"Bayım bu yaptınız düpedüz zorbalık!"
"Bunu bir orkun söylemesi ne kadar mânidar."
"..."
"Ya! Osman asma surat. Ben iyi biriyim. Bu arada adım Altair."
"Bana Osman demezseniz sevinirim. Benim adım Osamq."
"Osman onu bunu bırakta şimdi, köyle kaç kişi yaşıyor demiştin?"
"Bir rakam söylemedim."
"Ya Osman hadi be canım. Sana en iyi takıları alacağım. He de şu işe."
"Halkımın köle olmasını istemiyorum."
"Osman küçük pencereden bakıyorsun. Aç gözlerini Osman. Büyük resme odaklan."
"Resim nerede? Ayrıca çadırımda pençere yok."
"..."
"Bakışlarınızda ki bu karmaşa da ney?"
"Osman bak beni iyi dinle. Şimdi halkın kendini doyurmakta zorluk çekmiyor olabilir. Belki de çekiyor bilmiyorum. Lakin ben garanti yemek imkanı sunuyorum. Hata ve hata haftada bir insanda veriririm size. Bak bu birinci avantaj. Köyünüzü yukarı dağlık alana konuşlandıracağım. Sur yapmayı öğreteceğim. Böylelikle kimse köyünüze de saldıramaz. Bak bu da ikinci avantaj. Halkın insanlarla etkilenmiş olacak ki bu da seninde rahatsız olduğun o hayvansı duygulardan arınmakta yardımcı olacak. Bak bu da üçüncü avantaj. Sana istediğin gibi bir taştan ev yaparız. Duvarına tablolar açarsın. Tuhaf tuhaf bitkiler getirtir bakarsın. Bir düşün Kibar Osmancım benim ve sadece ama sadece maden kazacaklar. "
"Dediklerin çok makul. Fakat sana nasıl güveneceğim? Ork duyularım pek güvenilir olmadığını hissediyor."
"Osman, senin o duyular bozuk be olum. Bak sana şu haline. Sağlam çalışsa onlar gibi olurdun. Ayrıca güven zamanla olur. Al gülüm, ver gülüm de sorun olmadıkça işler yoluna girer. Hem düşünsene ileride bir şehir bile kurabilirsin. Adı da Orkent olur. Tüm orkların yaşamak için can attığı bir yer. Valisi de sen olursun."
"Vali mi? Kral kim peki?"
"Aman! Ufak ayrıntılar onlar Osman. Hadi, anlaştık mı?"
"Peki. Fakat en ufak bir kötülük sezer isem bırakırım."
"Ayıpsın. Kibarım benim. Hiç düşünme bunları."
Altairlar, Osamq da yanına alarak, Tosk'un keşfettiği madene doğru yola koyuldular. Tosk ve Chengiz, karşılarında Lord kadar kibar bir kişilik gördüklerinde şaşkınlıktan küçük dillerini yuttular.
Tosk derin olmayan mağarayı göstererek, efendim mağaranın duvarlarında iyi metal parçaları var. Buradan derinlere doğru kazarak güzel madenler çıkarabiliriz. Fakat önce mağaranın içini sağlamlaştırmak gerek."
Altair mağara girerek şöyle bir bakındı. "Pek anladığım iş değil. Maden işi sende. Lakin burayı kamufle etmek gerek. Fazla göze batıyor. Mağaranın etrafı da fazla yalın. Papatya! Buradalara ağaçlar ekin. Dev kaya parçaları koyun. Chengiz, buranın güvenliği için kurt sahibi eğitmenler bulmamız lazım."
"Efendim ne tür ağaçlar ekmemizi istersiniz?"
"İhtiyarın sevdiği türden olsun. Sık yapraklı, oldukça iri ve dayanıklı ağaçlar ekin."
"Efendim, kendi adamlarımızı eğitmemiz çok uzun sürer. Bu yüzden kiralamayı öneririm."
"Olmaz! Kiralık adamlar satar bizi. Dışarı bilgi sızar. Bu yer son derece gizli olacak. Aklıma gelmişken sende kendini bu yönde geliştiren hiç fena olmaz."
"Emredersiniz efendim."
"Tosk köle pazarına git. Bize işe yarar ne kadar cüce lazımsa al. Demir döküm de usta olurlarsa iyi olur."
"Bende şu resmi madenle ilgileneyim."
-------------------
Altair şehre geri döndükten sonra ihtiyara maden işine girmek istediğini söyledi. İhtiyar ilk başta şüpheyle yaklaşsa da valinin ona 100 adet köle göndermesiyle birlikte bu şüpheleri ortadan kalktı.
"Altair bu kadar insana nasıl bakacağız? Nasıl besleyeceğiz? Hergün oraya yiyecek götürmek oldukça mastaflı... Üstelik günde 30 kg yiyecek kaybı demektir. Kıtlık döneminde olmamız da cabası... Madenin demiri çıkarması ve onu işlemesi en az iki ay sürer. İki ay zararı kaldırabilecek miyiz? Mevcut parayla belki lakin büyük miktarda gıda stoğumuzdan oluruz."
"İhtiyar bunları bende düşündüm. Lakin demir madenini silah yapımında kullanacağım."
"Silah mı?!"
"O nasıl bir tepki... Vatan haini falan değilim. Bakma öyle, kötü kötü... Silahı doğrudan devlete satacağım. Tek müşteri kesin müşteri. Bizim oralarda bir laflardır. Sırtını devlete dayadın mı, rahatsın. Hem benim gibi bir kahramandan nasıl hiyanet beklersin. Kırıldım şuan!"
"Devlet alacak mı peki? Konuştun mu valiyle?"
"Alır alır. İsyan var. Dışarda düşman var. Alır hemde kapımda yatarak alır."
"İyi de Komutan İsnelya, isyanı bastırmak üzere. Elimizde patlayacak maden."
Altair önce gerildi. Daha sonra gülümseyerek "Sen hiç dış mihraklar lafını duydun mu?" diye mırıldandı.
"Bir şey mi dedin Altair?"
"Yok be Bağdat. Neyse ben yanımda 30 köleyle birlikte gidiyorum. Maden işini halledeceğim."
"Kafanda ne tilkiler dönüyor bilmiyorum. Lakin umarım sonumuz iyi olur!"
"Aman Bağda! Benim gibi saf temiz anadolu çocuğu ne düşünecek. Börtü böcek, doğa güneş işte."
Altair, Baqdall'ın yanından ayrılarak otuz köleyle birlikte madene gitti. Madene geldiklerin ilk işi maden civarında ne kadar ağaç varsa kestirmek oldu. Böylelikle madenin etrafı oldukça yalın oldu. Madene yaklaşacak herkes uzaktan rahatlıkla görünebilir oldu. Çıkan odunlarla da madenin yakınına barakalar inşa emri verdi.
Geçen 20 günün ardından maden etrafında 150 nüfuslu bir köy oluşmuştu. Artık herkes orayı maden köyü olarak biliyordu. Köyün tamamı Money hanesine aitti. İçindekilerin %90 kölelerden oluşuyordu. Günde ortalama bir köle 10 kiloluk demir çıkarıyordu. Atölyeler henüz kurulmadığı için demir sadece stoklanmak zorunda kalınıyordu.
Diğer taraftan saklı madende ise işler çok daha farklıydı. Orklar kişi başı ortalama 100 kg demir çıkarıyordu. Orkentte ise çoktan demir atölyeleri kurulmuştu. Günde 7 silah üretecek kapasiteye ulaşmıştı. Saklı maden 24 saatlik bir vardiya ile çalışıyordu. Bunun en büyük sebebi Komutan İsnelya'nın isyancılara verdiği ağır hasarı onarmaktı. İşe de yarıyor gibiydi. Yapılan silahlar cüce işçiliğine sahip olduğu için kralliyet silahlarından çok daha iyiydi. Altair aynı zamanda Lissandra'nın yardımıyla isyancılara altın karşılığı bilgi de satıyordu.
Tüm bu olayların üstünden 6 ay geçmişti. İsyancılar 6 ayda hiç olmadığı kadar güçlü olmuştu. Krallık 6 ay içinde binden fazla askerini kaybetmişti. İsyancılar ise sadece iki yüz kadar kaybetmişti.
-------------------------
Chengiz, Altair'in odasının kapısını çalarak içeri girdi. Yüzü endişeliydi. Altair da ise tam aksi bir durum vardı. 6 ay içinde iki tarafa da sattığı silahlardan 100 altından fazla para kazanmıştı. Altı ay gibi bir zaman için devasa bir paraydı.
Altair gülümseyerek "Ne oldu Chengiz?" dedi.
Chengiz sıktın canını bir an olsun rahatlatmak için derin bir nefes alıp verdi. "Efendim Komutan İsnelya şehre geliyormuş."
Altair, ağzında altını kontrol ederken "Ne var bunda?" dedi.
"Efendim, duyduğuma göre bir tür istihbarat almış ve onu kontrole geliyormuş. Bizi yakalamış olabilirler."
Altair somurtarak "Bak bu iş hiç iyi olmadı. Ne güzel para kazanıyorduk. Şimdi madenin çalışmasını durdursak şüphesi iyice artar. Durdurmazsakta yakalanabiliriz. Ne yapsak ki! Ben biraz düşüneyim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...
FantasyFantastik komedi temalı bir hikayedir. İmla ve dil bilgisi hataları mevcuttur. Çok olmamakla beraber argo sözcükler içerir. Amacım yazarken eğlendiğim gibi, sizinde okurken eğlenmenizi sağlamak. Bölümler ortalama 1k kelimeden oluşuyor. İsime ve kapa...