"Sayın yolcularımız..." diyen anonsun yapılması ile Ankara'ya gelmiş olduğumuzu anlayarak yerimden kalktım. Tek kişilik yeri seçtiğim için kendim ile gurur duyuyordum. Bavullarımı alıp hemen annemi aradım. Yol boyu bir sürü mesaj atmış, bir çok kez aramıştı ama bilirsiniz ki uyuya kaldığım için hiç birisine cevap verememiştim. Şanslı isem şu an Ankara beni aramıyor olurdu. "Anne ben indim haberiniz olsun." dediğime biraz sinirli ama çoğunlukla içi rahatlamış bir ses tonu ile azarlayarak karşılık verdi.
"Ya sizi ben daha üç ay önce minicik bırakmıştım. Kocaman olmuşsunuz." Holmes ve yavruları Denya ve Who kuyruklarını sallayarak yanıma gelmiş elimi yüzümü yalıyorlardı. Bu köpekler hemencecik büyüyordu. Aslında altı tane yavrusu olmuş fakat dört tanesini birilerine vermek zorunda kalmıştık. Annem ve kardeşim beni gördüklerine çok sevindiler ve daha sonra hemen kardeşim bilgisayar oynamaya annem ise yemek yapmaya gitmişlerdi. Sanırım bu yüzyılda birisini görünce ki sevinç sadece bir kaç saniye sürüyor. Dolaba eşyalarımı yerleştirdikten sonra oturma odasına geçip kanepeye yayılmış televizyon izlemeye başlamıştım. Kucağıma abur cuburları doldurmuş bir şekilde.
"Ya ne olur yarın gidelim anne."
"Olmaz kızım ayıp olur o kadar söz verdim bak. Kurban olayım üzme beni ayda yılda bir şey istiyorum."
"Anne gelmek istemiyorum ya anlamıyor musun? Bir daire yana gideceksin sen kendin gitsene."
"Olur kızım olur. Ben kendim tek başıma giderim. Onun kızı yanında dursun sen burada yat. Tamam kızım tamam." yanımdan ayrılmış kapıdan çıkıyordu. Bu acıtasyon olayını hiç sevmiyordum. Her seferinde buna kanmayacağımı kendime hatırlatıyordum. "On dakikaya hazırım anne gelecegim tamam.""Demek o meşhur Yıldız sensin." Ya dedim içimden. Ya evet o benim. Zorla yataktan kaldırılmış, yol yorgunu, abur cuburu yarım kalmış... "Evet benim. Ben de sizi çok merak ediyordum. Sonunda tanışabildik." Sen kimsin ya? Girsenize diye buyur ettikten sonra Meryem Teyze olarak bilinen kadının evine girmiş bulunduk. Yapmacık gülümsemeler, annesinin minnak kızı rolü tam olarak bendim şu an. "Benim kızda gelir birazdan arkadaşları ile dışarıda."
"Kızınız kaç yaşında Meryem Teyze?"
"Yirmi oldu bu sene. Sen on yedisin sanırım."
"Evet."
Annemin senin yaşıtın kızı var dediği bu olsa gerek gerçekten. Annelerin abartma olayına bayılıyordum. Saat dokuz oldu kalk dediğinde saat yedi bile olabilirdi."Hoş geldin kızım. İçeride misafirler var Selvi Teyze'ni tanıyorsun zaten yan komşu bir de kızı geldi. Geç bir selam ver."
"Tamam anne üstümü değiştireyim geliyorum."
Keşke duyulamayacak bir yerde konuşmuş olsalardı dedim içimden. Yine içimden. Bir gün bunları dışa vuracaktım. Sabahattin Ali'nin dediği "Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan birisiyim." cümlesinden feragat edecektim. Diye düşünürken kızı odaya girdi. Girdiği andan itibaren neden pijamam ile geldiğimi neden saçımı başımı düzenlemediğimi kendime sorarak kendimden nefret ettim. Kız çok güzel günlük kıyafet giymiş, kahverengi dalgalı saçlarını doğal bırakmıştı. Boyu hemen hemen benimle aynı yani benden bir on santim uzundu. Evet, hemen hemen aynı. Elini sıktım kalkıp
"Ben Yıldız. Merhaba."
"Ben de Gizem memnun oldum.""Kızı çok güzelmiş ha." Annem ile eve gelmiş dedikodu yapmaya başlamıştık. "Evet öyleymiş. Erkek arkadaşı hiç olmamış dedi annesi. Bence olmuştur saklıyordur."
"Bilemiyorum. Belki de doğrudur. Neyse uyuyacağım ben anne iyi geceler sana." yanağına uzun bir öpücük bırakıp odama geçtim. Ve elbette uyumadım. Çünkü bu bir klasiktir. Uyku yatağa girince kaybolur. Biraz dizi izledikten sonra uyuya kaldım. En son hatırladığım görüntü Wayhaught sahnesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Lale (girlxgirl)
RomanceBuraya tamı tamına üç yüz altmış beş gündür geliyorum. Her gün burada sana sarılıp uzanıyorum. Sana şiirler okuyorum. Sana kitaplar okuyorum. Şarkılar söylüyorum. Burada bir sürü film izledim. Herkes bana deliymiş gibi baktı. Umrumda olmadı. Seni se...