yüzüne çıkarken ellerim arasında kalan ellerini ittirip bedenini de ittiremeye çalıştım.
"Jimin.." boğuk çıkan sesimle beraber sertçe yapıştı dudaklarıma. O bu kadar istekliyken bedenim engelleyemiyordu etkilenmeyi.
Sertçe hareket ettirip doyasıya öpmeye başladı. Fakat karşılık vermemede kararlıydım. Tamam, uke falan değildim ama kendimi ağırdan almam gerekiyordu.
"Öpmeyi kes." sık nefeslerim arasında fısıldadım. Kısık bakışları gözlerimi, yüzümü, ardından boynumu turlamaya başladığında sertçe dudaklarını ısırıp boynuma yöneldi bu sefer. Dişlerini geçirip derimi emmeye ve dudaklarıyla ezmeye başladı.
Ellerimi başına getirip bastırmamak için duvara yaslamıştım ikisini de. Fakat sinirim, öfkem ve kırgınlığımdan çok haz alıyordum bu durumdan. Evet kendimden nefret ediyorum bu yüzden.
Dudakları boynumu turlayıp sağ tarafına öpücükler bırakırken, gömleğimin açık bıraktığı göğsüme yönelmeye başlıyordu. Dilini göğüs kafesimin tam ortasında hissettiğimde, dudaklarımı dişlemiş ve kaşlarımı çatmıştım.
"Ihm..- Kes öpmeyi!" tekrar yukarı çıkan başını zorlukla bedenimden ayırdığımda baygın bakışlarına aynı bakışlarla karşılık veriyordum.
"Hoşuna.. gitmedi mi?" bir eli yanağımı okşarken, diğer eli ise pantolonumun kemerinde dolanıyordu. Yüzü ise hep yaptığı gibi, yakınımdaydı.
Başım duvarda yaslıyken ona bakıyordum ve bakışları sürekli dudaklarımda dolaşıp dudaklarını ırısırken aynı zamanda kaşlarını çatıyordu.
"Amacın ne senin?" derin bir nefes alıp toparlandığımda, boğuk çıkan sesimle konuştum tekrar. Karnımda dolaşan ellerini bedenimden zorlukla uzaklaştırırken, kaşlarımı çatmış yüzüne sorgulayarak bakıyordum.
"Ben.." gergince elini ensesine atıp konuşmaya çalıştığında ciddiliğimi bozmayarak ona bakmaya devam ediyordum.
"B-Ben sizi.. seviyorum." korkak bakışları gözlerime bir cesaretle baktığında, duyduklarımla tek kaşım havalanmıştı.
"Sen, ne?" aniden yüzüme yaklaşıp bedenini bana bastırdığında derin bir nefes aldım. Kahretsin ki az önceki dokunuşlarından fena halde tahrik olmuştum.
"Seni seviyorum, hayal edemeyeceğin kadar seviyorum hemde." tekrar dudaklarıma yapışıp az önceki gibi sertçe öpmeye başladığında şaşırmıştım.
Hangi ara beni sevmeye başlamıştı?!
Dün bir, bugün iki Park Jimin.
Hangi ara?!
Göğsünden ittirip yerlerimizi değiştirip bu seferde onun duvara yaslı kalmasını sağladığımda alayla kıkırdadım.
"Ne o? Park Chanyeol senden sıkıldı mı? Ya da sen ondan sıkıldın?" mahçup bir şekilde kaşlarını çatıp bir elini yanağımda ve boynumda gezdirmeye başladığında ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sexy Photographer °jikook
Fanfiction❝ Jeon Jungkook, kameralara aşıktı, Park Jimin'i görene kadar. ❞