"Ee Jungkook, daha daha nasılsın? Anlaşılan şehir sana yaramış."
Ciddi anlamda artık sinirlenmeye başlamıştım. Şu kızın sabahtan beri yapışık ikizimmiş gibi davranması sakin olmamı engelliyordu. Bir kızda hiç mi gurur olmazdı?
Bu kız engel tanımıyordu ki!
"Normal insanlar gibi yaşıyoruz işte Yoon Su, pek farklı bir şey yok anlayacağın." soğuk bir ses tonuyla konuşutıktan sonra önümdeki pastaya çatalımı daldırıp, ağzıma büyük bir lokma aldığımda Yoon Su'nun ağzından sular akıyor olduğunu fark etmiştim.
Bu kız annesinden de beter çıkmıştı tanrı aşkına!
"Jimin oppa, kaç yaşındasın?" karşımda oturan ikiliden duyduğum seslerle başımı hızla kaldırıp onlara baktım.
Bu Haneul denen bücür de ablasına çekmişti anlaşılan.
Jimin gelen soruyla biraz gerilse de, derin bir nefes alıp bakışlarını benimkilerle buluşturduktan sonra sırıtıp, yanındaki kıza döndü.
Hayır Jimin, hayır!
"Oh, ben yirmi iki yaşındayım. Sen?" sinirden kasılan çenem ve elimin arasında sıkışıp kalan çatal umrumda bile değildi şu an.
"Ben de on yedi yaşındayım. Bence aramızda pek bir fark da yok. Hem, ben de olgun biriyimdir zaten." gözlerimi devirerek masanın altından Jimin'in aykalarına vurdum gizlice.
Alaylı bakışlarla bana bakıp dudaklarını umursamazca aralamıştı.
"Bence de. Çok iyi bir ikili olabiliriz, ha?" o hastası olduğum en tatlı gülümsemelerinden birini o bücüre gösterdikten sonra çikolatalı pastasından bir lokma almıştı.
Derin bir nefes alıp sürekli beni izlemekle meşgul olan Yoon Su'ya baktım.
"Yoon Su, bana su getirir misin?" hemen gözlerini açıp gülümsedikten sonra başını salladı ve ayağa kalkıp koşar adımlarla aşağıya, mutfağa indi Yoon Su.
Bundan yararlanıp Jimin'e döndüğümde, Haneul bücürüyle koyu bir sohbete daldığını görmüştüm.
Sinirden masayı devirmek istesem de, kendimi tutmayı başarıp pastamı yemeye devam ettim.
Ta ki, bacak arama yerleşen soğuk ayağı hissedene kadar.
Soluğum kesilirken masa örtüsünü kimse görmeden açıp neler döndüğüne baktığımda, Jimin'in küçük ve çıplak ayağının tam da penisime baskı yaptığını fark etmiştim. Sertçe yutkunup derin nefesler almaya çalışırken bu sefer ayağıyla yuvarlak halkalar çizecek şekile yavaşça bana sürttüğünü hissediyordum.
"Evet, okulumuz cidden iyi ve ben de derslerimde fazlasıyla başarılıyım." egosuna ego katmak için saçlarını arkaya savurarak konuşmuştu Haneul.
Onlar hiç bir şey olmamış gibi sohbet ederken ben küçüğümle eziyet görüyordum.
Öksürerek Jimin'i durdurmaya çalışsam da, ayağını bana daha çok bastırmış ve aynı hareketleri tüm yavaşlığıyla devam etmişti.
"Biraz büyük bir bardakta getirdim ama umarım sorun olmaz." yanıbaşımda duyduğum sesle yerimden sıçrarken, kafamın üzerinde duran bardaktaki suyun üzerime dökülmesi bir olmuştu.
Soğuk suyla irkilen bedenim daha da savrulurken tıslayarak, Jimin'in ayağının bacak aramdan çekilmesini sağlayacak şekilde ayağa kalmıştım.
Hem sertleşmiş, hem de ıslanmıştım!
"Aman tanrım! Ben çok özür dilerim, sen birden hareket edince dökü-"
"Tamam, sorun yok." üzerimdeki tişörtü vücudumdan kaldırıp, üşümemi engellerken Jimin'e döndüm.
"Jimin, canım arkadaşım benim. Bavulumuzu sen hazırladın ya, neyin nerde olduğunu çok iyi biliyorsun. Düş önüme de tişört falan ver bana." dişlerimin arasından tıslayarak konuşup, Jimin'in bir cevap vermesini beklemeden arka tarafta kalan odamıza doğru hızlı adımlarla ilerledim.
Odaya girdikten sonra tişörtümü çıkarıp yere fırlattıkfan sonra gri eşorfmanımı da yerle buluşturup, sadece boxerla beklemeye başladım sevgili flörtöz sevgilimi.
Bir kaç saniye sonra odaya soğuk bir ifadeyle giriş yaptığında, kapıya doğru ilerleyip kilitledim ve içeri giren bedeni odanın duvarına başlayarak üzerine yaslandım.
"Sen beni kıskançlıktan katil etmeye mi çalışıyorsun?" yüzüne tısladığımda sinirle bana bakmıştı.
"Sana ne demeli Jungkook bey?! Sabahtan beri ne bok yemeye o şıllık yanından ayrılmıyor, söylesene?!" sinirden kızaran yüzünü görünce derin bir nefes alıp cevap verdim.
"Benim senden başkasını gördüğüm mü var ulan?! Hala gelmiş o kız için bana hesap mı soruyorsun? Asıl gözlerimin içine baka baka o bücürle oynaşıp masanın altından da bana oynayan sensin!" kelimelerimi kontrol edemiyordum ve sinirim ciddi anlamda bozulmuştu. Bir süre boyunca da sakin olabileceğimi sanmıyordum.
"Ne yapayım, ben de sinirden öyle yaptım! Sen de oturduğun yerden hem kıskançlıktan hemde azmaktan kudur istedim!"
"Ne kadar masum bir intikam öyle." alınlarımız birbirine yaslıyken, gözlerimiz, birbirine saldıracak iki kurt gibi bakıyordu. Birbirine aşık ama sinirli iki kurt.
"O kızı kendinden uzak tutsaydın, bende bu kadar sinirlenmezdim tamam mı?!" başını başka yöne çevirirken sinirli bir ifade takınıp, kollarını göğsünde birleştirdi Jimin.
Sakinleşmeye başladığımı anladığımda ise bana göz kırpan dolgun ve sinirden büzülmüş dudaklarına büyük bir açlıkla yapışmıştım.
Zaten sertleşmiştim, daha fazla dayanamazdım ona.
Daha dün gece deli gibi sevişmemize rağmen, ona bir türlü doyamıyordum.
Her yerde ona dokunmak istiyordum, her saat ona sahip olmak ve vücuduna, bana ait derin izler bırakmak istiyordum.
Başkalarına karşı Jungkook'un daimi sevgilisiyim diye bağıran izler bırakmak istiyordum boynuna.
Onu her yerde, her zaman istiyordum.
Büyük ve bol dişlemeli bir öpüşmenin ardından ayırdım dudaklarımızı. Eğer biraz daha oyalanırsak, dikkat çekerdik.
"Senden başkasını görmez bu gözler Jimin. Ben, senden başkalarına körüm."
Final yakın beyler...
SEVİNÇTEN HAVAYA UÇUYORUM ÇÜNKÜ BU FİCLE BİRLİKTE TAM 4 FİCİM FİNAL YAPMIŞ OLACAK. AĞAĞĞĞAĞAĞAĞAĞA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sexy Photographer °jikook
Fanfic❝ Jeon Jungkook, kameralara aşıktı, Park Jimin'i görene kadar. ❞