Genç adam Smyrna'ye geldiğinden beri kendine tahsis edilmiş bu odaya girerken ilk defa bu denli gergindi. Hilal'in içeride olduğu düşüncesini kafasından def etmeye çalışıyordu mamafih içindeki akılcı tarafı az sonra o kızı içeride göreceğini ve bu def etme çabasının beyhude olduğunu anlatmaya çalışıyordu kendisine.Yavaşça yutkundu. Sanki adem elması aşağıya inip sonra tekrar yukarı çıktığında, cevher-i ruhu (ruh denen özü) rahatlıyordu. Kapıyı yavaşça açtı Leon. Geçen sefer Albay içerideyken kapıyı çalmıştı lakin şimdi çalmadan açtı kapıyı. Kızdı kendinde. Bir genç kızın bulunduğu odaya böyle çat kapı girilir miydi hiç? Ne olursa olsun önce izin istemeliydi. Kadınları incitmekten hiç haz etmez aksine hep kaçınırdı Leon. Ama artık kapıyı açmış bulunduğundan yavaşça girdi içeriye. Bu halde bile, kendisine kızmakla geri kalmıyordu. "Ahmak Leon, bu mu nezaket? Miteran sana bunu mu öğretti?" ardından başını iki yana salladı ve içeri girip kapıyı kapattı.
Yatağına doğru döndüğünde Hilal yatağın üzerine kabarık mavi elbisesiyle uzanmış, hafif hafif iç çekiyordu. Kızın bu hali onun canını acıtmıştı. Halbuki Hilal nasıl göremezdi Leon'un gözlerini? Hilal'in rızası olmadan ona dokunmak isteyecek bir adam mıydı Leon? İçten içe darıldı böyle düşünen kıza. Birbirlerini fazla tanımasalar da mapusta konuşmaları, Leon'un Hilal'e yardım edişi az da olsa yıkmış olmalıydı birbirlerine karşı olan yargılarını.
Hele hele o merhem sürme olayı Leon için ilkti. İlk kez zarar görmüş birine ilaçlı, merhemli tedavide bulunmuştu. Aslında ne yapacağını bilmiyordu tek bildiği annesinden öğrendiği kadarıyla merhem sürüp sıkı sıkı sarmak olduğuydu, o da öyle yapmıştı zaten. Gözleri Hilal'İn bileğine gittiğinde izlerin silikleştiğini gördü. Bu yüzündeki tebessüme vesile olmuştu işte.
Ardından Leon Hilal'in de yorgun olduğunu düşünerek yavaşça yatağın üzerine doğal olarak Hilal'in üzerine eğildi. "Lütfen bana dokunma!" dediğinde Hilal titreyen ve kısılmış sesiyle, Leon afalladı. Genç adam Hilal'in onu yanlış yorumlamasına bir kez daha bozularak biraz daha eğildi ve yastığını aldı. Eğildiği sırada genç kızın iç çekişi sarmıştı bütün odayı. Leon onu ağlama diye teselli etmek istedi fakat şimdi eğer üzerine giderse boş yere huzursuzluk çıkacaktı.
Leon'un vücudu uzaklaşırken Hilal'in mavi gözleri genç adamın gözlerine baktı. İçinde bir yerlerde gülümsemek isteyen tarafı vardı kızın. 'Bak, Leon güvenilecek bir adam!' diye haykıran tarafı vardı. Lakin bu bir haftadır o kadar çok ağlamıştı ki, yüz kaslarını hareket ettirecek kuvveti bulamıyordu kendinde.
Leon kızın mavi gözlerine kenetledi gözlerini. Gözleri bi-candı (ruhsuzdu) adeta. Yüzü ağlamaktan şişmişti. Hatta sadece şişmekle kalmamış bir de tüm yüzü kızarmıştı. Leon daha fazla kızın iç parçalayıcı halde olan yüzüne bakmak istemedi. Yastığı elinde ufak divana yürüdü. "İyi geceler, Hilal." diye konuştu Leon. Sesindeki gücenmişlik yerli yerindeydi. Leon insan yemiyordu ki! Bu kız neden bu kadar bitap haldeydi?
'Özgürlüğü bir nevi de olsa kısıtlandığı için, evlendiği için, Yunan konağında olduğu için, bir isyancı olarak bir işgalciyle aynı odayı paylaştığı için...' Leon'un düşünceleri ağırlık yaptı zihnine. Zor bir gün geçirmişti ve divan çok rahatsızdı. Buna rağmen genç adam bunu düşünemeyecek kadar yorgundu. Boyunun sığmadığı divanda iki büklüm bir şekilde uyuyakaldı.
Hilal ise dolu ama artık yaş akıtmayı kesmiş olan gözleriyle Leon'u izledi bir süre. Nefes alış seslerini dinledi genç adamın. Ağlamaktan şişen gözleri yüzünden daha fazla da direnemedi uykuya. Gecenin sonunda iki genç, üzerilerini bile değiştirmeden uyuyakaldılar.
*
Hilal uyandığında çalışma masasında bir karaltı gördü. Leon üniforması ile oturmuş, bir şeyler karalıyordu. "Kim bilir yine nasıl hainlikler planlıyor." Diye geçirdi içinden Hilal. Genç adama bir insan olarak güveniyordu. Leon'a güveniyordu lakin Teğmen Leon'a güvenemiyordu. Hasan abisini vuran Teğmen Leon'a güvenemiyordu. Derin bir nefes aldı ve acıyan gözlerini ovuşturdu elleriyle. Ardından yavaşça yataktan kalktı. "Leon, arkanı dönmesen olur mu?" diye kısık bir sesle konuştu genç kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞRÂZ
Fanfiction"Ne fark eder? Ha boynuma urgan geçmiş, ha parmağıma yüzük... ikisi de hayatımın ellerimden akıp gitmesine sebebiyet veriyor. Bu yolun bir çıkışı yok, teğmen. Her iki hususta da, ben zaten ölüyüm."