Altair, komutan için ne kadar düşünse de ciddi etkili bir plan bulamamıştı. Bunun iki büyük sebebi vardı. Birincisi Komutanı tanımıyordu. İkincisi ise komutana giden istihbarata neler yazıyor bilmiyordu. En iyisi Konutanın geleceği gün, valiliğe gidip doğrudan ve tesadüfi olarak tanışmaktı. "En iyisi şehir kapılarına gözcü koymak. Komutan geldiğinde haberim olsun."
Altair odasından çıktıktan sonra Baqdall'ı gördü. Baqdall bir yandan çalışanlardan birine bağrıyor bir yandan da elindeki kağıtlara bakıyordu. Altair yavaşça yaklaştı ve "Sorun ne ihtiyar? Bir sakin ol." dedi.
Baqdall elindeki kağıtlara diğer eliyle vurarak "Kaçak köleler var. Üstelik az da değil. Yaklaşık otuz tane. Bu da kalkmış bana kölelerin nerede olduğunu bilmediğini söylüyor. Birde madenden sorumlu kişi olacak! İşin en ilginç yanı ise kaçak köleler ya hasta ya da yaşlı köleler. Kesin insafa gelip serbest bırakıyor! Yapsın sorun değil. Yaşlı ve hastaysa çalışmaları zaten bana göre etik değil. Fakat haberim yok demesi beni sinirlendiriyor!"
Altair durumu anında anlamıştı. Kayıp köleler, orklara yemek olarak haftalık söz verilip, götürülen kölelerdi. İhtiyarın bunu fark etmesi hiç iyi olmamıştı. Buna bir çözüm bulması gerekiyordu. Hemde acil olarak!
"Bağdat, kasma bu kadar. Zaten yaşlılar ve hastalarmış. Boş ver, biz işimize bakalım."
Baqdall önce garip garip Altair'a baktı. Sonra elini Altair'in alnına götürerek "Hasta falan mısın?" dedi.
Altair ise şaşırarak "Niye ki?" dedi.
"Ne demek niye ki? Biri senin köleni kaçıracak ya da kaçmasına sebep olacak sen de boş ver diyeceksin. Sen! Sen normalde bu adamı dövmekten öldürüyor olmam gerekiyordu. Köleler nerede diye. Fakat garip olan şu ki benden çok daha sakinsin. Sanki yerlerini biliyorsun gibi..."
"Ne alakası var ihtiyar. Ben yaşlıları ve hastaları çalıştıran biri miyim?"
"Ne çabuk unuttun bundan 4 ay önce maden yeni işlemeye başladığında 5 yaşındaki çocuktan tut, 90 yaşındaki kadına kadar herkesi kırbaçla çalıştırdığını!"
"Ya ihtiyar o sayılmaz ama!"
"Neden sayılmıyor? Senin yüzünden kaç tane çocuk madenin tozları yüzüne hasta olup ölmedi mi?"
"Öncelikle eğer ecel gelmişse sebep sadece teferruattır. İkinci olarak da savaştaydık. Askerimize silah lazımdı. Hem ne demişler, mesele devletse gerisi teferruattır. Savaştaydık. Ben gerekeni yaptım."
"Sanki hâlâ savaşta değilmişiz gibi... Altair nerede köleler? Ne yaptın kölelere? Doğruyu söyle!"
"Bilmiyorum. Fakat Papatya'nın bir ara bana köle ihtiyacı olduğunu söylemişti. Belki o almıştır."
"Papatya diyorsun?!"
"Yani almış olabilir."
"Ne yapacakmış ki köleleri"
"Biliyorsun. Çok yufka yürekli bir kız. Hasta ve yaşlı görünce himayesine almış olabilir."
"..."
Altair daha fazla Baqdall'ın yanında durmaması gerektiğini düşünerek doğruca avlulu evden ayrıldı. Daha sokağın başına varmadan bir grup yüzleri kapalı kişiler Altair'in önü kesti.
"Hayda! Amada hareketli bir gün ha! Siz ne istiyorsunuz? "
Yüzleri kapalı kişiler Altair'in bu rahat tavrını görünce ilk başta bir garipsediler. Daha sonra içlerinden biri "Kahraman Altair! Biz isyancı birliğinden geliyoruz. Seni karargahımıza götürmeye geldik." dedi.
Altair hepsini şöyle bir gözleriyle tekrar kesti ve gülümsedi. "Tamam gidelim!" dedi.
Gözleri ve elleri bağlanan Altair bir at arabasına bindirilerek bir süre götürüldü. Altair tek kelime etmiyor sadece gülümsüyordu.
Altair, bir tür şehir dışında yıkık bir eve götürüldü. Altair hâlâ sessizce gülüyor olması kaçıranlarda tedirginliğe sebep olmuştu. Altair'in gülümsesi duyduğu sesle yerini şaşkınlığa bıraktı. Çünkü ses bir kadın sesiydi.
"Sen Kahraman Altair! Seni buraya niye getirttim biliyor musun?"
"Sen isyancıların lideri misin? Yaşlı bir teyze olduğunu bilmiyordum."
"Yaşlı teyze mi?! Ben daha yirmilerimdeyim!"
"Pardon o zaman. Gözlerim kapalı olduğu için, sizi teyze diye hayal etmiştim. Malum isyancıların da bir ağırlığı bir şekli var diye düşünmüştüm. Yirmilik bir kızdan emir almak... Hayal kırıklığı!"
Kadın Altair da bir tane sert yumruk attıktan sonra Altair'in yüzündeki gülümseme oldukça artmıştı. Eldiveniniz bayağı sağlammış. Tıpkı bizim elit askerimizin kulandığı gibi..."
"..."
"Ne oldu sustunuz?"
"Bize daha çok silah vereceksin!"
"Size silah vermek? Ben sadece devletimin askerine silah veririm. Sizin gibi hainlere asla!"
"..."
"Ha birde! Size o silahları veren kişileri bulduğumda onların cesetlerini şehir meydanında sergileyeceğim."
Bir süre daha sessizlik olduktan sonra Altair'in gözlerini açtılar. Altair'in karşısında 4 tane kendi yaşlarında kız vardı. Giydikleri kıyafet krallığın kıyafetiydi.
Sarışın olan ve kıyafetinde kraliyet nişanı bulunan kız Altair'a yaklaştı. "Tebrik ederim Kahraman Altair. Güven testimi geçtiniz."
Altair kıza baktığında kız, oldukça güzeldi. Neredeyse Lissandra kadar güzel... Bakımlı ve soylu bir kız olduğu her halinden belliydi.
"Ben komutan İsnelya."
Altair biraz şaşırmış olsa da sanki şaşkınlıktan bayılacakmış gibi yaparak "Vay canına! Sizin gibi güzel ve alımlı bir kadın. O meşhur komutan mı?! Beni kaçırıp böyle bir plan yapmanızdan Ne kadar zeki olduğunuzu anlıyorum." dedi. İşin aslı Altair olayı ta en başından fark etmişti. Yüzleri kapalı olan kişilerin Altair'in etrafını çevirdiklerinde ki duruşları onların birer asker olduğunu gösteriyordu. Daha sonra konuşma yapısı hiç buranın şivesine ait değildi. Adım attıklarını içlerinde sakladıkları zırhların sesi geliyordu. Altair isyancıların kalın ve sağlam zırhları olmadığını iyi biliyordu. Çünkü Chengiz'e zırh imal etmesi için yalvarıyorlardı. Bildikleri at arabası oldukça konforlu bir koltuğa sahipti. Belli ki üst zümreye ait bir arabaydı. Belli ki onu kaçıran yüksek rütbeli bir askerdi. Altair'in tahmin edemediği tek şey komutanın bir kız çıkmasıydı. O da onun için daha iyi bir haberdi.
"İltifatlarınız için teşekkür. Kusura bakmayın. İçimizde hainler olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden bana güvenebileceğim insanlar lazım."
Altair'in önce aklına, 'düşünüyoruz' kelimesi katıldı. Bu henüz hain olup olmadığının bile kanıtı olmadığını gösteriyordu. Daha sonra da elini kalbine götürerek "Ben şehrim ve krallığım için varım. Bana her zaman güvenebilirsiniz Komutan İsnelya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...
FantasyFantastik komedi temalı bir hikayedir. İmla ve dil bilgisi hataları mevcuttur. Çok olmamakla beraber argo sözcükler içerir. Amacım yazarken eğlendiğim gibi, sizinde okurken eğlenmenizi sağlamak. Bölümler ortalama 1k kelimeden oluşuyor. İsime ve kapa...