9

7.8K 382 134
                                    

Bir kalbin atış sesiyle uyanmak çok yabancıydı Hilal'e. Ömrü boyunca ne böyle uyanmış, ne de böyle uyanmanın hayalini kurmuştu. Bu nedenle şimdi bu şekilde uyanmayı garipsiyordu. Birkaç gündür daha evvel hiç tanışmadığı duygularla bu denli hızlı tanışması korkutuyordu genç kızı.

Güvenden hatta sevgiden yana bir eksiklik hissetmiyordu lakin yeniliğe karşı bir korku hakimdi yüreğinde. Bu huzurdan çekiniyordu genç kız. Halbuki ne kadar olağandı kocalarının koynunda uyanan kadınların huzuru hissetmesi ta derinlerinde. Hilal, Leon'u sardığı ellerini yavaşça çekti genç adamın çıplak bedeninden. Kafasını güzel güzel atan kalbinden ayırdı ve yatakta oturur duruma geldi.

Düzeltti saçlarını üstün körü. Esnedi ardı ardına. Leon'un yüzüne düştü akabinde bakışları. Gülümsedi. Perçemlerini kısaltmıştı. Bunu ona daha çok yakıştırdı Hilal. Bıyıklarının her daim kıvrık olan uçları gayet düzdü. Dudakları hafif aralıklıydı. Bedeni ise son derece beyazdı. Hilal utanarak çekti bakışlarını Leon'dan. Yataktan kalktı ve hazır Leon uyurken üzerini değiştirmeye karar verdi.

Üzerine açık mavi bir etek ve açık pembe bir gömlek giydi. Ardından dolabın içinde olan fırçayı eline alıp saçlarını taramaya başladı genç kız. Lakin saçları o kadar karışıktı ki açamıyordu, aksine saçlarını yoluyordu. Canının acıması dert değildi önemli olan saçının açılmamasıydı. Sıkıntıyla ofladı.

"Yardım edebilirim..." diyen ses ile yerinde zıpladı Hilal. Leon yattığı yerden gülümseyerek izliyordu genç kızı. Hilal panikle Leon'a bakarak düşündü. Ne zamandır uyanıktı? Giyinirken onu izlemiş miydi? İzlememiş olması için binlerce kez dua edebilirdi.

"Ne vakittir uyanıksın?" diye sorduğunda Hilal, Leon çapkınca gülümsedi. "Oldu biraz." dediğinde Hilal kızardığının farkındaydı. Utanmıştı işte. Leon utandırmıştı onu. Gördü mü görmedi mi bilmiyordu lakin şu an ne yapsa ne etse öğrenemeyeceğinin farkındaydı bu yüzden zorlamadı hiç. "Haydi gel, yardım edeyim. Yoldun hep saçlarını." dediğine Hilal Leon'un yanına ilerlerken konuştu.

"Sen nereden biliyorsun saç taramayı?" dediğinde Leon gülümsedi. "Çok zor bir şey olmasa gerek, öyle değil mi?" dediğinde Hilal cevabını mantıklı buldu genç adamın. "Küçükken annemin saçlarını okşamayı, onlara dokunarak uyumayı çok severdim. Uyuman önce uyuyayım diye annem taramama izin verirdi. Oradan biliyorum." derken yattığı yerden yatağın ortasına doğru kaydı. Hilal uç tarafta açılan yere oturdu.

Açılmamak için direnen saçlarını arkaya doğru itti. Leon Hilal'e doğru, yan döndü ve saçlarına önce parmaklarıyla dokundu. Akabinden biraz sevdi ve yavaşça taramaya başladı Hilal'in saçlarını. Hilal yolarak taradığı saçlarının bu kadar yavaşça tarandığında hayret ediyordu.

Leon genç kızın canını yakmamak adına büyük bir çaba sarf ediyordu. Fırçanın takıldığı yerde ellerini devreye sokuyor Hilal'in canını acıtmadan yavaşça açıyordu. Saçlarının takıldığı yerleri aştığında yavaş yavaş bir kez daha taradı baştan sona saçlarını. Hilal mayışmıştı. Leon'un dokunuşları tüy kadar hafifti. Parmakları dokunmaya kıyamadığı saçlarda olduğundan çok mutluydu Leon. Lakin bu mutluluk çok da uzun sürmedi.

Değerli taşlarla süslenmiş fırçayı yavaşça çekti kızın saçlarından. "Oldu..." dediğinde Hilal yutkundu ve ayağa kalktı. Leon'un ona uzattığı fırçayı aldı ardından dolaba geri koydu. "Teşekkür ederim." dediğinde Leon gülümsedi. "Rica ederim, canını acıtmadım değil mi?" dediğinde Hilal başını iki yana sallayarak teminat verdi genç adama.

"Ben çıkayım sen de üzerini giy. Daha fazla bekletmeyelim insanları." dediğinde Leon başıyla onayladı Hilal'i. Hilal çıktıktan sonra gülümsedi. Dün söylediklerini hatırlıyordu ona. Göğsüne çekip sıkı sıkıya sarılıp uyuduğunu hatırlıyordu. Saçlarının kokusunu ta derinlerine çektiğini de hatırlıyordu.

AĞRÂZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin