Leon yıllardır yapmaya alışkın olduğu gibi erkenden uyanmış, yatağında yan dönmüş bir vaziyette izliyordu eşini. Gül yüzünü inceleyip değişimleri gördükçe gülümsüyordu. Hilal onun yanında büyümüştü. Birlikte büyümüşlerdi. Olgunlaşmışlardı. Bir devrin kapanıp bambaşka bir devrin başlamasına tanıklık etmişlerdi. Osmanlıyı tarihin tozlu sayfalarına katarken Türkiye Cumhuriyetinin yeni ve cıvıl cıvıl olan enerjisine ayak uydurmaya çabalamışlardı. Bu uğurda kayıplar vermişlerdi lakin, Halit İkbal ve Andreas Zackis'in ilk yazdıkları yazılarında da belirttiği gibi; onlar bu savaşı durdurmuştu!
Cumhuriyet balosundan önceki gün olduğundan sokaklar cıvıl cıvıldı. Kimileri kendilerini şimdiden balonun efsununa kaptırmış sokaklarda bağırarak hayalindeki elbiseyi tasvir ediyordu. Bazı İzmir beyefendileri balo için bir eş bulma umuduyla sokaklarda davetkar gözlerle geziniyordu. Leon, Hilal ve onların güzel mi güzel kızı da Ege Denizini izleyen evlerindelerdi. Kordon'un göbeğinde bütün İzmir'e eşlik ediyorlardı böylece.
Leon eşine yaklaştı ve bal yanağına birkaç öpücük kondurdu. Hilal mırıldanırken yerinde kıpırdandı. Leon'un dudakları Hilal'in çenesini ardından geceliğinin açıkta bıraktığı gerdanını buldu. Genç adamın en sevdiği şeydi karısını böyle uyandırmak. "Leon..." isminin fısıltısı kulaklarına dolduğunda genç adam gülümsedi."Hilal." deyip öpücüklerine devam etti genç adam. Bu kez de kulaklarına eşinin kıkırtıları ulaştı.
Akabinde Hilal'in elleri Leon'un yüzünü buldu ve kaldırdı onu yavaşça yukarı. Genç adam karısının göğüslerine yaklaşırken tekrar yukarı çıkmak zorunda kaldı. Hilal yavaşça öptü Leon'un dudaklarını. Leon yavaşça karısının üzerine hamle yaparken Hilal hem gülüyor hem de genç adamın öpücüklerine karşılık veriyordu.
"Leon bak, göreceksin Arsin gelecek; kalk hadi üzerimden!" derken Hilal, genç adam hiç duymuyordu eşini. Parmakları yavaşça geceliğin askılarına yönelmiş, omuzlarından düşürmüştü hatta. Omuzlarına, göğüslerinin görünen kısımlarına ve gerdanına öpücüklerini bırakıyor aynı zamanda Hilal'e kendini yer yer belli de ediyordu. "Leon, yapmayalım..." Genç adam geceliği biraz daha indirip karısının göğüslerine ulaştığı sırada evin içinde üst kata doğru gelen minik ayak seslerini işittiler.
Leon hızla yatağın yan tarafına geçerken Hilal eşinin dışarı çıkardığı göğüslerini geceliğin içine geri koydu ve askılarını yukarı kaldırdı. Hemen ardından ise kapı açıldı. Küçük adımlar odanın içine girdiği vakit kapı geri kapandı. Hilal de Leon da gözleri kapalı bir şekilde küçük kızlarının hamlesini bekliyorlardı.
Küçük kız ilerleyerek babasının tarafına geçti ve Leon'un yanağını dürttü minik parmağıyla. Genç baba gülmemek için çabaladı. Arsin bu kez de elini babasının koluna indirip biraz daha sarstı Leon'u. "Baba..." diye fısıldadı küçük kız. "Baba!"
Leon açtı gözlerini. Arsin kocaman gülümsedi babasına. "Günaydın babacığım!" diye fısıldadı ve yanağına öpücük kondurdu Leon'un. "Günaydın güzel kızım. Yine erkencisin..." dediğinde Arsin sessizce kıkırdadı, ardından omuzlarını silkti. "Çok uyuyamıyorum." dediğinde Leon kollarını uzattı Arsin'e doğru ve onu kucaklayıp yatağa yatırdı. Küçük kız babasının kolları arasında yer edinmiş, sımsıkı sarılmıştı ona.
"Uyuyamıyorsun, ama sabahları gelip benimle böyle uzanmaya bayılıyorsun." dediğinde Arsin gülümsedi. "Evet, bayılıyorum!" dediğinde Leon kızının toprak rengi saçlarına öpücük kondurdu. Kokusunu içine çekti ve daha da sıkı sarıldı. Bu esnada Arsin sesini ayarlayamamış, şen bir tonda kahkaha atmıştı. Hilal kızının ilahi derecede güzel sesini işittiğinde daha fazla kapalı tutamadı gözlerini açtı. Hemen akabinde yavaşça sokuldu Leon'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞRÂZ
Fanfiction"Ne fark eder? Ha boynuma urgan geçmiş, ha parmağıma yüzük... ikisi de hayatımın ellerimden akıp gitmesine sebebiyet veriyor. Bu yolun bir çıkışı yok, teğmen. Her iki hususta da, ben zaten ölüyüm."