Atina'nın Noel heyecanıyla kutsanmış sokaklarına şaşkınlık ile harmanlanmış hayranlık ile bakan Arsin, babasının kendisini yönlendirmesiyle büyük heybetli bir konak ile göz göze geldi. Gözlerini kırpıştırdı küçük kız. Oldukça büyük bir evdi. Kapı önünde bekleyen askerler Leon'u gördükleri için duruşlarından ödün vermeseler de Arsin'in güzel gözlerini hayretle hızlı hızlı kapatan kirpiklerini gördükçe gülümsemek istiyorlardı. Hilal kendi topraklarının dışına çıktığı için tuhaf hissetse de, eşinin iyisiyle kötüsüyle her türlü anına şahitlik etmiş bu sokakta hatta ve hatta tam bu kapının önünde bulunmaktan dolayı mutluluk duyuyordu. Çünkü kendisi hemen yanı başındaki bu erkeğe aşık olsa da onun geçmişte olduğu küçük çocuğa da aşıktı, ileride olacağı yaşlı huysuz adama da. Gülümseyerek yaklaştı kocasına genç kadın. Bir eliyle sardı kolunu. Leon o esnada askerlerle Yunanca konuşuyordu."Evet hanımlar, buyurun lütfen." Dedi gülerek. Askerlere ellerindeki bavulları bıraktıktan hemen sonra kapıdan geçip bahçede ilerlemeye başladılar. Hilal Leon'un koluna girmişken, Arsin babasının elini tutuyordu. "Baba, burası senin doğduğun ev mi?" diye sorduğunda küçük kız, Leon elini okşadı Arsin'in. "Hayır güzel kızım lakin çocukluğum burada geçti." Dediğinde Arsin kafasını salladı. Boşta olan eliyle yüzüne gelen uzun saçlarını hafifçe geriye ittirdi. "γιαγιά μου (büyükannem) burada mı şimdi?" Hilal kızının çat pat konuştuğu Yunanca ile kıkırdadı. Leon ile Arsin arada sırada Yunanca çalışırlardı ve kızları her seferinde babasıyla konuşmaya çabalardı. Yaşına göre gayet iyi bir şekilde altından kalkıyordu. Leon solundan gelen kıkırdama sesiyle karısına muzip bir gülümseme yolladı. Hemen ardından döndü kızına. "Burada." Dedikten hemen sonra Arsin bıraktı babasının elini. "Hemen içeri girmek istiyorum, hemen!" diyerek koştu büyük bahçede ve kısa bir süre sonra kapıdan içeri girip gözden kayboldu.
Kızlarının büyükannesine olan bu düşkünlüğü Hilal ile Leon'u güldürürken Leon boğazını temizleyip Hilal'e eğdi boynunu. "Komik olan nedir acaba Hilal Papadopulos?" dediğinde genç kadın baktı kocasının gözlerinin içine. "Kızıma güldüm Leonidas Papadopulos. Bir sorun mu var?" diye yalancı bir ciddiyetle sorusuna soru ile cevap verdi kocasının. "Yok, ne sorunu? Gece de böyle gülersin o vakit..." dediğinde Leon Hilal'in gözleri büyüdü. "Leonidas, çok ayıp!" deyip güldüğünde Leon kapıdan içeri girer girmez fısıldadı karısının kulağına. "Ayıp? Biz o "ayıp" mevzuları aramızda çözeli uzun yıllar olmuyor mu sence de sevgilim?" dediğinde Hilal çıktı Leon'un kolundan ve dışı kadar içi de oldukça heybetli olan konakta dolaştırdı bakışlarını. Leon hala Hilal'in yüzüne bakarken, genç kadın yavaşça çıkardı üzerindeki kabanı. Üzerindeki elbise Veronika'nın özel hediyelerindendi Hilal'e. Uzun kollu orta boylu oldukça şık lacivert bir elbiseydi. Vücudu çok sarmasa da Leon yıllardır ezbere bildiği bu bedeni hayal etmekte zorlanmıyordu bu elbise içinde. Yaklaştı karısına arkasından ve kollarıyla kavradı karnını. "Hilal bu gece seni erken uyutmaya niyetim yok." Hilal gülmemek için dudaklarını dişlerken Leon'un ellerini ittirdi. "Leon bırak hadi, tamam." Dediğinde Leon güldü genç kadının kulağının hizasında. "Tamam mı?" diye yineledi. Hilal gülümserken topuk seslerini duymasıyla irkildi. "Tamam dedim ya Leon, bırak hadi. Bırak!"
Topuk seslerini Leon da duymuş olacak ki, karısını bırakmış ve hemen yanına adımlayıp elini tutmuştu. Gelen evin yardımcılarındandı. "Merhaba Clio, miteram arka bahçede mi?" diye sorduğunda Leon, Clio isimli kadın gülümsedi. "Hoş geldiniz beyefendi ve hanımefendi. Evet, Kyria Arsin küçük hanım ile beraber arka bahçede." Dediğinde Leon ve Hilal gülümseyerek karşılık verdiler kadına. Akabinde el ele ilerlediler arka bahçeye.
Çıktıklarında Kyrianın kucağında sımsıkı sarıldığı Arsin'e öpücüklerini bahşettiğini gördüler. "Bunca yıldır beni bile bir kez olsun böyle öpüp kokladığını görmedim mitera mou. Kızımı kıskanacağım şimdi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞRÂZ
Fanfiction"Ne fark eder? Ha boynuma urgan geçmiş, ha parmağıma yüzük... ikisi de hayatımın ellerimden akıp gitmesine sebebiyet veriyor. Bu yolun bir çıkışı yok, teğmen. Her iki hususta da, ben zaten ölüyüm."