"Yaah, abime bakın. Ne kadar da iyi.." Jihyun'un hayretler içinde mırıldanmasıyla sessizce kıkırdadım. Abisine hayran olmuştu ilk günden.
Tek gözümü kapatarak önümdeki güzelliği çekmeye devam ederken arada bir bana göz kırpmasıyla sırıtmadan edemiyordum.
Tanrım, yaramaz bir kediydi o.
Ve hâlâ bu hâllerine alışamıyordum.
Evlenmemize bir kaç gün kalsa bile onun bu arsız hâlleri beni ilk günki gibi deli ediyordu.
Jihyun ise ameliyat olduktan iki ay sonra toparlanmıştı. Kilo almış ve rengi yerine gelmişti tekrar. Artık sağlıklı bir bireydi bizim gibi. Buna cidden seviniyordum. Çünkü Jimin Jihyun'u böyle mutlu görünce mutlu oluyordu. Ve bu da beni mutlu ediyordu.
Böyle karmaşık bir durum. Fakat güzeldi.
Bir kaç tane daha çekindikten sonra doğrularak saçlarımı geriye doğru taradım. Jimin de yorulmuş gibi hemen kenardaki yüksek tabureye oturmuştu.
"Hyung, sen cidden çok iyisin. Tam bir profesyonel!" su şişesini elime alarak içerken Jimin'e kaçamak bir bakış atmıştım. Jihyun'un ona ettiği iltifatlar dolgun dudaklarında öyle güzel bir gülümseme yaratmıştı ki, cennetin çizgileri saklıydı kıvrımlarında.
"Eh, uzun zamandır bu işteyim Jihyun, olsun o kadar.." Bakışlarım hâlâ üzerindeyken tekrar bana baktığında, gözlerindeki o yaramaz pırıltıyı yakalamıştım. Dudağını hafifçe ıslatıp kenarını dişlediğinde yine o yaramaz kediye dönüşmüştü.
Hem de insan içinde.
Tanrım..
Becerilesiydi.
Dilim istemsizce yanak içimi tutlarken ona çıkışı göstererek kapıya ilerlemeye başladım.
"Ah, ben makyajımı tazelettirip geleceğim Jihyun. Bekle burada."
Mesajı almış gibi hemen kardeşine beyaz bir yalan uydurduğunda sırıttım ve stüdyodan çıktıktan sonra Jimin'in dinlenme odası girdim. Aynadan kendime bakarak çeki düzen verirken kapı açılıp hızla kapandığında tekrar sırıtmıştım. Arkamı dönerek yüzündeki heyecanlı ifadeyle beni izleyen bedene ilerledim.
Belinin iki yanından kavrayarak kendime çektikten sonra bir şey söylemesine izin vermeden dudaklarımızı birleştirmiştim.
Elleri göğsüme gelerek gömleğimi küçük avuçları arasına aldığında, benim ellerim de çıkık kalçasına inerek avuçlamıştı.
"M-mh." titrek bir mırıltı çıkardığında gülümseyerek geri çekildim. Hiç bir tereddütte bulunmadan bedenini bana yaslamıştı. Bu hâlini seviyordum.
Gülümseyişime kırmızı dudaklarını kıvırarak karşılık verdiğinde keyifle her mimiğini izliyordum. Fazlasıyla güzeldi. Ve ben ona bakmaya doyamıyordum.
"Özledin mi beni?" kısık bir sesle konuştuğunda ellerim kalçasında aşağı yukarı hareket ediyordu. Arada bir sıkıyor, yoğuruyordum. Bu da onun dudaklarının aralanmasına neden oluyordu.
"Sence Park Jimin? Ah, pardon. Jeon Jimin." muzip bir şekilde sırıttıktan sonra parmaklarım usulca tişörtünün eteklerini kaldırıp çıplak belini okşamaya başlamıştı.
"Hmm.. Bilemiyorum. Özlememişsindir." flörtöz bir şekilde konuştuktan sonra törpülü tırnaklarıyla uğraşmaya başladı. Dolgun dudakları başını eğdiği için büzülmüştü.
"Emin misin?" belindeki ellerim pantolonu ve iç çamaşırından içeri kayarak usulca çıplak kalçasını avuçlamıştı.
Sıcak avuçlarımı hissettiğinde gözleri kapanmış ve dudakları tekrar aralanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sexy Photographer °jikook
Fanfiction❝ Jeon Jungkook, kameralara aşıktı, Park Jimin'i görene kadar. ❞