Küçücük bir dokunuşundan bile aldığım hazzı tarif edemiyordum. Jimin'in, o rüyalarımı süsleyen dolgun dudakları aklımı başımdan almıştı adeta.
Onu öpmemle beraber bir kaç dakika boyunca tepkisiz kalmıştı. Sanırım böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordu, ki ben de beklemiyordum.
Bu benim için inanılmaz büyük bir cesaretti. Daha dün ona, onu sevdiğimi bile söylemeye korkarken bugün öpüyordum.
Küçük iki el büyük göğsümde yerini aldığında başımı ona daha çok bastırdım. Dudaklarımızı ayırmak istemiyordum.
Hatta daha fazlasını yapıp alt dudağını esir almıştım. Ah, ona burda, şu anda sahip olmak için nelerimi vermezdim ki?
Ama maalesef ki bunların hepsi bir hayal olabilirdi. Çünkü önce onun da bana karşı birşeyler hissetmesini sağlamam gerekiyordu.
"B-bay Jeon-" zorlukla konuşmasına karşın dudaklarımı hareket ettirip susmasını sağladım. Bu anı bozmak istemiyordum çünkü.
Alt dudağıyla ilgilenmeye devam ederken, belinden tutup koltuğa benimle birlikte boyluca uzanmasını sağladım.
"Jimin.." nefes nefes dudaklarına fısıldadım. Tarifi imkansız bir andı bu. Onu bu şekilde hissetmek mükemmeldi. Bütün vücudumun yeniden doğmasını sağlamıştı sanki.
Beynim pelte olmuş, Park Jimin'in etkisi altında eziliyordum. Belini sıkan ellerim tir tir titriyordu. Nefeslerim de beraberinde titrek bir hal almıştı.
Kaç dakikadır o dolgun dudaklara saldırdığımı bilmiyordum fakat onun bana karşılık vermemesi, içimde bir şeylerin nefesimi tıkmasına neden olmuştu.
Bunu düşünmemle beraber küçük elleri beni itmişti. Ben de daha fazla zorlamak istemediğim için şimdilik onu serbest bırakmıştım.
Dudaklarımız ayrıldığında beklentili bakışlarımla siyah, kızgın kürelerine baktım. Uzandığı koltuktan benimle beraber doğrulup hızla ayağa kalktı ve bana döndü.
Dudaklarım kıvrılmaya başlarken onun bana doğru uzattığı işaret parmağıyla söyleceği şeyi bekliyordum. Birkaç kez kırmızı ve şişmiş dudakları aralansa da tekrar kapanmış ve tıslayarak odayı terk etmişti.
Tanrım! Resmen dili tutulmuştu.
Eh, bu da bir Jeon cazibesiydi. Bir zahmet o kadarı da olsun, değil mi?
Düşüncelerimle birlikte sırıtmam sönmüş, gözlerimi devirmekle yetinmiştim. Şimdilik dudaklarımdaki tadı daha iyi alabilmek için dilimle yalamıştım.
Artık evime gidip Jimin'in porno şirketinde çektiğim şaheseri çekimlere bakıp biraz coşmak istiyordum.
Ah, neden olmasın?
Tamam, cidden kötü bir adamım, kabul ediyorum.
Her neyse.
***
"Hyung, sanırım bu gece orda kalacağım. Bana ihtiyacı olabilir. Yalnız bırakmak istemiyorum." şirketten çıkacağım sırada duyduğum tanıdık ince sesle durup camdan görünen simayı izledim bir süre.
"Hayır, şimdilik bir sorun yok." sanırım yine Jin hyung ile konuşuyordu çünkü hyung diye tabir ettiği kişi o olmalıydı.
"Tamam, görüşürüz." telefonu alıp kapatıktan sonra hızlı adımlarla yürümeye başlıyordu. Nereye gideceğini ciddi anlamda merak etmiştim ve ben bir şeyi merak ettiysem peşini bırakmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sexy Photographer °jikook
Fanfic❝ Jeon Jungkook, kameralara aşıktı, Park Jimin'i görene kadar. ❞