Bölüm 10

4.3K 479 68
                                    

Ertesi gün yaşlı adamın dediği gibi öğlene kadar sadece koşu antrenmanı yaptı. Daha sonra yaşlı adamla beraber şifalı otlar aramaya ve bölgeyi keşfetmeye gitti. Akşam da yaşlı adamın eğitmenlik hakkında bilgilendirmesini dinledi.

"Velet beni iyi dinle. Her sınıfın güçlü olduğu sınıflar ve zayıf olduğu sınıflar mevcuttur. En iyi sınıf diye bir şey olmadığı gibi en kötü sınıf diye bir şeyde yoktur. Bununla beraber eğitmenlerin yatkın olduğu bir sınıf olur. Eğitmenler o sınıfta kendini geliştirirse daha başarılı olurlar. O sınıfa ait canavarlarla yapılan antlaşmalar daha kolay olur. Kitabını çağır da, hangi sınıfa yatkın bakalım."

Altair kitabını çağırınca yaşlı adamın yüzü düştü.

"Ne oldu ihtiyar?"

"... Nasıl desem senin yatkınlığın yok."

"Nasıl yok? İyi bak gözünden kaçıyor olmasın?!"

"Saçma sapan konuşma! Nasıl açıklasam acaba?"

"..."

"Bu tür durumlar nadir de olsa oluyor. Kimisinin iki veya üç sınıfa yatkınlığı olduğu gibi kimisinin de hiçbir sınıfa yatkınlığı olmuyor. Sende bu istisnalardansın."

"..."

"Üzülme evlat. Ben senden umutluyum. İleride bir bronz kimlik kazanacaksın."

"Kimlik mi? Benim zaten var ki."

"♧◇♤♡"

"İyi misin ihtiyar? Tuhaf tuhaf sesler çıkarmaya başladın."

"Lan senin kimliğin mi var?! Nasıl kazandın? Yoksa bir soylunun p*çi veya tüccar çocuğu musun?"

"Hayır. Askerlerin yaptığı sınavda kazandım."

"Kesin hile yapmışsındır."

"Hadi ama ihtiyar! Benim gibi saf temiz Anadolu çocuğu asla hile yapmaz."

"Anadolu?"

"Boş ver uzun hikaye..."

"Demek senin kimliğin var. Vay! Seni şanslı şerefsiz! Hep dört ayağının üstüne düşüyorsun."

--------------------------------------

Altair iki sene boyunca yaşlı adamın her dediğini yaptı. Her söylediği dinleyerek öğrendi. Bu süre zarfında ne kadar uğraşsa da yaşlı adam hakkında en ufak bir bilgi dahi edinememişti. Bir süre sonra da sormayı bırakmıştı zaten. Fakat içindeki merak her gün daha da büyüyordu. Çünkü yaşlı adam, askeri dövüş, eğitmenlik, görgülü konuşma, diplomasi, coğrafya hatta ve hatta tuhaf soylu danslarını dahi çok iyi biliyordu. Kötü eskimiş bir barakada yaşayan biri için çok fazla tuhaftı. Altair, onun bir sebepten bu dağlarda saklandığını düşünüyordu. Yaşlı adamı bir çok kez anlatması için sıkıştırmıştı fakat aldığı tek şey küfürlerle dolu cümleler olmuştu.

İki yıl içinde kurtlarda büyümüş görenleri korkutacak bir hal almışlardı. Fakat her gün Altair'dan sayısız dayak yiyorlardı. "Niye evrimleşmiyorsunuz la siz?! Her gün dayak yemekten usanmadınız mı?"

Yaşlı adam kaç defa onları dövmemesi gerektiğini bir gün ona saldırabileceğini ya da kaçacaklarını söylese de kurtların yaptığı tavırlar yaşlı adamı şaşkınlık içinde bırakıyordu. "Ben böyle sadık kurtlar görmedim. Hele de dayak arsızı olacaklarını hiç düşünmemiştim." diye durmadan söyleniyordu.

Altair'in durmadan böyle kendine sadık kurtları satacağını dile getirmesi yaşlı adamı üzüyordu. Yaşlı adamın bu durum için bir planı vardı lakin Altair'in bunu öğrendiğinde sinir krizi geçirip onu öldürmesinden korkuyordu. Sonuçta ona birinci sınıf kılıç kullanma sanatı öğretmişti.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin