doğum günü

270 12 0
                                    

-İki hafta sonra-
"Ya Doğa nereye gidiyoruz?"
"Sabret çok az kaldı."
"Biliyorsun ki çok sabırsız birisiyim."
Gözlerimi açtığında her zaman resim çizdiğimiz, yorganın altına girip film izlediğimiz, kahvaltı hazırlarken müzik açarken dans ettiğimiz o yer süslenmiş ve balonlar ile kaplıydı "Süpriiiz!" diyerek bağırdı Doğa. O kadar mutlu olmuştum ki hemen ona kocaman sarıldım. Kemikleri kırılacak gibiydi ama sevgim bunu düzeltebilirdi. Söylemeliydim ona onu sevdiğimi neredeyse üç ay olacaktı tanışalı. Ve ben bu üç aya yakın zamandır sadece onu düşünüp sadece onu görüp sadece onunla gülüyordum. Artık içimde tutulması çok zor bir sırra dönmüştü. Hediyesini uzattı. Büyük ve defter inceliğinde paketlenmişti. Açtım yavaşça ve o muazzam renklerle yapılmış tabloya bakakaldım. "Bu ben miyim?" dedim. Kafasını memnuniyet gösteren bir ifade ile onaylayarak salladı. O kadar mutluydum ki şu an. Bana tarifi zor duyguları yaşatıyordun Doğa. Beni gözlerinde saklı kalmış tabiata atıyordun. Yanaklarını öptüm. Dudaklarına yakın yerlerinden. Nasıl da deliriyordum onu öpmek için. Koynuma kilitlemek için. Yapabildiğim tek şey bu idi sadece. Gülümsedi. Gülümse. Sen her zaman gülümse ki ben de her zaman gülümseyeyim. Onu seviyordum.

Müzik açmış dans ediyorduk. Elleri belimde idi benim kollarım ise boynunda birleşmişti. Anı bozmak istemiyor olduğu her halinden belli olan fısıldama ile "Hep böyle kalır mısın?" dedi. "Nasıl?" dedim. Elleriyle kafamı omzuna yasladı. Boyun girintisine. "Böylece." dedi. Kafamı kaldırdım gözleri alev alevdi. Cevabından korkuyor muydu bu sorunun? Peki ya ben cevabımdan korkuyor muydum? Gözleri gözlerimle birleşmiş idi. Burnum burnuna değiyor, dudaklarımız birleşmek için savaş veriyorlardı bizimle. Gözlerine bakarak söyledim "Her zaman." kafamı geri boyum girintisine koydum. Öyle bir nefes aldı ki. Sanki saatlerce nefesini tutuyordu.

"Biraz yavaş iç." dedim sarhoş olmayı çoktan geçmiş olan Doğa'ya. Ona bakmak için ben içmiyordum. Yerinden kalktı ne yaptığını anlamaya çalışırken kucağıma oturdu. Gözlerini gözlerime dikti. "Çok güzelsin." dedi. Elimle önüne düşen saçlarını es geçerek buz gibi olmuş ama kırmızı olmuş yanaklarına dokundum. "Sen de çok güzelsin. Büyüleyici derecede." Yanağında duran elimi oynatmadan kafasını çevirdi ve avuç içini öptü. "Seni öpmek istiyorum." dedi. Alnını alnıma yaslamış dururken. Burnu burnuma değdi. Zar zor nefes alabiliyordum. "Seni öpmek için eriyorum. Şu an da öyle ama sarhoş olmadığın bir zaman yapmak istiyorum bunu. Hatırlamanı ve unutmama..." İşaret parmağı dudağımı kapattı. "Şşş.." dedi. Sustum. Kulağıma yaklaştı. "Yıldız..." dedi. Ve ben ömrüm boyunca ilk defa bu kadar güzel ismimi söyleyen birisiyle tanışıyordum. "Seni seviyorum Yıldız." Artık içim içime gerçekten sığmıyordu. Kalp atışlarım belki de bir kaç bin mil uzaktan bir keman sesi gibi duyuluyordu. "Ben de seni seviyorum." dedim. Gözleri kapanıyordu. Kucağıma aldım. Yatağına yatırdım. Üstünü örttüm ve yanına kıvrıldım.

Kırmızı Lale (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin