Sinirle onu ittim. "Ne yapıyorsun sen? Beni her istediğinde öpemezsin." Gerçekten sinirlenmiştim. Sinirle birlikte ayağa kalktım. Beni geri yere çekti."NE VAR?!" Barlas şaşırmıştı öyle bir bağırmıştım ki ses tellerimin herzamankinden daha çok titrediğini hissettim. " Berrin seni tabikide her istediğimde öpebilirim. Saçmalama!" Evet o da bağırmıştı. Ama sonra gülümsedi. "Barlas seninle uğraşacak durumda değilim. Abimlerle konuşacağım ve Annemlerin yanına döneceğim..."
Barlas'ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Bu karara bende şimdi varmıştım. Ya da onun tepkisini ölçmek istemiştim. Bilmiyordum.
"Gidebilirsin." Dedi o an sesinin çatladığını farkettim. Gözlerini benden kaçırıyordu. Ellerimi kaldırıp başını tuttum ve gözlerimin içine bakmasını sağladım. Verdiği cevap istediğim cevap değildi. Ne demek gidebilirsin? "Berrin ne dememi bekliyorsun. Gitmek istiyorsan gidersin." Gitme. Tek istediğim cevap buydu. Ama demedi. "Senin için gitmem bu kadar önemsizse neden sürekli yanımdasın neden ansızın beni öpüyorsun. Bunları yapman normal değil. Bir şey hissetmiyorsan beni kullanma. Sorun abimler mi? Hayır. Sorun senin beni kullanman!" O an yüzüne sıcak su dökülen elimle bir tokat attım. Çünkü kalbim bin parçaya bölünmüştü. Beni kullanıyordu. Attığım tokatın etkisiyle yüzü sol tarafına doğru döndü. Donup kaldık ikimizde. Kısa bir süre gözümün içine bakıp ardından ayağa kalktı. Hızla yürümeye başladı. Giderken dedi ki" Berk ABİNİ hastaneye götürdüler. Ben seni hastaneye götürecektim. Ama artık kendin gelirsin." Hızlı adımlarla kapıya gitti. Tam kapıdan çıkarken elini uzun sarı saçlarına atıp düzeltti. Çünkü ona tokat attığımda saçı bozulmuştu. Tekrar bana baktı ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Şoka girmiştim. Ben neyin derdindeydim. Abimi hastaneye götürmüşlerdi. Ben burada Barlas ile kavga ediyordum. Akan burnumu çekip ayağa kalktım. Kapıya doğru koştum. Kapıyı açtım. Barlas arabasına biniyordu. "DUR!" Diye bağırdım. Durmadı. Arabasına binip gitti. Arkasından baka kaldım. Beni beklemeden gitmişti. Kapıyı kapattım. Kendimi yere bıraktım. Canım yanıyordu. Barlas gidecek olmama bir şey dememişti. Abim hastanedeydi. Ve benim elimden bir şey gelmiyordu. Ağladım ağladım ağladım. Bir süre sonra daha fazla ağlayacak gücüm kalmadığında olduğum yere kendimi bıraktım. Ve acının geçmesini bekledim. Acı bir türlü geçmiyordu. Biz ne kadar geçmesini istesek de hep oradaydı.
Saatler sonra çalan zil sesiyle kendime geldim. Zar zor kapıyı açtım. Gelen Berkindi. Beni böyle görünce şaşırmıştı. "Berrin iyi misin? " İyi değildim ve sesim çıkmıyordu. O kadar çok ağlamıştım ki. Beni ayağa kaldırmaya çalıştı. Ayakta duramıyordum. "Barlas seni neden hastaneye getirmedi?" Aslında olanları anlatmak istiyordum ama yapamıyordum. Daha fazla beklemeyip beni kucağına aldı. Evden dışarı çıkardı. Arabaya doğru ilerleyip beni arka koltuğa yatırdı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Biraz kendime gelince konuştum.
"Berkin... Berk abime ne oldu?" Berkin sesini çıkarmadı ve arabayı sürmeye devam etti. Aynadan Berkin'in sağ gözünün seğridiğini gördüm.
Bir şeyler oluyordu ama bana söyleyemedi. Bende onu zorlamadan başımı cama doğru çevirip etrafı izledim. Araba ilerliyordu. Sıralı ağaçlar arabanın hızıyla kayboluyor gibiydi. Uzun bir yolcuğun sonunda hastaneye varmıştık. Berkin arka kapıyı açıp beni arabadan çıkardı ve koluna girmem için işaret etti. Birlikte yürümeye başladık. Şu anda yürümek o kadar zor geliyordu ki. Yavaş adımlarla hastaneden içeri girdik. Hastanenin sol kanadına doğru götürdü Berkin beni. Oradan asansöre binip aşağı kata indik. Burası çok sessizdi. Etrafta koşuşturan hemşireler ve doktorlar vardı. Bunun haricinde hayat durmuş gibiydi. Berk Abim nerede? Diye düşünüyordum. Yaklaştıkça bedenimdeki acı fazlasıyla artmıştı. İçimde kötü bir his vardı. Sonunda Berkin beni yoğun bakım ünitesinin olduğu tarafa götürdü. Abimler oradaydı. Ama Barlas yoktu. Berkin'in kolundan çıkıp koşmaya başladım. Camlı odaya doğru koştum. Berk abim orada yatıyordu. Her yerinde kablolar vardı. Kalp atışını ölçen cihaz çok yavaş hareket ediyordu. Sanki her an duracakmış gibi... Gözümden bir damla yaş süzüldü.
"Bianca nerede?" Diye sordum abimlere. Çünkü abimi öncesindede bu durumdan o kurtarmıştı. Sonrada sevgili olmuşlardı ama şu anda ortalıkta yoktu. Abim Bianca olmadan yapamazdı ki. Eminim abimin durumundan haberi vardır.
"Yanına gitmek istiyorum." Dedim cama doğru yüzümü yaklaştırırken. Sanki cama daha fazla yaklaşsam kendimi yanında bulacak gibi hissediyordum ama maalesef öyle değildi. Arkamı dönüp "Ne dediğimi duymadınız mı?"diye bağırdım. Hiçbirinden ses çıkmıyordu. Donmuş gibilerdi. Sonra Berkin kendine geldi. "Hadi benimle gel biraz hava alalım ardından eline baktırırız ve abimin yanına girmek için izin alırız." Başımı sağ ve sol yanıma salladım."Yanından ayrılamam. Yanında değilken bir şey olursa nasıl yaşarız bu vicdan azabıyla?" Berkin daha fazla dayanamayıp"Kendine gel ona bir şey olmayacak." Diye bağırdı. Bende öyle olmasını istiyordum. Sonra kolunu uzattı. Tuttum yürümeye başladık...
İlk olarak elime pansuman yaptırdık elimi bandajla sardılar. Sonra hastanenin dışına çıktım. Berkin benim içeri dönmem lazım sende kendini iyi hissettiğinde yanımıza gel deyip yanımdan ayrıldı. Dışarıda Barlas'ı gördüm. Beni görünce yüzünü çevirdi. Hiç tereddüt etmeden ona doğru koşmaya başladım. Canım çok yanıyordu. Sonunda ona ulaştığımda boynuna atladım. Beni kucağına aldı. Ona doyasıya sarıldım. Sonrada onu yanağından öptüm.
"Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Senin gittiğini sandım. Bir daha dönmezsin sandım. Bir daha gitme."
"Özür dileme. O tokatı haketmiştim. Beni kendime getirdin. Bu arada merak etme bir daha gitmeyeceğim." Deyip o da beni yanağımdan öptü.Sonra kendimi geri çektim. Abimlerden biri bizi görebilirdi. Hastane bahçesinde birbirimizi öpüp duruyorduk.Hoş bir görüntü değildi. Yinede ona sarılınca kendimi biraz iyi hissetmiştim. Ama aklım hala abimdeydi.
"İçeri girmemiz gerekiyor." Dedim sonra elimden tutup beni çekmeye başladı." Ne yapıyorsun Barlas?" Dedim şaşkın bir şekilde.
"Elini tutuyorum." Dedi sakin bir şekilde. Tepki verememiştim dediği karşısında.
"İçeri el ele tutuşarak giremeyiz Barlas."
"Nedenmiş?"dedi. Hala sakindi anlam veremiyordum. Elimi bırakmadı yürümeye devam ettik. Abimlerin yanına ulaştığımızda hala elimi tutuyordu. Elimi hızla çektim. Barlas şaşırmıştı. Ama bozuntuya vermedi. "Önden buyur." Dedi. Yürümeye devam ettim. Eğer şimdi bizi el ele görürlerse hoş olmayacağını düşünerek elini tutmaktan vazgeçmiştim. Abimler bu durumu hoş karşılamayabilirdi. Haklılardı da...
"Hala korkuyorsun değil mi?" Diye sordu Barlas.
Sakin bir şekilde" Neyden?" Dedim."Abinlerden." Bu kez rahat söylemişti. Sanırım yavaş yavaş geçiyordu acısı.
Korkuyor muydum? Emin değildim belki evet belki hayır. Tek korktuğum tekrar kavga edersek çekip gitmesiydi çünkü Barlas böyle biriydi hoşuna gitmeyen bir durum olduğunda çekip giderdi. Bir nevi zorluklardan kaçıp uğraşmak istemezdi. Tek korkum buydu işte. Çünkü bana güven vermiyordu. Evet bende abimlere ikimizi açıklamak istiyordum. Ama şu an tek istediğim biraz daha fazla güvendi. Ona bu şekilde söylemezdim bende "Evet, korkuyorum." Dedim. Şimdilik bu onun sorusuna yeterli bir cevaptı. Verdiğim cevap karşında. Suratını asıp bir şey demeye yeltendi ama demedi. Sonra sabır diler gibi başını iki yanında salladı.
Yoğun bakım kapısından girdiğimizde içim tekrar kasvetle doldu. Abime bir şey olursa ne yapacaktık biz? O bizim en büyümüzdü. Sığındığımız limandı. Şimdi o liman yanarsa gemilerde onunla birlikte yok olacaktı. Sonrasında gemiler başka bir liman bulur muydu? Bence bulamazlardı. Çünkü kimse o liman gibi olamazdı...
Merhaba. Evet yeni bir bölüm yazmayalı çok uzun zaman olmuştu. Ama şu anda tekrar buradayım. Bu bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Erkek Kardeş
JugendliteraturÜç abin ve bir de ikizin varsa erkek gibi büyürsün ama Berrin böyle değildi o normal bir kız. Her kız gibi o da abilerinin tişörtlerini izinsiz alıp gidiyordu ve bilindiği gibi bunu abisi olan her kız yapar. Ama keşke herşey basit bir tişörtle olup...