"Jungkook biri görecek, dur." sabaha doğru, gördüğüm Jimin'li ıslak rüyalardan sonra uynadığımda, yine her zamanki gibi ciddi derecede tahrik olmuştum.
Evet, bıktım dediğinizi duyar gibiyim ama elimde değil tamam mı?! O kişi Jimin ise, her dakika küçüğümle uğraşırım ben!
En azından soğuk bir su içip sakinleşmek adına mutfağa gideceğim sırada, Jimin'in koridorda yürürken yakalamıştım.
Kısa ve bacaklarına yapışan bir şort ve askılı bir atlet giyinmişti.
Sizce bu görüntüye karşı sakinleşebilir miydim?
Siz olsanız ne yapardınız,
O mükemmel sıkı kalçaları görünce?
"Rüyalarımda bile rahat bırakmıyorsun küçüğümü.. Ben seninle.. ne yapacağım?" boynuna gömülüyken yorgunca mırıldandım.
Jimin sesli bir şekilde nefes alıp veriyordu ve bu haline dayanamıyordım.
"Tanrım, lanet olası bir sapıksın Jungkook. Şu biberin iki dakika rahat dursa keşke!" sessizce tıslayıp, çaresiz bir şekilde beni itmeye çalışan küçük ellerine karşı kıkırdayıp, boynuna ıslak öpücükler bırakmaya devam ediyordum.
Sabahın sekizinde yiyişmemiz normal miydi?
Ya da benim Jimin'i yemem?
"Ihm.. yeter, beni de düşün sevgilim. Burda sadece sen etkilenmiyorsun. Bende de küçük Jimin var!" tahrik olmuş sesi fısıltıyla kulağıma dolduğunda, umursamayıp sıkı kalçalarını yoğurmaya başlamıştım.
Tanrım, kalçaları benim için bir hediyeydi adeta.
Arada beyaz teninde kaybolan boğuk iniltilerim, sessiz evi inletiyordu. Annem zaten markete gitmişti ve Jeonsan da okuldaydı. Yani bir süreliğine rahattık.
"Annem markete gitti bebeğim, rahat ol."
"Nerden b-biliyorsun?" nefes nefese kollarıma tutunurken dudağımı ısırmadan edemiyordum..
"Dün akşam söylemişti annem." boynuna bıraktığım morluk izlerinin üstüne öpücükler bırakırken, Jimin'in sakinleştiğini fark etmiştim.
"Jungkook? Jimin?" öpücüklerim arasında duyduğum tanıdık sesle gözlerim kocaman açılırken hızla geri çekilip, merdivenlerin başında bize şaşkınca bakan anneme baktım.
"B-b-bayan Jeon?!" Jimin şok olmuşcasına çığırdığında korkak bakışlarını bana çevirmişti.
"A-anne?"
"Pekala..." saçlarını geriye savurup bakışlarını bizden çekip derin nefeslerini almaya başladı annem.
Ben ve Jimin ise ne diyeceğimizi bilemeyerek öylece anneme bakıyorduk. Jimin korkudan elini kasılmış kollarıma götürmüştü.
"Aşağıya inin, sanırım konuşmanın vakti geldi." dediklerine bir anlam yüklemek gerekirse.. Jimin ve benim aramızda bir şey olduğunu anlamıştı?
Annemin adımları aşağıya inerken alt dudağım dişlerimin arasında kalmıştı.
"N-ne olacak şimdi?" Jimin'in korkudan titreyen konuşmasıyla sakince ona dönüp, yüzünü ellerin arasına aldım.
"Bir şey olduğu yok. Zamanı geldi." sakinleşmesi adına alnına nazik bir öpücük kondurdum.
-
Jimin üstüne bir şeyler geçirip benimle birlikte aşağıya indiğinde annemin mutfakta bir şeyler yaptığını görmüştüm.
Bu sakin hallerine şaşırsam da annemi tanırdım. Birden bire parlayan ve kolay kolay sinirlenen bir insan değildi. Ama yine de şaşkındım.
Jimin arkamdan küçük kediler gibi beni takip ederken beraber mutfağa girdiğimizde, annem bizi fark etmiş gibi -sanırım kahve yapmıştı- kupa bardaklarını doldurmaya başladığında, bu gergin ortama kahvenin iyi gideceğini düşünmüştüm.
"Oturun bakalım." bir tepsiye koyduğu kahveleri mutfaktaki masaya koyduğunda gergince oturmuştuk. Annem tezgahta arkası dönük bir şekilde bir kaç saniye durduktan sonra derin bir nefes alıp, yanımıza geldi ve normal bir ifadeyle ben ve Jimin'in üzerinde gezdirmeye başladı gözlerini.
"Dinliyorum." kahve bardağını eline alıp bir yudum aldığında Jimin'le aramızda bir bakışma geçmiş ve ben konuşmaya başlamıştım.
"Biz.. Jimin'le birlikteyiz. Yeni olduğu için size söylemedim ama bir kaç gün içinde söyleyecektim. Sadece doğru zamanı kolluyorduk ikimiz de." annemin üzerimdeki bakışlarından kaçınıp kahvemden yudumlarken, henüz elimi yüzümü bile yıkamadığım aklıma gelmişti.
"Oğlum, ne zamandan beri böylesin?" hala şaşkınlığını koruyan annemin konuşmasıyla kaşlarım anlamsızca çatılmıştı.
"Nasılım?"
"Erkeklere ilgin olduğunu hiç bilmiyordum." Jimin'e kaçamak bir bakış atarken, Jimin başını önüne eğmiş kahvesinden yudum bile almıyordu.
"Erkeklere ilgim yoktu zaten, kadınlara da. Sadece kalbimi alt üst eden bir insan arıyordum. Ve o kişi de Jimin." ciddi bir ifadeyle anneme kararlığımı gösterdiğimde, annem kaşlarını kaldırarak başını sallamıştı.
"Anladım. İlişkiniz.. ciddi mi?" Jimin bir anlığına bana baktığında aynı ciddiyetle başımı salladım.
"Evet, eğer Jimin'in kardeşi de iyileşirse bir an önce evlenmeyi düşünüyoruz anne." annem duyduklarıyla şaşkınca bize bakarken kıkırdadı.
"Oh, bunu beklemiyordum."
Annemin bu sakin haline karşı derin bir nefes alıp asıl soruyu sordum."Ah,.. aslında biz tepkinizin olumlu olacağını düşünmüyorduk. Doğrusu şu an sakin olmana şaşırdım anne. Bilirsin, bazı aileler bu duruma pek olumlu bakmıyor." uzun bir şekilde konuştuktan sonra beklentiyle anneme baktım.
Annem yüzündeki tebessümle ben ve Jimin'e baktığında içim rahatlamıştı aslında.
"Olumsuz bir tepki versem bile, bu senin Jimin'i gerçekten seviyor olduğunu değiştirmeyecek Jungkook. Hem.. bunca yıldır çalışıp ailene katkıda bulunuyorsun. Eğer sen mutluysan, seni destekleriz elbette." duyduğum cümlelerle gülümsememi engelleyememiştim.
"P-peki ya babam?"
"Ah, o sizi çoktan fark etmiş ve bana söylemişti. Aslında kabullenemem diyordu ama onu ikna ettim. Siz her ne kadar gizli saklı birbirinize gülümseseniz de fazlasıyla belli ediyorsunuz. Hele ki Yoon Su ve kardeşi yüzünden ettiğiniz kavgayı saymıyorum." şaşkınlık ve kahkaha karışımı bir ses çıkardığımda, ne soracağımı düşündüm önce.
"Babam.. bizi kabullendi mi yani? Ve sen bizi nasıl duydun? Etraf çok gürültülüydü o gün." annem kıkırdayıp ikimize baktı tekrar.
"O kadar tatlı tartışıyordunuz ki.." bu sefer kahkaha atıp Jimin'e bakmıştı.
"Hele ki Jimin." Jimin şaşkınlıkla anneme bakmıştı.
Tanrım şimdiden anlaşmaya başlamışlardı. Buna seviniyordum, hem de çok.
"Anne, Jimin'i sevdin mi?" anneme keyifle sorduğumda kahkahasını durdurarak başını sallayıp Jimin'e bakmıştı. Jimin ise utançla yere bakıyordu. Tanrım küçük bir çocuk gibiydi.
Sevgilim çok tatlı biri!
"Doğrusunu söylemek gerekirse, sevgilin çok feminen. Şu pürüzsüz yüzüne bak. Benim bile yüzümde daima sinir bozucu lekeler olur!" kıkırdayarak Jimin'in pürüzsüz yüzüne dokundum. Kaşlarını çatarak utançla bana bakmıştı. Bu haline tekrar kıkırdadım.
"Anne, bilmiyorsun fakat Jimin çok utangaç biri. Şu an bile utançtan ağzını açamıyor." alayla konuştuğumda annem gülümseyerek Jimin'in saçlarını okşadı.
"Ben onunla konuşurum sonra rahat rahat. Hep senin yüzünden utanıyor o." bana bakıp göz kırptığında bu sefer utanan kişi ben olmuş, gülen kişi de Jimin olmuştu.
*korkarak fısıldar*
"Final yakında.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sexy Photographer °jikook
Fanfic❝ Jeon Jungkook, kameralara aşıktı, Park Jimin'i görene kadar. ❞