10

7.5K 404 237
                                    

Leon yaptığı hamleyle hem kendini gafil avlamış hem de Hilal'i dumura uğratmıştı. Bu meyhanedeki sofraya oturduğundan beri yüzünde çarpık bir gülümseme vardı. Konuştuğu her konuda gülümsüyor, Santos'a latifeler yapıyordu. Hilal ona ters bir tepki göstermemişti ya... onun da şaşkınlığı vardı üzerinde. Bunu gülerek atmaya çalışıyordu lakin hissettiği ağraz fazlasıyla kuvvetliydi Hilal'e karşı. Kendine çeki düzen veremeyeceğini bildiği için gülerek atmaya çalışıyordu içindeki yüksek dozdaki enerjiyi.

Meyhanenin kapısı gürültüyle açıldığında Leon ağzına götürdüğü kadehle kapıya baktığında Mehmet'i gördü. Kaşlarını havaya kaldırıp indirdi ve boynunu Mehmet'ten ters tarafa  çevirip tek dikişte bitirdi kadehi. Ardından bardağı masaya bırakıp boynunu kütletti. Mehmet'in hiç bir şey yapmamış olması bile sinirlendirmişti genç adamı. Onun Hilal'e meftun bir şekilde nefes alıp vermesi yetiyordu Leon'a.

Her erkek anlardı bunu. Mehmet, Hilal'e meftundu. Sinirle testiye uzandı ve boş olan kadehini doldurdu. Doldurduğu gibi tek dikişte bitirdi. Santos bir şeyler anlatıyordu lakin ona bile odaklanamıyordu Leon.

"Leon? Bir sorun mu var?" gelen ses ile  cevapladı Santos'u. "Bir şey var ama sorun olamayacak kadar küçük." dediğinde Santos'un kaşları havaya kalktı. "Yüzünde saçma bir gülümseme var. Gözlerin arkadaki masaya kayıp duruyor. Sinirin kol gezdiği kelamlar... Tanrı aşkına Leonida, sen kıskanıyor musun? Kimi, neyden?" Leon alt dudağına geçirdi dişlerini. "Kıskanmıyorum kimseyi." derken kadehini tekrar dolduruyordu.

"Ben de üzülürüm Lütfü ben de... lakin en çok Hilal'ime üzülürüm."  duyduğu sesle tek kaşı havalandı Leon'un. Sinirle gülümserken kadehi tekrar dikti kafasına. Lakin bu kez biraz erken ayırdığı için dudaklarından, gömleğinin üzerine damladı kırmızı birkaç damla. Eliyle sildi dudaklarını genç adam.

"Kim bilir nelere maruz kalıyor o gavur konağında. Ah işte, ah..." Mehmet Leon'a bakarken, Leon da bakışlarını bir an bile çekmiyordu Mehmet'ten. Her an üzerine atlayıp yüzünü parçalayacakmış gibi bir hali vardı Leon'un. "Hilal'i ben telli duvaklı gelin etmek isterdim lakin neye niyet kime kısmet..." Leon ayaklandı.

"Mehmet efendi... hayırlı geceler." diyerek Mehmetlerin masasına doğru yürüdü. Meyhanedeki müzik durmuş, herkes Leon'un gergin hareketlerini takip eder olmuştu. Santos da Leon'un arkasında duruyor, olayları kavramaya çalışıyordu. Leon gibi Mehmetleri dinlemediği için olayı anlamamıştı.

"Sizin olduğunuz gecede hayır ne arar teğmen?" diyen Mehmet'e gülümsedi Leon. Lakin bu gülümseme mutluluktan çok uzaktı. Bilakis, Leon sinirden kuduruyordu adeta. "Boş hasbıhaline takatim yok. Söyleyeceğim tek bir kelamım var sana." diyerek yaklaştı Mehmet'e Leon. Eğildi ona doğru. "Hilal benim zevcem. Bana niyetti ve bana kısmet oldu. Vakti geldiğinde çocuklarımın analığını da yapacak. Şimdi..." diyerek gülümsedi Leon akabinde hızlı bir yumrukla lafını noktalamış oldu.

Ardından meyhane hızla boşalmış, Leon darbelerini sertleştirerek vurmaya devam ediyordu. Lütfü, Cezmi, Haydar, Osman ve Santos ayırmaya çalışıyordu onları. Mehmet karşılık vermek istese de Leon asla müsaade etmiyor, her seferinde bağırarak daha hızlı vuruyordu Mehmet'e. Eli  acıyordu lakin sinirden, kıskançlıktan gözü dönmüştü.

"Hilal hakkında böyle konuşamazsın!"

Bir yumruk.

"Hilal'e his besleyemezsin!"

Bir yumruk daha.

"Hilal benim karım! Ona Hilal'im diyemezsin!"

Bir tane daha yumruk.

"Almayacaksın Hilal'in adını ağzına yoksa bütün dişlerini kırarım endaksi!?"

Bir yumruk daha geliyordu ki, son anda beyler Leon'u geri çekmeyi başarmıştı. Genç adam hala sinirle çırpınıyor, küfürler ediyor, bağırıp çağırıyordu. Santos sonunda onu kapının dışarısına çıkarmış sahile çekiştirmişti. Bir banka oturduklarında Leon öne doğru eğilip kafasını ellerinin arasına aldı. En son bu halde iken yanında Hilal vardı. Sarmalamıştı onu. Ah, nasılda ihtiyacı vardı ona şimdi...

AĞRÂZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin