Onu gördüğümde iyi hissettiğim kadar daha önce iyi hissettiğimi hatırlamıyorum. Çünkü hissetmemiştim. Ben onun o dağılmış halini seviyordum. Hayattan bezmiş , herhangi bir beklentisi kalmamış halini. Ama böyle olmamalıydı. Belki beni umursamıyordu ama ben onu umursuyordum bu fazlasıyla yeterdi.Ayakkabılarımı bağlamayı bırakıp ayağa kalktığımda nefesi yüzüme çarptı. O an bayılacak gibi oldum. Ve sonunda kendime geldim. Yüzüme baktı. Gözlerimi kaçırdım. Yüzüme bakmaya devam etti. Sonunda geçmek için yeltendim. O klasik sahne geçmek için sağa gittiğimde tesadüfe bakın ki o da gidiyordu. Ah delireceğim. Yanaklarım kızarmaya başlamıştı. Yanaklarımın kızarmasının sebebi etrafa yayılan parfüm kokusuydu. Anlamıyordum. Bu parfümlerlerden kaç şişe vardı? Ah boşverin...
Bir süre sonra Barlas kollarımdan tutup durdurdu ve beni sağına çekip içeri girdi. Hiç bir şey olmamış gibi hiçbir belirti vermeden. Ceketini çıkartıp vestiyere astı. Ayakkabılarını çıkardı ve abimlerin yanına gitti. İçerden birtakım sesler duydum. "Ooo Barlas hoşgeldin." Gibi. Sesleri dinlemeyi bırakıp evden çıktım. Soğuk hava yüzüme çarptı. Ama işlemedi bedenim yanıyordu. Özellikle yanaklarım. Bir kez olsun göz göze gelmeniz bile yetiyordu. Dikkatimi akşam ki hazırlamam gereken yemeklere veriyordum. Sakin sakin yürümeye devam ederken arkamdan Bir ses duydum bu Barlas'ın sesiydi.
"Berrin!"
Duymamazlıktan gelip yürümeye devam ettim ama ayaklarım heyecandan birbirine karışıyordu. Daha fazla yürüyemeyerek yeri boyladım. Sonra belimde elini hissettim. Canım yanmıştı. Ellerim düşmemin etkisiyle soyulmuştu. Ah kanıyordu!
Daha fazla dayanamayarak " Sen niye geldin?!" Dedim. Gelip tüm ruh halimi alt üst ediyordu. Şuan olduğu gibi....
" Ah bilirsin. Beni abinler gönderdi." Abinler kelimesini tükürür gibi söylemişti. Bu kelimeyle alıp veremediğinin ne olduğunu asla öğrenemeyecektim.
" Ah bilirim sen zaten gelmezsin." Hala yerde oturuyorduk. Elim kanamaya devam ediyordu.
" Gelmem. Peçeten yok mu senin? Nasıl kızsın sen! Düz yolda yürümeyi bile beceremiyorsun!" Ona göre demesi kolaydı. Evet yanımda peçete yoktu.
" Ya bırak!" Belimdeki elini çektim hızlıca. Ve devam ettim. "Buraya beni azarlamaya geldiysen git!"
"İnanır mısın? Azarlamaya geldim." Küstah!
" Barlas git!" Yerden kalktı. Ben hala yerdeydim. Kalkmam için elini uzattı. Tutmadım. Zor da olsa yerden kalktım. Onu arkamda bırakarak yürümeye başladım. Yavaş yavaş adımlarımı atıyordum. Sanırım bu kez düşmeyecektim. Ve bam tekrar düştüm. Şaka şaka düşmedim. Elim acıyordu sadece. Çabucak eve gitmek istiyordum. Ve birde bugünün olabildiğince hızlı sonlanmasını istiyordum.
Yürümeye devam ederken göz ucuyla arkama dönüp baktım. Düştüğüm yerde oturuyordu. El salladı. Başımı önüme çevirip yürümeye devam ettim.
Yavaş yavaş yürüyerek baya yol katetmiştim. Tavuk,makarna,makarna sosu alacaktım. Makarna sosunda iki tane alıp birini tavuğa kullansam zehirlenirmiydik? Bilemiyordum. İnternetten tariflere bakardım. Alınacakları aldıktan sonra alışveriş merkezinden dışarı çıktım. Yürümeye devam ettim. Burası bol ağaçlı büyük bir yoldu ve yayaların geçmesi için yaya geçidi bile yoktu. Bir rivayete göre burada hep kazalar olurmuş. Ve insanlar ölüyorlarmış. Kısa bir süre sonra düştüğüm yere geldim. Yolda biri yatıyordu. Yürüyüşümü hızlandırdım. Yatan Barlas idi. Yanından geçip gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Erkek Kardeş
Teen FictionÜç abin ve bir de ikizin varsa erkek gibi büyürsün ama Berrin böyle değildi o normal bir kız. Her kız gibi o da abilerinin tişörtlerini izinsiz alıp gidiyordu ve bilindiği gibi bunu abisi olan her kız yapar. Ama keşke herşey basit bir tişörtle olup...