Yanaklarını ıslatan soğuk yaşlarına götürdüm parmaklarımı. Konuşmak istese de yapamamış, o hayranı olduğum gözlerini doldurmuştu karşımda. Ona öylece bakıp, ağlayışını izlemek zor gelmişti bana.
Bu yüzden, hiç düşünmeden kollarım arasına aldım narin bedenini. Karşı çıkacak gücü kalmamış, küçük yumruklarıyla gömleğimi sıkmaya başlamıştı.
Dayanamayıp yumuşak saçlarına öpücükler bıraktım. Daha sıkı sardım bedenini. Hiç bırakmak istemiyormuş gibi kavradım belini. Sarsılarak ağlamaya devam etmişti göğsümde.
Tabii benim kalbim dayanır mı?
Sıkıştırdı göğsümü acıyla. Titrek nefesler almama neden oldu. Her ne kadar ağlamamak için zorlasam da kendimi, olmamıştı. Gömleğimi acıyla sıkan bedeni hissettikçe, benimde gözlerim dolmuştu.
Dayanamazdım ki ben ona. Güzel yanaklarını ıslatan gözyaşlarına dayanamazdım ki.
"Geçti Jimin, geçti. Sakin ol." derin bir nefes aldı söylediklerimden sonra.
"Hiçbir şeyin geçtiği yok. Kardeşim orda o hastalıkla pençeleşirken, hiçbir şeyin geçtiği yok." derin bir nefes aldım bende. Elimi saçlarına çıkarıp okşamaya başladım yavaş yavaş.
"Güçlü ol, onun iyileşmesi için dua edelim. Tanrı bize bağışlasın onu." kollarını sırtımdan ayırıp yavaşça doğruldu yerinde. Ardından ıslak yanaklarını ve kirpiklerini sildi hızla.
Boğazını temizledikten sonra yanındaki suyu alıp içmeye başladı."Öyle yapıyorum. Her gün, her gece. Her hafta kiliseye gidip ona dualar ediyorum." çatallaşmış sesiyle konuşmaya başladığında bende boğazımı temizleyip, ıslak yanaklarıma götürdüm ellerimi.
Yüzüme giden ellerimi izlediğinde ağladığımı fark etmiş, şaşkınlıkla dudaklarını aralamıştı.
"S-siz neden ağladınız?"
'Neden olacak, sevdiğim insan karşımda acısıyla başa çıkarken gülecek değilim ya!' demek isterdim. Ama yine de susturdum, 'Jimin' diye bağıran kalbimi.
"Ben.. Aklıma bir şey geldi. O yüzden ağlama isteğimi engelleyemedim." boğuk çıkan sesimle mırıldandıktan sonra pot kırmamak adına hızlı hareketlerle ayaklanırken, ıslak yanaklarımı silmeye devam ettim.
"Neyse, ben gideyim. Sen de hazırlan, birazdan çekime başlarız." küçük bir tebessüm bırakıp dışarı çıktığımda, özgür kalmış bir mahkum gibi sevinmeye başlamıştım. Eğer ona sarılı halde durmaya devam etseydim, hiç bırakmazdım. Sımsıkı sarmaya ve kokusunu ciğerlerime işlemeye devam ederdim.
***
-Bundan sonrasını medyayla okursanız daha güzel olur ;)-
"Biliyorum hyung."
"..Tamam, dikkatli olurum." soyunma odasının yarı açık kalmış kapısından duyduğum sesle adımlarımı durmuştum. Fakat kesilen sesi duyduğumda, hızlı adımlarla boş koridoru geçip bir köşeye sindim.
Ben bu çocuğu bu saatten sonra takip etmezsem rahat etmezdim. Yine o adamın yanına gidiyordu, biliyordum. Bu yüzden hızlı adımlarla arabama ulaşıp, yine aynı şekilde küçük bedeni beklemeye başlamıştım.
Ritim alan ayağımı durdurmaya çalışsam da, gerginliğim izin vermeyip daha fazla sallanmasına neden oluyordu.
Acaba yine içip sarhoş mu olacaklardı?
Hep içip sarhoş olduktan sonra kendi evlerine mi gideceklerdi yine?
Ya daha da ilerisini yaparlarsa? Ya birlikte olurlarsa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sexy Photographer °jikook
Fanfic❝ Jeon Jungkook, kameralara aşıktı, Park Jimin'i görene kadar. ❞